Multimedia'da olan kız Amy :)
5SOS - BESIDE YOU dinlebilirsiniz iyi okumalar .xx
AMY:
Gözlerimi açmadan önce burnuma gelen ağır bir ilaç kokusu, son derece sert bir yatak ve sol işaret parmağıma skıştırılmış bir şey olduğunu hissettiğimde hastanede olduğumun farkına varmıştım.
Gözlerimi ilk açtığımda gördüğüm şey camın arkasından bana yaşlı gözlerle bakan Styles'tan başkası değildi. Ona arkamı dönmek istemiştim ama şu lanet olası serum buna engel olduğu için gözlerimi kaçırmakla yetinmiştim.
Şimdiyse çocuklar çıktığı için başbaşa kalmıştık. Şuan onunla tek kalmak isteyeceğim en son şeydi. Dikkatimi çekmek istercesine boğazını temizledi. İstemeyerek bakışlarımı ona çevirdim.
''Evet 6 gün?'' Konuşmasını bekleyerek sustum.
'' O olay olduktan sonra sen tepeye gitmişsin. Seni çok fazla aradım. Ama bulamadım. En son Louis beni durdurmuştu. Fakat Liam ordan geçerken birini görmüş.Yani seni. Sen arabayı farkedince ona dönmüşsün fakat tekrar başını çevirmişsin.
Liam senin yanına gelmiş. Çok halsiz göründüğünü söylemişti. Seni kaldırmaya yardımcı olmak için kolundan tutmuş. Başın döndüğü için dengesiz yürüyormuşsun. Seni kucağına almış. Arada birde öksürüyormuşsun. Ateşine bakmış. Hala olduğu gibi çok yüksek olduğu için direk hastaneye getirmiş.
Buraya geldiğinde nefes alman giderek zorlaşıyormuş, o yüzden yüzüne maske takılmıştı. Ama uyanınca çıkardılar. Doktor sana bakarken Liam'ın kucağında bayılmışsın. Li hemen beni aradı. Ben hastaneye geldiğimde uyuyordun. İlaç veriyorlardı. Ama sen uyanmadın 6 gün boyunca hemde.
Doktorlar neyin olduğunu anlamamışlardı. Şimdi uyandığına göre en kısa zamanda seni baştan muayene ederler. Tanrıya şükürler olsun uyandın. Beni o kadar çok korkuttun ki...'' Derin bir nefes alarak elimi tutmuştu.
Gözleri yine dolmuştu. Elimi çekmemiştim. Aslında çekememiştim. Çünkü güçsüzdüm. Ve belki de bana dokunmasını özlemiş olabilirim.
Belki.
Tamam özledim.
''Harry.'' adını söylediğimde hemen başını kaldırdı. Boşta kalan eliyle gözyaşlarını silerek ''Efendim?'' dedi.
''Gördüğün gibi uyandım işte. G-gi-gidebilirsin.'' Sesimin titremesine engel olamamıştım. Kesin anlamıştı. Of.
''A-ama Amy b-ben seni çok özledim. 6 gün boyunca sana sadece camdan bakmak nasıl bir şey bil-..'' daha fazla duymak istemediğimi belirterek başımı çevirdim. Sıkı tuttuğu elimi gevşetmişti. O sırada içeri hemşire girmişti.
''Bay Styles hastayı daha fazla yormadan çıkmanızı rica ededeğim.'' diyerek bütün yüz kaslarını sıkarak gülümsedi.
Gerizekalı.
Gecenin bu vakti boya küpüne düşmüş. Artık kıza nasıl baktıysam birkaç adım geri atarak odadan isteksizce çıktı. Şu yanımdaki salağın içinden sırıttığını tahmin ediyordum. Pis bakışlarımı ona çevirip ''Git artık.'' dedim.
Pes ederek ''Tamam. Tamam gidiyorum ama bana böyle davranma nolur bu beni kahrediyor. İyi uyu prenses.''
PRENSES DEDİ.
PRENSES DEDİ.
PRENSES DEDİ.
Kapıdan çıkmadan önce son kez bana baktı. Tanrım umarım yaşlarla dolan gözlerimdeki parlaklığı farketmemiştir. Cama doğru baktığımda hepsinin gittiğini gördüm. Gözlerimi çevirmek istiyordum fakat ilk uyandığımda onun o görüntüsü belirmişti sanki.
Gözlerimle daha fazla inatlaşmadan yaşların akmasına izin verdim. Gözyaşlarım yanaklarımı ıslatırken düşünmeye başladım.
Böyle olmamalıydı. Yani ayrılmamızdan bahsediyorum.
Mesela yarım saat önce uyandığımda belki birlikte çığlıklar atıp sevinçten ağlamalıydık. Bir saniye. Biz neden hastanede oluyorduk ki. Şuanda, evet tam şuanda ve şu saatte birbirimize sımsıkı sarılmış mışıl mışıl uyuyor olmalıydık. Sabah uyandığımızda o bana kahvaltı hazırlardı. Sonra stüdyoya giderdi. Ben akşam için yemek yapardım.
Ah Tanrım yeter bu kadar.
Kendime eziyet etmeyeceğim.
Gün doğana kadar yatamamıştım. Düşünceler devamlı kafamın içini kemiriyordu. Gözlerimi ne zaman kapatsam onu görüyordum. Birlikte yaptığımız şeyler... Gözlerimin önüne geliyordu. Gerçekmiş gibi. Of bu o da neden bu kadar sıkıcıydı böyle. Sürekli ''dıt dıt dıt dıt dıt'' sesini duymaktan sıkılmıştım.
Sonunda yoğun bakım kapısı açıldı ve içeriye doktor ve hemşireler girdi. Doktor beni iyice muayene edip sonra olarak ateşime baktı. '' Bayan Loser günlerdir ateşiniz hep yüksek. Durumunuz daha kötüye gitmeden sizi yoğun bakıma aldık. Fakat bu zatürre olduğunuzu değiştirmiyor.''
Zatürre mi?
''Şimdi uyandığınız için normal odaya alıyoruz. İyileşme süreci içinde hastanede olmalısınız. Bu evde geçirebileceğiniz bir şey değil o yüzde tedaviniz burda olacak.''
Doktor sözünü bitirdikten sonra hemşirelerden biri önüme geçerek yatağımı çekti, ikinci hemşire ona yardımcı olmak için arkamdan itmeye devam etti. Üçüncüyese koluma bağlı olan serumun takılı olduğu o şeyi -adı ne bilmiyorum- sürüklüyordu.
Asansörün önüne gelip bekledik. Asansör gelince hemşireler beni asansöre itti. Bu ne iğrenç bir şeydi. Durumumdan hiç memnun değildim. 1 kat -veya 2- aşağıya indiğimizde beni asansörden çıkarıp uzun koridorda sürükledikten sonra geniş ve aydınlık odaya getirdiler.
Her zamanki gibi ağır ilaç kokusu vardı. İyi ki odada televizyon vardı. Yoksa kesin çatlardım. Yatağımı yerleştirip yine parmağıma kalp atışlarımı ölçen aleti takıp çıktılar. Ama biri burda kaldı. Tansiyonumu ölçmek için bekliyordu. Kolumu ona uzattım.
''Bütün hastanede sizin aşkınızı konuşuyor Bayan Loser.''
Ne? Afallamıştım.
Elinden geldiğince sırıtmaya özen gösteriyordu. ''Ah, öyle mi?''
Gözleri parlayarak konuştu. ''Evet. Uyuduğunuz süre boyunca hep camdan size baktı. Ne zaman odanızın önünden geçsem hep ordaydı. Hastaneden hiç ayrılmadı. Bir kere odanıza gizlice girmişti gece. Arkadaşıyla birlikte. Hep ağladı. Ha birde hastanenin güvenliğiyle kavga etti.'' Kaşlarımı kaldırmış kıza bakıyordum. ''Bütün hareketlerini izlemişsin bakıyorum seni sürtük. Benim olana sakın yaklaşayım deme'' demek yerine sadece ''O sinirlerine hakim olamaz.'' diyerek gülümseyeme çalıştım.
Gözüm yaka kartındaki adına gitti. Sarah. Sürtük Sarah. İşi bittikten sonra ''Bir ihtiyacınız olursa burdaki düğmeye basmanız yeterli.'' diyerek başucumdaki kırmızı düğmeyi gösterdi. Salına salına kapıdan çıktı.
SEN O POPONU NİYE O KADAR ÇOK KIVIRTIYORSUN?
Sıkıntıdan patlamama engel olmak için kumandaya uzandım ve televizyonu açtım. Kanalları gezerken kapı açıldı. İçeriye çocuklar girdi. Hepsi güleryüzlüydü ve içeri kim önce girecek yarışı yaparak birbirlerini itiyorlardı. Onları böyle görmek beni de güldürmüştü.