The Fear Of Losing

5.8K 132 2
                                    

Eveeet kızlar geri döndüüüm :) ve yepyeni bölümlerle karşınızdayım hikaye 910 kere okunmuş. Okuyan herkese çok teşekkür ediyorum umarım beğeniyorsunuzdur. Şimdi sizi daha fazla bekletmeden yeni bölümü yazıyorum! Hepinize iyi okumalar :) xxx

AMY:

Kendimi nasıl dışarı attığımı bilmiyordum ya da insanların bana nasıl bakıp güldüklerini. 

Gözlerimde sürekli o görüntü kulaklarımdaysa ''Sevgilisi burda ama o Taylor'u götürüyor'' sesi yankılanıyordu.

Nasıl yapabilmişti?

Ben onun için o kadar şeyi göze almışken nasıl yapabilmişti? Haberler kesin yayınlaşmıştı bile. 

Tam bir aptaldım. Onun beni sevebileceğini nasıl düşünebilmiştim. O Harry Styles'tı. Bense öğrenci Amy Loser. Ben sadece okulda tanınıyordum. Oysa dünya çapında. Tıpkı Taylor gibi.

Yanımda hiçbir şeyim yoktu. Çantam orda kalmıştı. Sadece yürüyordum. Nereye gittiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum. Üzerimde sadece kısa bir elbise vardı. Hava çok soğuktu ya da benim üzerimde hiçbir şey olmadığı için böyle hissediyordum. Soğuk her yerimi ele geçirmişti. İliklerime kadar hissediyordum. Ama kalbimdeki o acı.. Onu her şeyden daha çok hissediyordum. İçim sızlıyordu resmen. Sanki.. Sanki dünyam başıma yıkılmıştı. 

Ne kadardır yürüdüğümü bilmiyordum. Ayaklarımın altından çıkan çakıl taşları seslerini duyduğumda tepeye geldiğimi farkettim. Simon'la tartıştıktan sonra geldiğimiz tepeydi burası. Aslında bir tepeden çok sahildi. Sanki yine karşımdaydı, orda takım elbisesi içinde arkası dönük duruyordu. Ona ulaşmak için bir adım attığımda.. Kayboldu. Anlamsızca ayakta dikiliyordum. Oturduğumuz bankı hatırladımm. Başımı o tarafa çevirdim ve ayaklarım banka doğru yürümeye başladı. Gidip oturdum. O gün onunda dikilip karşıya baktığı gibi bende karşımdaki manzaraya bakıyordum.

Hissettiğim acı anlatılmazdı. Artık hıçkırıklarımı içimde tutamıyordum. Dayanamayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Kimse yoktu. Hiç kimse.. Vücudum soğuya alışmıştı sanki. Vücudumda hiçbir yerimi hissetmiyordum. Ellerime dokundum fakat hissetmiyordum. Buz gibi soğuk vücudumu esir almıştı. Vücudumun uyuştuğunu hissediyordum. Kpırdayamıyordum. 

Gözlerimin şişliğinden gözlerim küçülmüştü. Etraftaki şeyleri görmekte zorluk çekiyordum. Oradaki şey araba farı mıydı? Yoksa yıldızlar mı parlıyordu? Bu saatte buraya kim gelirdi ki. Umursamayıp köşemde ağlamaya devam ettim. Acımı gözyaşlarımla dışarı atmaya çalışıyordum. Ama başarısızdım. Sanki biri gelip ağlarsan acın azalacak dese sonsuza kadar durmadan ağlarmışım gibiydi. Acım 1 dakika bile olsun azalmadan devam ediyordu.

Sanki kalbime aynı anda binlerce bıçak saplanmıştı. Her hatırladığımda hıçkırıklarım biraz daha artıyordu. Artık gözlerimden yaş gelmiyordu. Gözyaşlarım tükenmişti.. Ben onun farklı olduğunu düşünmüştüm. Ama değildi. Babamın anneme yaptığını o da bana yapmıştı. Sarhoş olduğum geceyi hatırlıyorum. Ona anlatmıştım. Ve babamın aldattığı kadında sarışındı... Ah Tanrım!

Başım çatlıyordu. Yavaş yavaş uykum gelmeye başlamıştı. Eve nasıl gideceğimi bilmiyordum. Belki de burda yatardım. Kıpırdadığım zaman belim ağrıyordu. Ağlamaktan sesim kısılmıştı. Öksürüyor ve titriyordum. Titrediğimin farkındaydım. Kendimi çok yorgun hissediyordum. Sanki bütün dünyanın işini ben yapmışım gibi. Kolumu kaldıracak kadar halim yoktu. Gözlerim artık daha da bulanıklaşıyordu. Karşımda biri mi vardı? 

Bir ses 'Amy saatlerdir seni arıyorum Tanrıya şükürler olsun buldum!' dedi sevinçle. Cevap vermeden bir süre düşündüm. Hey bu Liam'ın sesiydi. 'Liam' dedim. Sesim kısılmıştı ancak bu kadar olacağını tahmin etmemiştim. Adeta fısıltı gibi çıkıyordu. 

'Her an bayılacakmışsın gibi duruyorsun'

'Her an bayılacakmış gibi hissediyorum' diye karşılık verdim. 'Kaç saattir burdasın bilmiyorum ama artık seni ev-..... Aman Tanrım Amy! Felaket derecede yanıyorsun. Sana ne oldu?!' Liam beni tuttuğu gibi arabaya götürdü ve hemen hastaneye sürdü. Gözlerim arada bir kapanıp geri açılıyordu. Art arda öksürüyordum. Artık gözlerim dayanmıyordu. Kapanmalarını istemiyordum. Çünkü sanki bir yerlerden onun sesini duyuyor gibiydim. Fakat gözlerim inat ederek kapanmıştı. En son duyduğumsa Liam'ın bağırışından başka bir şey değildi. 

HARRY:

Louis beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Tanrım ben bir şey yapmamıştım. O kaltak beni bırakmamıştı. İtmeme rağmen.

Amy kayıptı...

İçimde kötü bir his vardı. Kötü bir şey olmuştu. ''Ona'' O iyi değildi. Hissediyordum. Tanrım bana yardım et lütfen! 'Onu bulmalıyım' Louis en son avazı çıktığı kadar bağırmıştı. Gözlerine baktığımda dayanamayıp bana sarıldı. Kollarımı ona dolarken 'Louis onu bulmalıyım' dedim. 'Bulacağız dostum' dedi sırtımı sıvazlarken. 

O sırada telefonum çalmaya başladı. Kim olduğunu bilmiyordum ama böyleyken konuşamazdım. Ekrana bakmadan konuşması için telefonu Louis'e verdim. 

'Sen ciddi misin?'

'Nerede?'

'Hemen geliyoruz!' 

Konuşmalarından anlam çıkarmaya çalışarak suratına baktım. ''Arabanın anahtarlarını ver'' cebimden çıkarıp ona uzattım. ''Nereye?'' ''Liam onu bulmuş, seni ona götürüyorum hastanede'' 

''TANRIYA ŞÜKÜRLER OLSUN!!!!''

Derin bir nefes alarak arkama yaslandım. 

Bir saniye hastane mi?

''Ne hastanesi!!?!?'' diye bağırdım.  

''Aptal! Ne bağırıyorsun, bilmiyorum gidince öğreneceğiz.'' 

Başımı ellerimin arasına alarak ''Benim yüzümden'' diye sayıklamaya başladım. ''Kes sesini'' dedi Louis. Gözlerimden akan yaşların hızı beni şaşırtıyordu. 

''Louis daha hızlı sür şunu! Lanet olsun! Lanet olsun!''

Louis gaza biraz daha yüklendi. Hastaneye gelene kadar kötü bir şey olmaması için binlerce, onbinlerce kez dua etmiştim. 

Tanrım nolur iyi olsun, yalvarırım. 

amy's lifeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin