-Selin-
"O eli oradan çekelim Ali Mertoğlu."
Kafasını boynuma yaklaştırıp burnunu sürterken gülüyor. Elleri karnımda dolanırken konsantremi bozmamaya çalışıyorum.
"Farkında mısın bilmiyorum ama playstation kolsuz oynanmıyor. Ve sen daha beşinci dakikada bıraktın bile."
Balayımızın bilmem kaçıncı gününde Miami'de kiraladığımız sahil kenarındaki evde oturmuş playstation oynuyoruz. Daha doğrusu bir tek ben oynuyorum. Ali ayrı havalarda.
"Ya İstanbul'a dönünce Savaş'la her gün oynayacağım zaten. Hadi benimle ilgilen biraz."
Hadi benimle ilgilen biraz. Çağımızın hastalığı! İmzalar atıldı,ilgilenmeyen taraf olduk.
Gecenin karanlığında büyük kanepenin üzerinde onun kucağında otururken biraz daha sokuluyorum ona. Elleri iyice sarıyor belimi. Gözlerimi televizyondan ayırmadan soruyorum.
"Belki de seni yenme ihtimalimden korktuğun içindir bu hallerin?"
Dişleri kulak mememin hemen altında dururken gülüyor alaylı bir şekilde. Kendini hafifçe geri çekerken kendinden emin ses tonuyla konuşuyor.
"Sen beni yeneceksin? Yapma Selin. Ben playstationla büyüdüm. Turnuvalar düzenlerdik biz kızım."
Gözlerimi bir anlığına televizyondan çekip ona dikiyorum. Gözleri parlıyor.
"Bu kadar eminsen kendinden,göster bakalım."
Bana iddialı bir bakış atarken koltuğun ucuna fırlattığı kolu uzanıp alıyor. Başlayacağı sırada aklına bir şey gelmiş olacak ki bana dönüyor.
"Bedavaya olmaz. Ortaya bir şey koyalım."
"Sevgimi vereyim sana?"
Hafif bir kahkaha atıp belimde olan ellerini iyice sıkıyor ve boynuma gömüyor başını. Omzuma bir öpücük kondurduğu sırada gülümsüyorum.
"Sevginin yanında promosyon olarak bir şey istiyorum."
Düşünüyorum bir süre. Sonra aklıma gelen fikirle hınzır bir gülümseme yayılıyor yüzüme. O merak dolu bakışlarla bana bakarken ona dönüyorum hızla.
"Eğer ben kazanırsam,benimle birlikte Romeo ve Juliet'i tekrar izleyeceksin."
Gözlerini kocaman açıp kaşlarını çatıyor. "Hayır Selin ya. Başka bir şey bul."
"Sana acıdım da bunu seçtim ben. Ayrıca mis gibi film işte."
"Yaa,çok mis. Sen yanımda Leonardo'ya ayılıp bayılırken ben de burada bayılacağım."
"Kabul mü,değil mi?"
Derim bir nefes alıp geri veriyor. İsteksizce sallıyor kafasını. "Kabul."
"Sen benden ne istiyorsun?"
Kafasını televizyondan bana çevirip çapkın bir bakış atıyor. Kollarıyla belimi sararken mırıldanıyor.
"Ben oyun sonunda uygulamalı olarak göstereceğim bebeğim."
* * *
"Kol bozuk kol!"
Ali oyuna başladığımız dakikadan beri aynı şeyi söylerken konsantremi bozmamaya çalışıyorum. Ali'nin kucağında olduğumdan bu her ne kadar zor olsa da ona göre daha istikrarlıyım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gitti Gider
Teen Fiction*Selin'den* "Öpersen geçer." "Oldu Ali.Uf mu oldu diye de ağlayayım mı başında?" Hala yavru köpek bakışlarıyla bakmaya devam ederken kıyamıyorum ona. "Gel başımın belası gel." diyerek iki dolabın arasına sürüklüyorum onu.İyi ki herkes derste şuan. A...