Çok geçmeden odanın kapısı açıldı. İçeri elinde bir kese kağıdı olan adam girdi. Biraz yapılıydı. Harry'e doğru ilerledi.
Harry hemen ayaklandı. Yataktan birkaç adım uzaklaşınca ayakkabılarını giymediğini farkettim. Bu da sırıtmama neden oldu.
Harry cüzdanına yönelince adam konuştu.
''Paul ödedi.''
''Ah, tamam teşekkür ederim.''
Harry cüzdanını tekrar komidinin üzerine koydu. Yemeğim gelmişti.
Of.
Gözlerimi devirdim. İnsanların benim için hizmet etmesinnden hoşlanmıyorum tamam mı?
Ama 'Harry Styles' gibi bir baş belanız varsa buna mecbursunuz!
Tatlı bela.
Adam torbayı Harry'e uzattıktan sonra geçmiş olsun dileyerek odadan çıktı. Harry ayaklı masayı önüme getirerek torbanın içindekileri boşalttı. Daha sonra yerine geçerek televizyon kumandasını eline aldı.
Bu niye ayakkabılarını ayağına giymiyor?
Yemeğimi zar zor bitirdim. Harry önümdekileri toplayıp bana bir bardak su verdi. Ayakkabılarını giymeye başladığında gideceğini anladım.
Yüzüm düşmüştü. Burda olması bana huzur veriyordu. Ona karşı içimde olan öfkeye rağmen yanımda kalmasını istiyordum. Ne garip değil mi?
Kalmasını söylesem anında kabul ederdi. Ama tabii ki bunu ona söylemeyecektim. Hastaneden çıktığımda Harry'de kalamayacağıma göre ondan bir şey istemek zorundayım.
''Harry.. Bir şey isteyebilir miyim?''
Ceketini giyerken hemen kafasını kaldırdı. Gözlerinin parıldadığını gördüm.
''Elbette, ne olursa.''
Heyecanla isteyeceğim şeyi bekliyordu.
''Kıyafetlerimi evime götürür müsün?''
Gözlerindeki parıltı hemen sönmüş yerini hayal kırıklığı ve şaşkınlığa bırakmıştı. Bir süre cevap vermeden öylece bana baktı. Korkunç bir rüyadan uyanıyormuşcasına kafasını iki yana salladı.
''T-tabii.''
Hala söylediğim şeyin etkisinden çıkamamış gibiydi.
''Anahtarlar çantamda, dolabın içinde.''
Dolaba yönelip çantamın içinden anahtarlarımı aldı. Bana hiçbir şey demenden kapıya doğru gitti.
Adımları durdu.
Bana doğru döndü.
'G-gerçekten gidecek misin?'' sesi titremişti. Bu da kalbimde bir sızı olmasına yol açtı. Boğazımda bir yumru oluştu, konuşamıyordum. Gözlerimin dolmasını engelleyemiyordum. Susmayı tercih ederek önüme eğdim.
Duyduğum tek şey kapının kapanış sesi oldu. Başımı kaldırıp baktım. Yoktu, gitmişti.
Lanet olsun!
Gözyaşlarımı kontrol etmeyi öğrenmeliyim! Kapı tekrar açıldı.
Aman Tanrım!
Döndü mü?
Kımıldamadan yerimde durdum.
Ah hadi ama!
Hemşire gelmişti. ''Serumunuzu değiştireceğim.'' gülümsedi. Bense gözlerimi devirdim. Kolumun içindeki o iğne canımı acıtıyordu. O serumu değiştirirken gözlerimi sıkıca kapattım. ''Bitti.'' gözlerimi açtım. Zoraki olarak gülümseyeme çalıştım.
Odadan çıkıp kapıyı ardından kapattı. İlerleyen dakikalarda ilaç etkisini göstermeye başlayarak vücudumu ele geçirmeye başladı. Göz kapaklarımla uyumamak için savaşıyordum. Uyumak istemiyorum. Çünkü uyuduğum zaman rüyalarıma giriyordu.
Ve..
Ve biz rüyalarımda birlikteydik.