Sabah Harry'nin kıpırdamasıyla uyandım. Sanırım uyanmıştı. Giderek dahada sıkı sarılıyordu. Ona doğru döndüm. 'Uyandırdım mı bebeğim?' diyerek yanağımı okşamaya başladı. Gülümsedim.
'Biliyor musun artık sen ve senin kokun olmadan uyuduğum da huzurusuz oluyorum. Dün uyuyakaldığımı hatırlıyorum ama hiç rahat değildim. Sürekli gidip geri geliyordun ve ben bunu hissediyordum.'
Çıplak göğsüne sokuldum kollarını hemen bana doladı. Bende kollarımı ona sıkıca sardım. Bir süre öyle kaldıktan sonra kalktık. Ben odayı toplarken Harry kahvaltıyı hazırlıyordu. Ona çok alışmıştım. Saçlarımı toplayıp aşağıya indiğimde kahvaltı hazırdı.
Bugün seni evine götüreceğim dedi son lokmasını yerken. Birden aklıma geldi, evet benim bir evim vardı. Burda kalmaya alışmıştım. Ama evim yanmıştı ve üzülüyordum. 'Hey, noldu?' diye sordu. Hiç diye cevapladım. Sanki bir şey biliyormuş gibi gülümsedi. Kahvaltıdan sonra üzerimiizi değiştirip yola çıktık.
'Evimin nasıl yandığını hatırlıyorum..'
'İyi ki yanmış' dedi. Ona sinirle baktım. 'İyi ki yanmış çünkü o gece benim yatağıda uyumuştun' diyerek gülümsedi.Eline hafifçe vurdum. Apartmana baktım. Evimi özlemiştim.
'Sen çık, ben arabayı park edip geliyorum kalan eşyalarında toplamayı unutma' dedi. Onu onaylayarak asansöre binip yukarı çıktım. Kapıyı açıp içeri girdiğimge gözlerime inanamıyordum!! Hey benim evim yanmıştı? Galiba yanlış gelmiştim ama bunlar benim eşyalarımdı.
HARRY!!!!!
Evimin yanan kısımlarını yaptırmıştı. Ah gerçekten inanamıyordum. Şuanda o yüzündeki sırıtışı tahmin edebiliyordum. Asansör sesini duyunca arkama döndüm ve kapıya yaslanmış şekilde gamzelerini göstererek bana baktığını gördüm. Koşup ona sarılarak 'çok fenasın' dedim. Sesli bir şekilde güldü.
'Hiç aklımdan geçmiyordu ne zaman yaptırdın?' diye sordum. 3 gün önce dedi ve beğenip beğenmediğimi sordu. Tabii ki beğenmiştim. Harry içeri gidip geldiğinde beni uzanmış olarak görünce 'küçük hanım popolarımızı kaldırıp eşyalarımızı topluyoruz' dedi. Oflayarak yerimden kalktım.
'1 dakika sen bana ofladın mı?' Cevaplamama fırsat vermeden bana koştu ve gıdıklamaya başladı ve odama taşıdı. İkimizde kahkaha atıyorduk. Ona dil çıkarıp kalan eşyalarımı toplamak için çanta çıkardım, odaya döndüğümde Harry yatağımda uzanmış telefonunu kurcalıyordu.
Birkaç saatin ardından neredeyse bütün kıyafetlerimi toplamıştım. Harry salona geçmiş televizyon izliyordu. Bavullarımı alıp içeri girdiğimde gözlerini pörtleterek bana bakıyordu. Çantaları orda bırakıp odamda bıraktığım çanta dolusu ayakkabılarımıda alıp geri geldim. 'Ah siz kadınlar' diyip yakındı Harry. Çantalarımı alıp kapıya yöneldiğimde kapıda durup 'alacağın başka bir şey var mı diye sormuyorum' dedi. Oflayarak gözlerimi devirdim. Gülerek kapıdan çıkıp asansörü çağırdı. Bende ayakkabı çantamı aldım ve kapıyı kilitledim. Aşağıya inip çantaları bagaja koyduk. Yola çıktığımız Harry sana bir süprizim var eve gitmiyoruz dedi.
'Neymiş o süpriz?' diye sordum. Eliyle ağzına fermuar işareti yaparak güldü. 'Ukala' diyip camdan dışarı bakmaya başladım.
1o dakika sonra bir restorantın önünde durmuştuk. Harry arabadan inip kapımı açtı. 'Noluyor Harreh ne yemeği?' diye sordum ama cevap vermedi. Elimden tutup içeri götürdü.
İçeri bombuştu. 'İnanmıyorum Harry mekanımı kapattın!?!!?!!?' dedim şaşkın bir ifadeyle. Elini dudaklarına götürüp susmamı belirtti ve elimden sürükledi. Koridordan geçerek tek beyaz örtülü olan masaya geldik.
Masanın üzerinde bir kovanın içinde şampanya ve buz vardı. Masadaysa 2 kadeh ve 2 tane kurdeleye sarılmış olan kağıt.
Hey neler oluyordu? Kutlanacak ne vardı ki? 'Bunlar ne?' diyerek ona baktım. 'Sağdaki senin' dedi. Merakla elime alıp açtım.
TANRIM İNANAMIYORUM!