Evet kızlar artık sizlerde barışmalarını istiyorsunuz atılan yorumlara göre herkes barışsınlar yazmış. Aslında ben biraz daha uzatmayı planlıyordum ama siz barışmalarını istediğiniz için biraz öne çektim. İlerleyen bölümlerde her hangi bir süprize hazır olun :) Yorum yapmaya devam edin, sizleri seviyorum hepinize öpücükleeeeeer .xx
BİRKAÇ GÜN SONRA:
Günlerdir evden çıkmamıştım. Depresyonda falanım galiba, bilmiyorum. Birkaç gün içinde 5 kitap bitirdim. Bir sürü film izledim. Twilight’in repliklerini ezberledim diyebilirim. Ama artık evde durmaktan patlamak üzereyim. Bence biraz alışveriş gayet iyi olabilir.
Evet mükemmel olur!
Uzandığım kanepeden kalmak için üstümdeki pikeyi –depresyon pikesi hani şu hepimizde olanlardan- ayaklarımla teperek içinden çıktım. Sehpanın üzerinde duran bardak ve kaseleri toplayarak mutfağa götürdüm.
Odama gidip makyaj masamın önüne oturdum. Önce pudrayı yüzüme güzelce sürdükten sonra kaş kalemiyle kaşlarımı çok hafif bir şekilde boyayarak belirginleştirdim. Rimelle kirpiklerimi de hallettim. Daha sonra yanaklarıma birazcık da allık sürdüm.
Makyaj masasından kalkıp dolabımın önünde dikildim. Şu kıyafet konusunda ne kadar kararsızdım. Nefret ettiğim huylarımdan birisi. Biz kızların hepsinde bu huy vardır.
Yaklaşık 5 dakika kadar dolabın önünde dikildikten sonra kısa, üstüme yapışan, mavi keten eteğimle ve pastel tonlarda olan salaş bir bluzda karar kıldım.
Üstümdeki pijamaları çıkarıp yatağın üzerine bıraktım. Önce bluzu giydim. Eteğimi de giyerek bluzu içine soktum ve kenarlarında biraz çektim. Saçlarımı açıp, kabarmamasına dikkat ederek taradım ve şekillendirdim. Şimdiki sıra ayakkabı seçimiydi. Hmmmm.
Ayakkabı dolabımı açıp bakmaya başladım. Ah benim bebeklerim! Topuklu ayakkabılar benim vazgeçilmezimdir. İçlerinden bluzumla aynı tonlarda olan, süet pembe renkli dolgu topuklu ayakkabılarımı raftan alıp giydim.
Boy aynasında kendimi biraz inceledikten sonra tekrar makyaj masanın başına geçtim. Renksiz parlatıcımı dudaklarıma sürüp, parfüm sıktım. Rujlardan pek hoşlanmadığım için genelde hep parlatıcıları tercih ederdim. Masanın üzerinden bir lastik toka alarak odamdan çıktım ve girişe gittim. Büyük çantamın içine tokayı atarak omzuma taktım. Anahtarlarımı alarak evden çıktım. Bir taksiye bindim. Beni şehir merkezine bırakmasını istedikten sonra camdan şehri izlemeye başladım.
***
Kendimi alışverişe o kadar kaptırmışım ki saatin akşam olduğunun farkına bile varmamışım. Bir sürü şey aldım. Kendimi şuan çok iyi hissediyorum. E ne de olsa alışveriş tüm kızlar için her şeye en iyi ilaçtır. Gerçekten de öyle. Kendimi rahatlamış olarak hissediyorum.
Bu iyi geldi. Kesinlikle haftada bir tekrarlamalıyım. Elimdeki torbalarla yürümeye çalışırken artık yorulduğum farkına vararak durdum. Taksi beklerken telefonum çaldı. Elimdeki torbaları yere bırakarak telefonumu aramaya başladım. Büyük çabalar sonu buldum.
‘’Amy! Hastaneden çıkmışsın. Çok sevindim, şuan Londra’dayım görüşelim mi?’’
‘’Ellie, tabii ki olur.’’
‘’Pekala, nerde buluşalım?’’
‘’Ah El aslında evde görüşsek saatlerdir dışarıda alışveriş yapıyorum ve her an yorgunluktan bayılabilirim.’’
‘’Bana uyar evin adresini mesaj at 45 dakika sonra gelirim. Ayrıca bir dahaki alışverişe birlikte çıkıyoruz!’’ Onu onayladım ve gülerek telefonu kapattım. Adresini ona mesaj attıktan sonra yoldan geçen taksiyi durdurup bindim.