Yaptığınız yorumlarla beni mutlu etmeye devam ediyorsunuz kızlar. Sizleri sevdiğimi unutmayın! Bir de söylemek istediğim bir şey var. Şuanda yazdığım yeni hikayeme yoğunluk verdiğim için yeni bölüm eğer gecikirse bana kızmayın, ama geciktirmemeye çalışacağım. Hepinizi öpüyorummm xx
Ben masayı toplarken Harry odaya üzerini değiştirmeye gitti. Mutfağı topladıktan sonra bende onun arkasından odaya gittim. Aynamın önünde saçlarını düzeltiyordu. Dolaptan giyecek bir şeyler alacakken aynadan bana bakarak konuşmaya başladı. ‘’Senin için kıyafet seçtim.’’ Yatağı gösterdi. Onu diyene kadar yatağın üstündeki kıyafetleri görmemiştim. Dolabı kapatarak yatağa ilerledim. Koyu renk pantolon, ona zıt renkte olan bir tshirt. Zevkli sevgilim. İçimden buna güldüm. ‘’Ayakkabı da seç.’’ Gözümle köşedeki dolabı gösterdim. Beni onayladı ve dolaba doğru gitti. Arkasının dönüklüğünden yararlanarak pantolonu hemen üstüme geçirdim. Harry’nin küçük çığlığıyla ona döndüm. ‘’Tanrı aşkına senin kaç çift ayakkabın var!’’ söylediğine kahkaha atarken o gözleri büyültmüş ayakkabılarıma sırayla bakıyordu. Seçtiği tshirtü de üstüme giydikten sonra makyaj masamın önüne oturdum.
Ufak dokunuşlar yaptıktan sonra. Saçlarımı taradım. Saçlarımı tararken Harry’nin aynaya yansıyan görüntüsüne baktım. İki farklı topuklu ayakkabımı eline almış karşılaştırıyordu. Beyaz olanı bıraktı ve başka bir tane aldı. Bu haline güldüm. ‘İşte’’ dedi kendine kendine. Bir çift ayakkabı alıp yere koydu. Ne seçtiğini göremedim. Saçlarımı toplayacakken arkama geçti ve tokayı elimden aldı. ‘’Açık kalsın.’’ Gülümsedi. Ellerini saçlarımda gezdirerek şekil verdi. İşi bitince ayağa kalktım ve seçtiği babetleri giydim.
‘’Beni Rossie’ye bırakır mısın?’’ dedim arabadayken. Kaşlarını çattı. ‘’Peki.’’ Evi tarif ettim. ‘’Ama akşam benimsin.’’ Kıkırdadım. ‘’Tamam.’’ Biraz ilerledikten sonra Harry’nin telefonu çalmaya başladı. Telefonun ekranına bakıp bana uzattı. ‘’Sen bakar mısın?’’ uzattığı telefonu adlım. Louis. Tek kaşımı kaldırım. Bay Plancı?
‘’DÜN NEDEN BİZİ ARAMADIN?’’ diye kükredi telefonda. Telefonu kulağımdan uzaklaştırmak zorunda kaldım. Şimdi neden benim bakmamı istediğini anladım.
‘’Belki bağırmayı kesersen seni arar.’’ Bu sefer daha büyük bir çığlık attı.
‘’AMAN TANRIM AMY! BARIŞTINIZ MI?’’ cevap vermemi beklemeden devam etti. ‘’LIAM DİĞERLERİNİ ÇAĞIR BARIŞMIŞLAR YEMEK İŞE YARAMIŞ DOSTUM!’’ telefonda büyük bir gürültü oldu.
‘’Amy gerçekten sen misin?’’ telefonu Liam’ın aldığını anladım.
‘’Ah evet benim çocuklar.’’ Harry bu duruma gülüyordu. Koluna yavaşça vurdum. Bir gürültü daha.
‘’Dün Harry eve gelmedi. Aramayınca da merak ettik.’’ Telefonu tekrar Louis almış.
‘’Yemekten sonra bana gittik.’’
Telefonda bir ‘’Ooouuooooo’’ sesleri yükseldi. Gözlerimi devirdim. Telefonu Harry’ye uzattım. Harry çok uzatmadan onlara bir şeyler söyledi ve kapattı. Araba durunca Rossie’nin evine geldiğimizi fark ettim. Teşekkür ettikten sonra arabadan inecekken Harry kolumdan yakaladı. ‘’Hem günü benimle geçirmiyorsun hem de öylece gidiyorsun.’’ ‘’Ne istiyorsun koca bebek?’’ düşünüyormuş gibi yaptı.
‘’Öpücük!’’
Zaten başka bir şey isteseydi şaşırtıcı olurdu değil mi? Oturduğum yerden ona doğru yaklaştım ve ensesinden tutarak kendime çektim. Ellerini belime yerleştirdi. Ona küçük bir öpücük verdim ama Harry bu öpücüğü uzattı.
Geri çekilince gamzelerini göstererek gülümsedi. ‘’Sanırım akşama kadar idare edebilirim.’’ Dil çıkardım ve arabadan inerek. Rossie’nin evine doğru yürüdüm.
‘’… sonra onu öptüm işte. Geri çekilecektim ama izin vermedi. Devam ettirdi ve.. ah sana bunu nasıl anlatayım ki kendiliğinden oldu.’’ Omuz silktim.
‘’Ah Tanrım en yakın arkadaşım Harry Styles’la çıkıyor!’’ başını geriye attı.
‘’Rüya gibi değil mi. Bazen bende nasıl bir rüyanın içinde olduğuma inanamıyorum.’’ Gözlerimi kırpıştırdım.
Ross’la güzel bir dedikodu seansından sonra bir şeyler atıştırdık ve dizi izlemeye başladık. Sakın ne izliyorsunuz diye sormayın. Tabii ki Teen Wolf!
‘’Scott!’’ Ross’la birlikte attığımız çığlıktan sonra birbirimize bakarak kahkaha attık. Telefonum çalmaya başlayınca koltuğun kim bilir neresine girmiş olan telefonumu çıkarmak için çalışmalara başladım. Ve azmin sonu! Buldum. Beni arayan elbette ki benim minnoş kıvırcığım.
‘’Bebeğim. Aslında sen aramadan arayamacaktım ama saat yediyi geçiyor. Keyfinizi bölmek istemedim.’’ Neden bu kadar sevimlisin Styles!
‘’Ah.. Ben şey saatin farkına varmamışım. Nerdesin?’’
‘’Kendi evime uğradım şimdi oradan ayrıldım. Seni merak ettim, eğer işin bittiyse seni almaya geleyim eve birlikte geçeriz?’’
‘’Olur tabii ki, adresi hatırlıyor musun?’’ ‘’Evet hatırlıyorum bebeğim.’’ Ona geldiği zaman haber vermesini söyleyerek telefonu kapattım. Rossie hala bağırmaya devam ediyordu.
‘’Isaac! Eğer Allison’la birlikte olma planları yapıyorsan beynini dağıtırım.’’ Benim sevgili arkadaşım neden televizyonla konuşuyor Tanrı aşkına?
***
Arabaya bindiğimde arabanın içine dolmuş olan krema kokusunu içime çektim. ‘’Neden daha önce aramadın?’’
‘’Birlikte vakit geçirmenizin iyi olacağını düşündüm. Daha yeni döndü.’’ Hafifçe gülümsedi.
Arabanın frenini indirmeden önce yanına iyice yaklaştım ve kollarımı boynuna doladım. Gerçekten çok anlayışlıydı. Ve içten.. Aslında o kadar temiz kalpliydi ki. Şansınız olsaydı da keşke hepiniz onunla tanışabilseydiniz. Evet bunu gerçekten isterdim. O kesinlikle kameralar karşısında görüp tanıdığınız Harry Styles değil. Kameralar karşısında olduğundan çok daha farklı. ‘’Seni çok seviyorum.’’ Kokusunu tekrar içime çektim. Dudaklarını boynuma bastırdı.
Asansöre binene kadar Harry’nin omzuna astığı kahverengi çantasını fark etmemiştim. Hani şu bilinen kahverengi büyük çantası. Kapının kilidini açarken ona sordum. ‘’Çanta ne için?’’ içeri girip çantaya kanepenin yanına bıraktı ve ceketini çıkardı. Anahtarı kapıya taktıktan sonra peşinden gittim. Ellerini ceplerine soktu. ‘’Iı-ımmm şey. Ben düşündüm ki belki bir süre senin yanına kalabilirim.’’ Evet! Evet! Evet! Evet! Aramızdaki boşluğu kapatarak boynuna atladım. Küçük bir kahkaha attı. ‘’Tabii ki kalabilirsin seni şapşal! Ancak benim evim seninki kadar büyük değil ve playstation yok yani biraz sıkılabilirsin.’’ Dudaklarımı büktüm. Hızlıca onlara küçük bir öpücük verdi.
‘’Sen varken sıkılacağımı sanmıyorum. Hmmm playstation konusuna gelince benimkini buraya getirebiliriz.’’ Dudaklarımı dişleyerek güldüm. Boynundan indim ve bir elinden tutarak odaya sürüklemeye başladım.
‘’O zaman hadi gel de kıyafetlerini yerleştirelim.’’ Boşta kalan eliyle çantasına uzandı ve onu odaya kadar arkamdan sürüklememe izin verdi.