Zayn yanıma yaklaşarak konuşmaya başladı. ''Dün gece bende gelmeyi çok isterdim ama uyanamamışım.'' dudaklarını büktü ve yavru köpek bakışları. Ah hadi ama! Elindeki bir demek çiçeği bana uzattı. ''Sorun değil ve teşekkür ederim.'' diyerek çiçeklere baktım.
Hepsi burdaydı. O hariç. Kim bilir nerdeydi. Aman canım banane zaten. Umrumda mı sanki -tabii ki de-. Louis'in elindeki torbayı görünce ''Onlar ne ?'' diye sordum. Soruyu sormamla çocukların kahkaha atması bir oldu. ''Şşşştt susun.'' diyerek onlara kızdı Louis.
Bana dönerek ''Evet minik kuş buraya gelmeden doktorunla konuştum. Yani aslında sana havucun iyi gelip gelmeyeceğini sordum. O da sakıncası olmadığını söyledi. Bende sana bir torba havuç getirdim. Hepsini yiyeceksin!'' diyerek heyecanla ellerini çırptı ve 32 diş sırıtmaya başladı.
Gözlerimi kocaman açarak torbaya baktım. Çocukların kahkahaları 2 katına çıkmıştı. Louis hiç vakit kaybetmeden ağzıma bir havucu hemen tıktı. İtiraz etmeden çiğnemeye başladım. Eğer itiraz etseydim beni öldürebilirdi. Evet, bunu gerçekten yapardı.
O anda havuçtan nefret etmediğime şükür ettim. Ne yapıp ne edip onları bana yedirirdi. Zafer kazandığını belli ederek yine 32 diş sırıtmaya başladı. Çocuklar biraz daha oturup gittiler. Louis benimle kaldı.
''Bay bana zorla bir torba havuç yedirmeye çalışan Tomlinson artık yetmez mi yediğim?'' diye sordum bıkkınca. ''Tamam tamam.'' diyerek torbanın ağzını kapattı.
Nerde olduğunu sormalımıydım acaba?
Hayır onu merak ettiğimi sanırdı.
Yaklaşık 10 dakika sonra uykumun geldiğini farkettim. Tabii sabaha kadar o ukalayı düşünürsen yatamazsın. Salak Amy. Mayıştığımı Louis'de farkederek ''Minik kuş ben şimdi gidiyorum, tekrar uğrarım. Sende uyu.'' dedi ve göz kırparak odadan çıktı.
Bende pek zaman kaybetmeden kendimi uykunun kollarına bıraktım.
HARRY:
Louis beni aradığında stüdyodan yeni çıkıyordum. Paul haftalardır gitmediğim için kızmıştı. Gidip kaçırdığım kayıtları verdim. ''Dostum nerdesin?'' ''Stüdyodan yeni çıktım şimdi hastaneye gideceğim. Onunla konuşmalıyım.''
''Ah, ben hastaneden çıktığımda o uyuyordu.'' dedi Louis.
''Bu kötü oldu ya. Ama yine de onu görmeliyim.'' Beni onayladı ve telefonu kapattık.
Onu mutlu edecek bir şey yapmalıydım. Uyandığında tebessüm etmeliydi. Aslında uyuyor olması beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Çünkü onunla konuşmak istiyordum. Konuşmamız gereken önemli bir durum vardı..
Onu mutlu edecek bir şey.
Onu mutlu edecek bir şey.
Onu mutlu edecek bir şey.
Çikolata! Amy çikolatayı çok severdi. Tıpkı benim gibi. Günlerdir yememişti. Bu onu mutlu ederdi. Gördüğüm ilk şekerci dükkanının önünde durdum ve arabayı park edip dükkana girdim. İçeride bir sürü çeşit vardı. Onun beğeneceğini düşündüklerimi seçtim ve paketlettim. Kasaya geldiğimdeyse kendime Twix almadan edemedim.
Arabaya binip elimdeki poşeti yan koltuğa koydum. Bir elimel Twixlerimi yerken diper elimele de arabayı kullanıyordum. Hastaneye vardığımda basın sürüsü azalmıştı. Ama yine de onların burda olması canımı sıkıyordu. Gözlerimi devirerek arabayı söndürdüm. Koltuktaki poşeti aldım. Tam arabadan inecektim ki aklıma Amy'nin telefonu geldi.
Telefonu bendeydi. Onu almak için torpidoya uzandım. Aklıma gelmişken bir kağıda da not yazdım ve parmağımın arasına sıkıştırıp arabadan indim. Basının arasından geçerek hastaneye girdim. Odasına girdiğimde hala uyuyordu. Yorgun olmalıydı.
Elimdeki poşeti başucundaki sehpaya koydum, önüne de notu yerleştirdim. Son olarakta cebimdeki telefonu poşetin yanına koydum. Ses çıkarmamaya özen göstererek sandalyeyi çektim, hep yaptığımda gibi başucundaki yerimi aldım.
Ellerine dokundum. Tırnakları uzamayı bırakmıştı. Bir elini avucumun içine alarak öptüm ve yanağıma bastırdım. Eli çikolata ve karamel gibi kokmuyordu artık. Hep öyle kokardı oysa ki. Elleri krem sürmediği için kurumuştu. Eline tekrar öpücük kondurarak yerine koydum.
Bir süre ellerimi çeneme yerleştirerek onu izledim. Nefes alış verişlerini dinledim. Arada bir hızlanıp tekrar normale dönüyordu. Sanırım uyanmayacaktı. Sessizce oturduğum yerden ayağa kalktım. Elimin tersiyle yanağını okşadım. Dudaklarımı alnına sıkıca bastırdım. Sehpanın üzerinde ki sürahiyi elime alarak bardağa doldurdum ve tekrar yerine koydum. Çikolata yedikten sonra susayacaktı. Kapıya yöneldim. Ah annem! Aklıma yeni gelmişti. Anneme son durumları anlatmalıydım. Başımı didikleyip duruyordu.