Hospital Output

5.4K 128 5
                                    

2 HAFTA SONRA:

Ah Tanrım sonunda tedavim bitti. Yarın bu lanet yerden çıkıyorum. Sonunda bitmişti. Hastalıktan kurtulmuştum. Artık serum yemekten kolumda kocaman bir morluk oluşmuştu. 

İğrenç! 

Bu iz benim canımı sıkıyordu.

2 hafta boyunca kıvırcık hastaneye gelmedi. Arayıp, mesaj da atmadı. Buna üzülüyor olsam da birazda işime gelmişti. En azından düşünmek için zamanım oldu. Çocuklar beni yalnız bırakmayıp hep uğramışlardı.

Hatta beni eğlendirmek için bir sürü şey yaptılar. Niall hastaneye Tabu getirmişti. Birlikte oynadık. Tanrım ne eğlenceliydi ama. Aklıma geldikçe kendimi gülmekten alamıyorum. 

McDonals'ı sevdiğimi nerden öğrenmişler bilmiyorum ama gizlice hastaneye sokmuşlar. Personellerden kaçışlarını anlatıp, taklitlerini yaparak beni kahkahalara boğmuşlardı. Ben hamburgerimi yerken Niall'ın bakışları altına alındığım için dayanamayıp yemeğimi onunla paylaştım. Tabii ki tereddütsüz kabul etti.

Çünkü o Niall Horan!

Yapabildiğim kadar 'onu' aklıma getirmemeye çalıyordum. Gün içerisinde başarılıyım. Fakat gece yeniliyorum. Konuşabileceğim kimse yok. Aslında var ama yok. Rossie.. Eleanor okulu kırıp Londra'ya geldiğinde benim yanıma uğramıştı. 

Onunla konuşmuştum. Bana sanki bir şeyler biliyormuş gibi teselli veriyordu. Kıvırcığın beni önemsediğini söyleyip duruyordu. İnandırıcı değildi. 

Çünkü Harry Eleanor'dan pek hoşlanmıyor. Yani oturup onunla benim hakkında konuşacağını sanmıyorum. Ama artık neler dönüyorsa.. 2 haftadır şu lanet hastanede olduğum için dünyadan kopmuş durumdayım. 

Onu özlemiştim. Her anlamda.. Biz sadece sevgili olmamıştık. Aynı zamanda iki yakın arkadaştık. Birlikte sorunlarımızı konuşup çözüm buluyorduk. Mesela benim sarhoş olduğum gece. Ona anlatmıştım, genelde kimseyle o konu hakkında konuşmazdım. Ama ona anlatabilmiştim. O da bana yönetimle ilgili sorunlarından bahsetmişti. Gayet rahat bir şekilde birbirimizle konuşuyorduk. Bu onu diğer ünlülerden ayıran en belirgin özelliği. 

Aldığımız kararlarda birbirimize destek oluyorduk. Ve en önemlisi birlikte ağlıyorduk. Bu çok önemliydi. Harry, Rossie'nin yokluğunu biraz olsun bastırıyordu. Tam anlamıyla gideriyordu diyemem. Ama en azından beni oyalıyordu. Bu da onu daha az hatırlamama neden oluyordu. Şimdiyse Harry'de yok. Tam boşlukta gibiyim.

Annemle olan ilişkim... Nasıl desem, garipti. Yani normal anne-kız ilişkisi desem biraz uzak olurdu.

Babam deseniz sanki hiç olmamış gibi. Aslında her kız gibi bende babama çok ilgi duyardım ama o yaptığından sonra aklımdaki bütün düşüncelerim değişti.Her ay bana ve anneme belli bir miktar para gönderirdi. Bir bankada yüksek mertebede çalışıyor-muş. 

Anneminde minik ve şirin bir cafesi var. O tür şeyler uğraşmayı seviyor. Bununla uğraşarak kafasını dağıtması beni mutlu ediyor. Bende hastaneden çıktıktan sonra uğraşacak bir şeyler bulsam iyi olurdu. Çalışmayamı başlasam acaba? Ya da hayır üniversite.

Evet kesinlikle! Hayatımı tekrar düzene sokmalıyım. 

***

Hemşire gelip giyinmeme yardım etti. Çıkabileceğimi söylerek odadan çıktı. Yatağa oturarak bir süre ayaklarımı yataktan aşağıya sarkıttım. Saate baktığımda öğleden sonraydı. Yerimden kalkarak tuvalete gittim ve elimi yüzümü yıkayıp aynada kendime baktım.

Müthiş derece solmuş bir ten.

Gözaltlarım çökmüş ve halkaları görünüyor. Ellerimle saçlarıma şekil vermeye çalıştım ama daha da berbat göründü.

Gözlerimi devirerek içeri gittim. Çantamda toka aramaya başladım. Ah hadi ama! İşte buldum. Saçlarımı tepeden at kuyruğu yaparak topladım. Çantamda bulduğum bulduğum el kremini sürdükten sonra çantamın fermuarını kapatıp tekrar tuvalete gittim ve aynadaki görüntüme baktım. Az öncekine göre daha iyiydi. Beyaz ve solgun tenim ön plandaydı.

Kolumdaki kocaman morluk 'Hey! Bana bakın, burda ne var!'' diye bağırıyordu resmen.

Bu canımı çok sıkıyordu, Tanrım.  

Zaten 'Harry Styles'ın eski sevgilisi' olarak bütün dikkatleri üzerime çekmeyi başarıyordum. İçeri gidip bir bardak su içtikten sonra çıkmaya karar verdim. Suyumu içerken kapının açılmasıyla arkamı döndüm. 

Styles? 

Bardağı komidinin üzerine koyup kollarımı birleştirdim.

''Senine ne işin var burda?''

''Seni eve götürmeye geldim.'' Aklına yeni mi geldim? Aptal. 

2 hafta boyunca gelme, arayıp sorma sonra seni eve götürmeye geldim diye çıkıp gel. Ne sanıyordu bu işi? ''Kendim gidebilirim.''

Gözlerini devirdi. Aslında bu biraz işime gelirdi. En azından basından sıyırmış olurdum. Ona bakmadan konuştum. ''Arabadan arka tarafta mı?''

''Hayır, önde.'' Yanaklarımı şişirerek koluma baktım. ''Al bunu.'' Morluğu o da farketmiş olmalı. Gömleğini çıkarmış bana uzatıyordu. Alıp almamak arasında kararsızdım. Ama bu sefer itiraz etmedim.

''Teşekkür ederim.'' uzattığı gömleği elinden aldım. Gülümseyerek karşılık verdi. Gömleğini çıkardıktan sonra dövmeleri ortaya çıkmıştı. Siyah tshirtü vücuduna yapışıyoru. Bu da kaslarının ön planda olmasını sağlıyordu. Kesinlikle çok etkileyiciydi. 

Lanet olsun neden bu kadar mükemmel bir vücudu var!?

Gömleği üzerime geçirdim ve kollarını kendime göre ayarladım. Harry'nin gömleği olduğu çok belliydi. Ben gömleği düzeltirken Harry çantamı almış beni odadan çıkmam için hafifçe itti. Asansörde üzerimdekileri son kez düzeltirken Harry bütün hareketlerimi dikkatle izliyordu. Kapı açılınca ilk o çıktı, arkasından da ben.

Çantam hala onun elindeydi. Basın her zamanki gibi yerli yerindeydi.Gözlerimi devirdim. Kapıdan çıktığımızda korumalar hemen etrafımızı sararak karşı yoldaki arabaya götürmeye başladılar. 

Harry kalabalıkta beni önüne alarak kolunu belime doladı. 

KOLUNU BELİME DOLADI! 

TANRIM GALİBA DÜŞÜP BAYILACAĞIM. 

Bu.. bu hareketi.. Belimi kavramasını nasılda özlemişim.

Bana dokunmasını... 

Lanet olsun onu çok özledim. 

amy's lifeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin