-Selin-
Bir...İki...Üç...Derin bir nefes.
İnsan bazen öylesine çaresiz hissediyor ki kendini. Kendi içine iniyorsun,en derinine. Bakıyorsun,uğraşıyorsun nasıl kurtulabilirim bu durumdan diye. Bomboş duvarlarla karşılaşınca bu kez etrafına bakınmaya başlıyorsun.
Yardım edin,diye bağırıyor insanın içi. Sanki duymuyor kimse,duyan umursamıyor,umursayanın da elinden bir şey gelmiyor. Yok olmak istiyorum böyle anlarda,sevdiğim insanlar önümde acıdan kıvranırken elimden bir şey gelmediğinde,bu dünyada olmak istemiyorum.
Gözlerim tüm hayatım boyuca mavi solumak isterken saniyeler içerisinde kırmızıya bulanıyor her yer. Hep mi uğursuzluk getirir kırmızı?
Birçok duyguya bulanıyorum saniyeler içerisinde. Nefret,öfke,korku. Acı.
İnce bir ipin üzerinde yürür ya insan. Aşağısı uçurumdur. Hızlı olmamalısın ama asla yavaş da olmamalısın. O ipin ne zaman kopacağı belli olmaz. İşte şimdi biz,o ipin koptuğu yerdeyiz.
Dakikalardır yere çökmüş bir vaziyette kırmızıya bulanan kurşun yarasına baskı yapıyorum. Gözlerim hep oraya odaklı. O güzel mavi gözlerin baygın halini görmeye hazır değilim çünkü. Aşk dolu gözler acıyla dolabiliyor zamansız bir anda. Bir senaryo var ama kimse bilmiyor işte ne yazdığını. Zamanı gelince oynuyoruz habersizce.
"Kaç dakika oldu nerede kaldı bu ambulans! Böyle işi sikeyim!"
Savaş gürültülü bir şekilde bağırıyor. Mezarlık şehrin göbeğinde olmadığı için doğru dürüst araba bile geçmiyor. Kurşun yağmuruna tutulduğumuz anlarda tekerleklere gelen kurşunlar yüzünden gidemiyoruz hiçbir yere. Nazlı arabaya yaslanmış bir vaziyette sürekli ağlayıp duruyor.
"Konuşsana benimle biraz," diyor Ali. İçim titriyor.O aşık olduğum ses tonu öyle güçsüz,öyle acı dolu ki...
"Ne anlatmamı istersin?" diye soruyorum hala gözlerine bakamazken. Sağ elim yarasına baskı yaparken sol elimle alnına dökülen saçlarını geriye atıyorum.
"Gözlerime...gözlerime bakar m-mısın?"
Kelimeler zorla dökülürken ağzından,boğazıma kadar bir hıçkırık yükseliyor,itiyorum geri. Oysa hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum,deli gibi korkuyorum. Koyu kırmızı yaraya bakınca çektiği acının boyutu geliyor aklıma ve nefessiz kalıyorum. Onun çektiği fiziksel acının binlerce katını içimde hissediyorum sanki. Aldığı her sığ nefeste kalbime bir şeyler saplanıyor,karnıma ağrılar giriyor. Dayanamıyorum böyle çaresizce oturmaya.
Hayatımda yaptığım en zor şeylerden biri olarak gözlerimi gözlerine çeviriyorum. O kadar yorgun,o kadar çaresiz bakıyor ki bana,bir an nefes almayı unuttuğumu fark ediyorum.
"Korkma sakın," diyor güç vermek istercesine. Acıdan bayılacak durumda ama hala beni düşünüyor. Trajikomik geliyor.
"Korkmuyorum ben," diyorum başımı iki yana sallayarak.
"Sen..sen kana dayanamazsın."
Alnında ter damlaları oluşmaya başlıyor,iyice geriliyorum.
"Ben senin için dövme yaptırdım,unuttun mu mavi? Tam kalbimin üzerinde,adının kazılı olduğu yerin üzerinde,seni temsil eden bir söz var."
Yanımda duran Nazlı daha gürültülü bir şekilde ağlamaya başlarken ona dönüp mırıldanıyorum.
"Ağlama Nazlı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gitti Gider
Ficção Adolescente*Selin'den* "Öpersen geçer." "Oldu Ali.Uf mu oldu diye de ağlayayım mı başında?" Hala yavru köpek bakışlarıyla bakmaya devam ederken kıyamıyorum ona. "Gel başımın belası gel." diyerek iki dolabın arasına sürüklüyorum onu.İyi ki herkes derste şuan. A...