46

4.2K 129 17
                                    

İnternetimde hala sıkıntı var. Şuanda bağlanamıyor ve sanırım bir süre daha olmayacak. Vakit buldukça koymaya çalışacağım.

Bu arada yeni bir haberim var : )



Yeni bir hikayeye başladım, bununla birlikte onu da koyuyorum. Eğer okuyup yorumlarınızı paylaşırsanız çok çok sevinirim: Lost in Green Eyes





Cheshire'da her şey sorunsuz geçti. Cheshire'dan döndüğümüzde Harry'nin evine geldik. Yaklaşık bir haftadır burada kalıyoruz. Ama Harry eve çok geç geliyor. Hatta bazen hiç gelmiyor. Genelde sabaha karşı evde oluyor ve üst kata çıkacak kadar hali olmadığı için salondaki koltukların birinde uyuyakalıyor.

Bunun sebebi yeni albüm çıkarmaları. Yani kavga ettiğimiz falan yok. Sürekli stüdyoda kayıt veriyordu. Eve gelmediği günler hepsi stüdyoda kalıyordu. Kayıtları yetiştirebilmek için. Günlerdir kayıt verdiği için boğazı biraz acıyormuş. Sesi çok kısık çıkıyor, üşütmüş olmalı. Ama neyse ki albüm çıktı bu yüzden boğazını dinlendirebilir.

Dün imza günleri vardı. Bunun için heyecanlıydı. İmza günü başlamadan önce telefonda konuştuk. Onu sakinleştirmeye çalıştım. Yanında değildim çünkü okulum vardı. Telefonda konuşurken her şey iyiydi. Ama biz kapattıktan sonra hemen kusmuş. Bunu günün sonunda öğrenmiştim. Çünkü imza günü başladığı için telefonla uğraşacak vakti olmamıştı.

Heyecanlandığı zaman kusuyor. 3 yıldır bu işin içinde olmasına rağmen yaptıkları her yeni şeyde sanki ilk defa yapıyormuş gibi hissediyor. Bu güzel bir şey, işini seviyor. Ama hala çok heyecanlandığında kusuyor ya da küçük bir astım krizi geçiyor. Krizleri genelde nefessiz kaldığında ya da yorulduğu zaman oluyor.

Umarım bugün eve çok geç gelmez. Yoğun bir hafta geçirdi ve uyuması gerekiyor. Bedeninin bu kadar uykusuzluğu ve yoğunluğunu kaldıramayacağını biliyorum. Doğru düzgün bir şeyde yemiyor. Uyanık kalabilmek için sürekli kahve içiyor. Midesini bozmasından korkuyorum.

Erken gelmesi ihtimaline karşı yemek yapmıştım. Sevdiği şeyleri pişirdim en azından iştahı açılır. Çalan telefonumun sesiyle başımı okuduğum dergiden kaldırdım.

''Bebeğim. Evde misin?''

''Evet aşkım, evdeyim.''

''Harika, bugün eve erken geliyorum!'' diye cıvıldadı.

Tanrım, yaşasın! Sonunda 4 günün ardından sevgilimle bir akşam geçirebilecektim.

''Ah, yaşasın! Kaçta geleceksin?'' kıkırdamaya başladım.

''Birazdan çıkacağım. Bir şey lazım mı?'' Şuan bunu sorduğu için kendimizi evli çiftler gibi hissettim.

Evli çiftler.

Evli.

Evli.



''Hmmm bir saniye.'' Diye mırıldanarak koltuktan kalktım ve mutfağa gidip dolabı açtım. Her şeyimiz vardı ama Harry'nin muzları azalmıştı. Ona muz almasını söylemedim. Çünkü markete uğrarsa bir sürü insan başına toplanacaktı ve resim çekilmek isteyeceklerdi. Ya da imza. Harry'de hiçbirine hayır diyemeyeceği için hepsiyle tek tek ilgilenecekti.

Yorulmuş olduğunu bildiğim için bir de bununla uğraşmasını istemedim. Yarın eve gelirken ben alırım.

''Hayır, eve bir şey lazım değil. Lazım olan tek şey sensin çabuk gel.'' Kıkırdadım.

''Seni çok bekletmeyeceğim güzelim.'' Diyerek telefonu kapattı. Bende sırıtarak salona, eski yerime geri döndüm.







20 dakikanın ardından kapı çaldı. Yerimden hemen kalktım ve koşarak kapıyı açtım. O kadar bitkin görünüyordu ki üzülmüştüm. Yüzünün rengi gitmişti. İçeri geçtiğinde kapıyı kapattım ve hemen ona sarıldım. Birkaç dakika sarıldıktan sonra yorgun olduğunu bildiğimden onu hemen salona götürüp oturttum.

Botlarını çıkarıp koltuğun çaprazına bıraktı ve ayaklarını önümüzdeki sehpaya uzattı. Kafasını geriye doğru yasladı. Daha kabanını bile çıkarmamıştı. Bir ayağımı vücudumun altına alarak oturdum ve ona yaklaştım. Gözlerini kapatmıştı, bacağının üstünde duran elini ellerimin arasına aldım. Her zamanki gibi sıcaktı. Elini biraz okşadıktan sonra öpücük kondurdum ve tutmaya devam ettim.

''Neredeyse tüm gün albüm imzaladım. Ellerim artık kalem tutamayacak durumda. Yarın sabah albümler mağazalara teslim edilecek öğleden sonra da satışa başlanacak. Geri kalan zamanımdaysa stüdyoya gönderilen mektupları okuduk.'' Diye mırıldandı gözlerini yavaşça açarken. Sesi olduğunda da kalın çıkmıştı. Boğazı kesinlikle şişmişti. Telefonda nasılda fark edemedim. Kaşlarımı çattım.

Sağ tarafını gösterdiğinde bir yığın mektubun olduğunu fark ettim. ''Birazda eve getirdim.'' Diyerek beni bilgilendirdi. Onu başımla onayladım. Öne doğru atılarak kabanını çıkardı. Kabanını elinden alarak girişteki dolaptan bir askı alarak onu astım.

Tekrar içeri döndüğümde Harry salonda yoktu.

''Harry?''

Mırıldanmamın ardından öğürme seslerini duymuştum. Koridorun sonundaki tuvalete doğru hızla gittim. Ben kapının önüne vardığımda hala kusmasına devam ediyordu. Ellerini klozetin iki yanına koymuş destek alıyordu.

Zaman kaybetmeden arkasına geçtim ve önüne gelen buklelerini tuttum. İçini tamamen boşalttığında klozete son kez tükürdü ve ayağa kalmak için hareketlendi. Kolundan tutarak kalkmasına yardımcı oldum. Böyle olacağını biliyordum, vücudunun bunu kaldıramayacağını.

Sifonu çekti klozetin kapağını kapatıp üstüne oturdu. Elindeki peçeteyle ağzını sildikten sonra onu çöpe attı. Gözlerim dolmaya başladığında birkaç kere kırptım ve yaşların akmasına engel oldum. Başını duvara dayamış gözlerini kapatmıştı.

Açık olan bacaklarının arasından geçtim ve sol dizinin üstüne oturdum. Oturduğumu fark ettiği an sol kolunu belime yerleştirdi. Onu kendime doğru çektim ve saçlarını okşadım.

''Bebeğim iyi misin? Hastaneye gidebiliriz.'' Kulağına doğru eğilerek fısıldadım.

''Hayır, iyiyim. Sadece fazla stres.''

Dudaklarımı birbirine bastırdım ve onu onayladım. Bacaklarını birleştirip yükümü iki dizine verdi, bir eli belimdeyken diğerini bacağıma yerleştirdi. Ensesinde olan elimin altındaki vücudu ısınmıştı. Elimi alnına götürdüm. Vücut ısı artıyordu. Elimi çektikten sonra alnına bir öpücük kondurdum.

Saçlarını okşamaya devam ediyordum. Yüzünü ellerimin arasına aldım, gözleri hala kapalıydı. Yüzünü okşadıktan sonra gözünün hemen altını öptüm. Bir süre öylece oturduk. Kendine geldiğinden emin olduğumda kucağından kalktım.

''Senin için yemek yapmıştım ama miden şuan bunu kaldıramayacak. Tekrar kusmanı istemiyorum, sana çorba yapacağım. Önce seni yukarı çıkarmalıyım sevgilim, hadi.'' Ona elimi uzattım. Yavaşça elimi kavradı ve onu üst kata çıkardım.

Aslında onu salona götürmek daha kolaydı ama uyuyacağı zaman tekrar yukarı çıkması gerekecekti. Bu akşamı odada geçireceğimiz belli olduğu için aşağıda durmasına gerek yoktu. Odamıza geldiğimizde Harry hemen banyoya girdi. Bende arkasından ilerledim. O, dişlerini fırçalama başlarken ben dolaptan ateş ölçeri bulmaya çalışıyordum.

Ateş ölçeri elime alıp odaya geri döndüm ve komidinin üstüne bırakıp hemen aşağıya indim. Mutfağa geldiğimde direkt olarak bir tencere çıkardım. Suyu içine boşalttıktan sonra çorba malzemelerini çıkarıp hazırlamaya başladım. Telaşlanmıştım. Böyle olması iyi değildi. Hazırladıklarımı tencereye boşaltıp kaşıkla karıştırmaya başladım.

Kaşığı tencereden çıkarıp tezgaha bıraktım ve yukarı çıktım. Ateşine bakmam gerekiyordu. Odadan içeri girdiğimde yatağa girmek için örtüyü kaldırıyordu. Yorgun bir biçimde kendini yatağa attı. Başucuna gittim ve ateş ölçeri aldıktan sonra yanına oturdum. Minik kutusunda çıkarıp tişörtünün içinden koltukaltına koydum.

Tanrım, lütfen yüksek olmasın. Kısa süre sonra ateş ölçerin ölçtüğünü belirten sesler çıktığında alıp dereceye baktım.

37.7

Gözlerimi kapatıp tekrar açtım. Daha fazla yükselmemeliydi. Ellerini tuttuğumda avuçları ateş gibiydi. Üşüyecekti, ama yapmak zorundaydım.

''Harry, pantolonunu çıkar.''

Gözlerini açıp bana baktı.

''Ne?''

''Biraz ateşin var, düşmesi için. Hadi bebeğim, sadece biraz öyle otur..''

İstemese de usulca başını salladı. Üşüdüğünü biliyordum. Elleri pantolonun düğmesine gitti ve açtı. Poposunu hafifçe kaldırarak sıyırdı. Dizlerine kadar indirdiğinde tuttum ve ben çıkardım. Ayağındaki çorapları da çıkardıktan sonra geniş tekli koltuğun üstüne bıraktım. Tekrar yanına gidip saçlarına dokundum. Alnına dokunduğumda daha da sıcaktı.

Üstünü örtecekken onu durdurdum. Üstündeki tişörte biraz daha sarındı. Alnını öptüm ''Hemen geleceğim.''

Küçük çocuk gibi yüzüme bakarken odadan çıktım. Kesin ayakları üşümeye başlamıştı. Baksırıyla otuyordu. Onu soğuk duşa sokmak istemiyorum en azından belki bu işe yarar. Mutfağa geldiğimde çorbayı karıştırmaya devam ettim. Olmak üzereydi dolaptan kase ve tepsi çıkarıp hazır ettim.

Kaynamaya başladığında daha fazla beklemeden altını kapattım ve kaseye doldurmaya başladım. Önceden kızartmış olduğumuz ekmeklerden iki dilim alıp içine doğradım. Tepsiyi aldığım gibi hemen yukarı çıktım. Endişeleniyordum. Odamıza girdiğimde mektup okuduğunu gördüm.

Hangi ara aşağıya inip bunları aldı hiç bilmiyorum. Onu bıraktığım gibi oturuyordu. Tepsiyi kendi tarafıma bıraktım. Ateşini tekrar ölçecektim. Yanına gittim ve tekrar kolunun altına yerleştirdim. Elindeki mektubu bitirdikten sonra komidine bıraktı. Ateş ölçeri kolunun altından aldım.

Lütfen yükselmemiş olsun.

38.6

Tanrım.

Alnımı ovuşturdum. Yanına oturdum ve ellerini tuttum.

''Tişörtünü de çıkarmalısın.'' Dudaklarımı birbirine bastırdım.

Gözleri anında açıldı. 'Siktir ordan' der gibi bakıyordu.

''Ama.. soğuk.'' Sesi grip olmuş gibiydi. Boğazını o kadar zorlamamasını söylemiştim.

''Biliyorum, üşüyorsun. Ama seni soğuk duşa sokmak istemiyorum. Ateşin daha fazla yükselmemeli. Bebeğim, lütfen çorbanı içirdikten sonra seni giydireceğim.''

Beni başıyla onayladığında ayağa kalktım ve üstündeki tişörtü de çıkardım. Şimdi sadece baksırı kalmıştı. Lanet olsun ki gözlerim istemsiz olarak adonislerine gidiyordu. Kendi tarafıma geçip arkasına bir yastık daha koydum. Şimdi, biraz dik oturuyordu. Çorbayı içirmeye başladım.

Normalde çorbayı severek içmez ama neyse ki bu sefer itiraz etmedi. Sıcak çorba boğazını yumuşacaktı. Uyumadan önce ona sütte içirirdim. Onu iyi etmeliydim. Çorbasını bitirdikten sonra kafasını yastığa doğru bıraktı. Çok halsizdi.

''Doydun mu? Biraz daha getirebilirim.''

''Doydum.'' Dedi kısık sesiyle.

Kirli kaseyi mutfağa götürüp tekrar yukarı çıktım. Kalan birkaç mektubu da birlikte okuduktan sonra daha da halsizleşmişti. Arada bir 'bu akşamı böyle hayal etmemiştim' diye mırıldanıp duruyordu. Aslında ben böyle hayal etmemiştim. Belki dışarı çıkardık, ya da birlikte film izlerdik. Öpüşedebilirdik. Her neyse, kaç saattir üstünde sadece baksırla oturuyordu. Ellerimi çıplak olan bacaklarında gezdirdim. Soğuktu. Daha sonra ellerine ve omuzlarına dokundum. Gerçekten üşümüştü, ellerimi çekiğimde sızlandı.

''Bana dokunmaya devam et, sıcacıksın.'' Fısıltıyla konuştu. Öne doğru eğilip dudaklarına öpücük kondurdum. Gözleri kapalı bir şekilde yarım ağız sırıtmaya başladı. Onu giydirmeliydim. Dolaba ilerleyip bir pijama takımı aldım.

''Harry, biraz doğrul bebeğim.''

Gözlerini hafifçe araladı. Ellerimdeki pijamaları görünce oturur pozisyona geçti. Önce üstünü giydirdim. Dağılan saçlarını umursamadı. Eşofmanı bacaklarından geçirdiğimde ayağa kalkması için elinden tuttum.

Ona süt ısıtacağımı söyleyip tekrar yatağa yatırdım. Mutfağa inip sütü mikrodalgada ısıttım ve birkaç kaşık bal koydum. Bugün ilaç vermeyi düşünmüyordum. Eğer yarında bu durumu devam ederse o zaman ilaç verirdim. Dinlenirse biraz kendine gelebilir.

Yukarı çıktığımda nerdeyse uyumak üzereydi. Üstelik saat daha 10 bile değil. Geldiğimi duyduğunda gözlerini aralayıp yerinde doğruldu. Elimdeki sütü ona uzattım. İki yudum aldıktan sonra yüzünü buruşturdu.

''Sen buna bal mı koydun?'' Sesi yavaş yavaş yerine geliyordu. Şirince gülümseyip başımı sallayıp. Oflayarak içmeye devam etti. Harry balı sevmezdi. O sütünü içerken aynanın karşına geçip saçlarımı ördüm. Altımdaki pantolonu çıkarıp bir pijama altı giydim. Üstümde zaten Harry'nin üstü vardı.

Sütünü bitirip bardağı yanındaki komidine koydu. Uyuyacağını anladığım için yatağın içine girdim. Bunu bekliyormuş gibi hemen benim tarafıma yaklaştı. Yatağa yerleştiğimde aşağı doğru kaydı ve başını göğsüme koydu. Kolları belimi sarmıştı.

Ellerimi saçlarından geçirip okşamaya başladım. Buklelerini düzelterek geri bıraktığımda yine kıvırcık hallerini alıyordu. Bu hareketi birkaç kere tekrarladıktan sonra kendi kendime kıkırdadım. Harry yerinde kıpırdanıp belimi biraz daha sıktı ve göğsümün üstüne birkaç tane öpücük bıraktı. Saçlarını okşadıktan kısa süre sonra uyuyakaldı..

****

Harry, birkaç güne göre daha iyi. Boğazı düzeldi, sadece akşamları halsizliği devam ediyor. Artık stüdyoya öğlen gidiyor. Albüm satışları ise gayet güzel. Hatta bir tane bende de var. Harry getirmişti. Şarkılar kesinlikle çok güzel. Duygu yüklü olanların bazıları gözlerimin dolmasını sağladı.

Bu sırada Rossie ile konuştum. Söylediklerimden sonra kesinlikle ağır depresyonda diyebilirim. Zayn'e karşı olan duyguları hala aynı. Nişanlı olsa bile..

Ne olacak gerçekten bilmiyorum. Okulumun ilk birinci yılını bitirdim. Bunun şerefine hep birlikte yemeğe çıktık. Yemek sorunsuzdu. Zayn ve Rossie birbirlerinden uzakta oturmuşlardı. Arada bir bakışıyorlardı. Daha sonra ikiside utanıp başlarını önlerine eğiyorlardı. Liseli ergenler gibiler değil mi?

Aslında onların birlikte olmasını isterim. Ama bu şuan için imkansız gibi görünüyor. Birlikte olmaları Rossie'ye iyi gelecek bundan eminim. Babasını erken yaşta kaybettiği için olgun erkeklere hep dikkat etmiştir. Hatta bazen kendinden çok büyük biriyle evleneceğini falan düşünürdüm.

Böyle bir durum olsaydı onun için çok normaldi. Babasını erken yaşta kaybedişi onu sarstı ve baba sevgisine hep bir özlemi oldu. Bu işin biraz psikolojik kısmı. Onu kesinlikle anlıyorum. Ancak böyle bir durum olası bile değil, buna izin vermem. Bütün bir hayatını babası yaşındaki adamlara bakmakla geçiremez.



***



Birkaç gün önce Eleanor'la o gitmeden sözleştiğimiz gibi alışverişe gittik. Döneli 6 gün oluyor. O, gerçekten iyi bir kız. Ve kesinlikle harika bir alışveriş arkadaşı! Sanırım onunla kafalarımız uyuştuğu için çok şanslıyım.



Harry şuan Niall'la birlikte sanırım. Evde toplanacaklarını söyledi. Yeni aldığım kıyafetlerin bazılarını Harry'nin evinde bıraktım. Ayırdıklarımı yerleştirmek için kendi evime geldim. Apartmanın önünde karşılaştığım hayranların bana insan dışı varlıkmışım gibi baktıklarını söylemiyorum. Telefonumun çalmasıyla elimdeki son kıyafeti de askıya asıp dolabı kapattım. Eleanor arıyor.

''Ellie.''

''Amy! Nasılsın tatlım?'' Ona, gerçekten ama gerçekten neden Louis'nin kız versiyonu dediklerini çok iyi anlıyorum. Çok fazla bağırdığı için telefonu uzaklaştırmam gerekti.

''İyiyim El, sen nasılsın?''

''Bende iyiyim. Sana uğramak istiyorum, evde misin?''

Onu onaylayan sesler çıkardım.

''Şey.. Yanımda bir arkadaşım var, onu da getirsem sorun olur mu?''

''Elbette olur Eleanor, getirebilirsin.'' Şuanda gülümsediğini tahmin edebiliyorum. Biraz duraksadıktan sonra tekrar konuştu.

''Ah, Harry'nin evinde misin yoksa-''

''Hayır, kendi evimdeyim.'' Diye sözünü kestim.

''Tamam, bu iyi oldu.''

Sesi rahatlamış geliyordu. Bana kaç dakikaya geleceklerini söyledikten sonra telefonu kapattı. Arkadaşının ismini söylememişti. Merak etmiştim. Eve yeni biri geleceği için evi toplu görmeliydi. Ev, aslında topluydu. Odamdan çıkıp göz ucuyla salona baktım. Evet, gayet toplu.

Odama geri döndüm. Yüzümü pudraladım ve dudaklarıma parlatıcı sürdüm. Parlatıcım olmadan yaşayamam. Üstümdeki tişörtün üstünde dolaptan Harry'nin ceketlerinden birini alıp giydim. Salona geçtim ve televizyonu açıp izlemeye başladım.



Çok geçmeden kapı çaldı. Yerimden kalkıp onları karşılamak için kapıya gittim. Eleanor, yanında bir kız arkadaşıyla gelmişti. Hemen hemen aynı boylardaydılar. Ama Eleanor daha uzundu. Kızın, kıvırcık kahverengi saçları, esmer bir teni vardı-

Siktir.

Bu.. Bu Danielle. Evet bu o. Liam bana resmini göstermişti. Dudaklarım aralandı ve şaşkınla onlara bakmaya başladım. İçeri girmişlerdi. Kendimi toparlayarak tekrar gülümsemeye başladım.

''Sizi tanıştırmak istedim.'' Eleanor gülümsüyordu. Kabanları asarken Eleanor tekrar konuştu.

''Aslında o da seni görmek istedi. Bilirsin işte Harry'nin ilk uzun ilişkisisin.'' Onu başımla onayladım. Şaşkınlığım hala üstümdeydi. Resimde olduğundan daha güzeldi. Salona geçtik.

''Danielle.'' Elini uzattı.

''Amy.'' Uzattığı elini tuttum ve yavaşça sıktım. Gülümseyerek yerlerimize oturduk. Ne kadar belli etmek istemese de üzgün olduğunu görebiliyordum.

Kahve yapmak için hepimiz mutfağa geçtik. Suyun kaynamasını bekliyordum. Arada bir Danielle ile bakışlarımız birleşiyordu. Her defasında birbirimize gülümsüyorduk. Çok konuşmamış olsakta ona şimdiden ısınmıştım. Çok sıcakkanlıydı. Gülümsedi ve konuşmaya başladı.

''Üstündeki ceketi Liam'la birlikte almıştık.'' Gözlerimi kaynamasını beklediğim kettledan çekip çikolata rengi gözlerine baktım. Ellerimi hemen ceketi çıkarmak için kaldırdığımda beni durdurdu.

''Hayır, hayır. Sadece o günü hatırladım. Çok güzeldi.'' Eleanor elini Dani'nin omzuna koymuştu. Su kaynayınca kahveleri hemen doldurdum. Bar taburelerinde oturdukları için kahvelerini masanın üstüne bıraktım.

''Dani, gerçekten çıkarıp başka bir şey giyebilirim. Ben bilmiyordum, yani senin geleceğini.''

''Hayır, sorun değil.'' Masanın üstünden elimi tuttu. Ona güç vermek için elini sıktım.

''Seni görmeyi ben istedim.'' Diye sözlerine devam etti. ''Harry'i yola getiren kızın kim olduğunu merak etmiştim.''

Utanarak gülümsedim. Kahvemden bir yudum aldım. Bir saate yakın sohbet ettik. Ben okuldan bahsettim, Eleanor gelecekteki planlarından, Danielle ise dans grubundan. Konuşurken zorlanıyordu. Her gece ağladığından eminim. Üzerinden zaman geçse de hala üzülüyor. Dani'yla vakit geçirdikten sonra isteyerek ayrılmadığını anlamıştım.

Harry'nin neden Danielle'yi daha çok sevdiğini anlamıştım. Duygularını tıpkı Liam gibi çok iyi saklıyordu. Hava kararmaya başlamıştı.

''Harry erken gelmez değil mi?'' diye soru Dani.

''Hayır, sanırım gelmez. Toplanacaklarını söylemişti.''

Onaylarcasına başını salladı. Kısa bir sessizlikten sonra Dani başını kaldırdığında gözleri dolu doluydu. Ellerini masada birleştirdi.

''O.. nasıl?'' Sorusuyla afalladım.

O? Liam...

''İyi desem inanacak mısın Dani?'' Soran gözlerimi ona doğrulttum. Başını hayır anlamında salladıktan hemen sonra yanakları ıslanmıştı. Ağlıyordu. Dayanamayarak ellerini hemen tuttum. Şuan kendime sövüyordum. İyi deseydim ne vardı sanki!

Yerimden kalkıp ona sarıldım. Vücudu kollarımın arasında titriyordu. Gözyaşlarını kim bilir ne zamandan beri tutuyor.

''Danielle, lütfen. Sakinleş sonra konuşalım. Hem rahatlamış olursun ha?'' Eleanor'a baktım. Üzülmüş bir şekilde ona bakıyordu.

''Seni çok iyi anlayacağından eminim Dani, o psikoloji okuyor. Konuşmak iyi gelebilir.''

Eleanor'la birlikte Dani'yi salona götürdük. 20 dakikalık bir ağlamadan sonra onu yüzünü yıkaması için içeri gönderdim. Elinde bir tutam peçeteyle geri döndü. Derin bir nefes aldı.

''Bana neden ayrıldığınızı anlat. Liam hala nedenini bilmiyor Danielle..'' Sesimi oldukça rahatlatıcı çıkarmaya çalıştım.

''Birbirimize zaman ayıramıyorduk. Birlikteyken ben dans için ülke dışındaydım. O da çok yoğundu. Bilimiyorum işte, belki bu sizin çok basit bir neden ama o üzülüyordu. Beni göremediği için, yanımda olamadığı için.'' Tekrar derin bir nefes aldı.

''Dans provalarımda ayağımı burkmuştum. Liam yanımda olamadığı için kahroldu. Gelemedi, çünkü çok yoğundu. Görüşememe sorunlarımız hep vardı. Her gün aldığım hakaret mesajlarını söylemiyorum bile..'' Akan göz yaşlarını sildi. ''Son zamanlara doğru ilgiye ihtiyaç duymuştum. Ama Liam o kadar yoğundu ki bazen konuşmadığımız günler bile oluyordu. ''

Evet, biliyorum. Harry'de eve gelmiyordu..

''Dani seni ne kadar sevdiğini tahmin bile edemezsin. Ona geri dönmelisin.'' Ağlaması şiddetlendi.

''Ah, bilmiyorum. Bu 2.ayrılığımız, nasıl tekrar geri dönebilirim ki? Beni kabul etmez.''

''Tabii ki eder. Bundan şüphe duymamalısın. Burada olduğunu ona haber ver.''

Bilmiyorum anlamında başını salladı. Peçeteyle gözlerini sildi. Ona su getirmek için mutfağa gittim. Çeşmeyi kapatmış salona geri dönecektim ki. İçeride üçümüze de ait olmayan sesi duyduk.

''Amy! Sevgilim!'' kelimeleri uzatarak konuşmuştu.

Ağzım şaşkınla açıldı. Tanrım, Harry gelmişti. Kapının kapanma sesini duydum. Tekrar bağırdı.

''Bebeğim!''

Islık çalarak içeri geliyordu.

''Nerdesiiiiiiiiiin?''

Salona gelip suyu hemen Dani'ye verdim. Eleanor dudağını dişlemişti, Dani şüpheyle bakıyordu. Harry içeri girmeden onu koridorda yakaladım. Beni görünce hemen kollarının arasına aldı.

''Bebeğim, nerdesin sana sesleniyorum?'' Yüzümü öpmeye başladı. Elimde olmadan kıkırdadım.

''Harry, niye erken geldin sen?''

Beni dinlemeden içeri girdi. Eleanor ayağa kalkmıştı. Dani, Harry'nin içeri girdiğini görünce ayaklandı. Elindeki bardağı sehpaya koydu.

''D-Danielle?'' Anlaşılan Dani'yi görünce tek şaşıran ben değilmişim.

''Merhaba Hazza.'' Diyerek gülümsemeye çalıştı Dani.

''Tanrım..'' Harry gözlerini bir süreliğine kapatıp geri açtı ve Dani'ye sarılmak için yanına gitti.

''Ne zamandır buradasın?''

''1 haftadır Londra'dayım.''

Harry onaylarcasına başını salladı.



Biraz oturup konuştuktan sonra Danielle ve Eleanor gitmek için izin istediler. Dani, Harry'nin Liam'a bir şey söylememesi için bir sürü şey söyledi. Fakat o buradan gittikten hemen sonra Liam'ı arayıp haber vereceğini adı gibi biliyordu. Ki öyle de oldu.

Harry hemen Liam'ı arayıp her şeyi sıraladı. Liam ''Onunla konuşacağım.'' Dediğinde çok ciddiydi. Liam'ın bu sorunu çözeceğinden eminim. Umarım barışırlar. Danielle'le iyi arkadaş olacağımızı biliyorum. O çok iyi biri. Ve gerçekten çok güzel.



Zayn:



Duştan çıkıp havluyu üstüme sardıktan sonra odama geçtim. Harry yatağımda yayılmış telefonuyla uğraşıyordu. Neden burada olduğunu sorarsınız Harry bütün grubu 'Danielle burda' diyerek ayaklandırdığı için birlikte Liam'a geçeceğiz.

Eleanor bugün Dani'yi alıp Amy'e gitmiş. Tesadüf olarak karşılaşmışlar. Hemen herkese haber verdi ve ardından bana geldi. Liam şuanda Danielle konuşmak için yolda. Ben giyindikten sonra Harry'le birlikte Liam'ın evine gideceğiz.

Niall, Liam'ın evinde. Louis gelemiyor çünkü Eleanor burada. Dani'yle sıkı arkadaşlar. Hemen olan şeyleri ona yetiştireceğinden eminim. Harry birkaç kere esnedikten sonra telefonunu bıraktı ve yan taraftan yastık alarak onu kendine bastırıp sarıldı.

Bu haline güldüm. Sıkılınca hep yastıkla oturur. Çekmecemden baksırımı almış tam giyecekken telefonum çaldı. Arayan Perrie'ydi.

''Kimmiş?'' Harry boynunu uzatarak meraklı meraklı bakıyordu.

''Perrie.'' Sorusunu yanıtladıktan sonra cevapla tuşuna bastım.

''Zayn?'' Perrie'nin sesi kulaklarıma doldu.

''Hmmhh?'' Tek eliyle baksır giyen insan olarak bence tarihe geçmeliyim. Aklınızda ki soruyu cevaplıyorum. Evet, Harry'nin yanında giyindim. Ondan utanmıyorum.

''Haberleri gördün mü?'' Haberler mi?

''Hayır, Pezz. Görmem gereken bir şey mi var?'' Yine ne oluyordu?

''Televizyonu aç.'' Gözlerimi devirdim. Son zamanlarda bana sürekli emirler yağdırıp duruyordu ve bundan bıkmıştım. Harry'e döndüm. Meraklı, konuşmamızı dinliyordu. Başımla televizyonu işaret ettim. Komidinin üstünde ki kumandayı alıp açtı.

''Yüksek notalarıyla devamlı gündemde olan Zayn Malik'in nişanlısı Perrie Edwards ve grubu bugün konser alanında saldırıya uğradı. Hayranların çoğunluğu Perrie Edwards'a yoğunlaşmıştı. Sürekli ona kötü laflar söyleyip, saçlarını çekmeye çalışıyorlardı. Bunu başaranlarda oldu. Birkaç kişiden darbe alan Edwards korumalar eşliğinde arabasına bindirildi.'' Görüntüler az sonra ekranlarınızda olacak.

Gözlerimi kısa bir süre kapatıp bekledim. Bu devamlı tekrarlanıyordu. Onunda bundan sıkıldığını biliyordum. Ama benim yapabileceğim bir şey yoktu. Elimden gelen tek şey ona koruma yollamaktı. Perrie hala telefondaydı. Gözlerimi açtığımda ekranda resimleri vardı.

''Hayatım, bunlar sürekli başımıza gelen şeyl-'' Sözümü kesti. Bundan ne kadar nefret ettiğimi iyi biliyor.

''Sorunda bu zaten. Sürekli, sürekli, sürekli. Ben çok sıkıldım Malik.''

Malik.

Bana böyle hitap etmemesini söylemiştim. Bana sadece çocuklar Malik derdi. Sinir katsayım giderek daha da artıyordu. Kavga etmemeliydim. Kavga etmemeliydik.

''Hayatım, neden kaldığınız otelde gidip masaj yaptırmıyorsunuz? Rahatlamana yardımcı olur. Eğer istersen sana daha sağlam korumalar gönderebilirim. İster misin?'' derin nefes alıp veriyordum. Sinirimi kontrol altında tutmalıydım.

''Masaj mı? Gerçekten şuan düşündüğün bu mu! Resmen saldırıya uğradım, hemde sizin hayranlarınız yüzünden! Bana hala masaj diyorsun Malik.'' Malik.

''Tanrım, lanet olsun! Ne yapabilirim Perrie? Yapabileceğim bir şey söyle! Seni herkesten koruyamam. Bunun farkına var artık. Her dakika yanında olamam, sende benimle aynı işi yapıyorsun biraz kendini benim yerime koymayı dene.''

Malik.

Sanırım fazla bağırdım. Harry arkamdan usulca çekilip yatağa oturdu. Lanet olsun. Ben neden nişanlandım ki? Normal olarak ilişkim yürüyordu işte. Daha 20 yaşındayım. Keşke bunu yapmadan önce bir kez daha düşünseydim. Çok ani bir karardı. O sırada Harry'nin söyledikleri aklıma geldi.

''Kendine bir bak Zayn. Kendi aileni kuracak kadar büyüdün mü? 20 yaşındasın. Bu iş için daha 4 ya da 5 sene var. Belki de daha fazla. Hayatının kadınının o olduğundan emin misin? Evlilikte karşılıklı anlayış gerekli. Özellikle evlenen ünlülerde. Lanet olsun bunu söylemek nefret ediyorum ama biz ünlüyüz. Devamlı eş değiştirip duramazsın. Grubun en küçüğü olabilirim ama evlilik konusunda en akıllınız olduğum kesin. Tekrar düşün Malik.''

''Söyleyeceklerin bunlar mı? Gerçekten mi?'' Sesi sitemliydi. Hala anlamamakta ısrarcıydı.

''Lanet olsun! Anlamıyorsun değil mi? İhtiyacım olan şey senin anlayışın!''

Birkaç saniye sessizlik oldu. o anda telefonun suratıma kapanıp kapanmadığını anlayamamıştım. Derinden gelen sesi kapanmadığını gösteriyordu.

''Ben.. Biraz düşünmeye ihtiyacım var. Sonra görüşürüz.'' Ve telefonu kapattı. Sinirle elimdeki telefonu duvara fırlattığımda Harry ayağa kalktı. Duvara çarpıp yere düşen telefonun yanına gidip eline aldı.

Parmaklarını telefonun ekranında gezdirip yatağa bıraktı. Soru sormuyordu. En çok bu yönünü seviyordum. Ben konuşana kadar konuşmadı.

''Haklıydın'' diye mırıldandım.

''Hangi konuda?''

''Evlilik. Telefonda konuşurken beni stüdyoya köşeye çekip söylediklerin aklıma geldi.''

''Ah... Tekrar düşünmeni söylemiştim. O an sadece duygularınla hareket ettin.'' Onaylarcasına başımı salladım. Duygularımla hareket ettim çünkü o zaman henüz Rossie'yi öpmemiştim. Duygularımla hareket ettim çünkü o zaman Rossie hayatımda yoktu.

Ona aşık değildim. Ama farklı bir şeyler hissediyordum. Perrie'de olmayan şeyler. Hissetmediğim şeyler. Hangisinin daha iyi olduğuna karar vermek için Perrie 2 günlüğüne buraya geldiğinde onunla birlikte oldum.

Ama eskisi kadar anlam taşımıyordu. Rossie'yi öptükten sonra anlam taşımıyordu. Dudakları inanılamayacak şekilde beni iyi hissettirmişti. Sadece 10 saniyeliğine olsa bile. Ve şuanda onun dudaklarını tekrar istiyordum. İhtiyacım olan dudakları sayesinde iyi hissetmekti.

amy's lifeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin