Yazdıklarımın size hitap etmesi ve hislerinize tercüman olması dileğiyle.İyi Okumalar.
Huzurla yaşamak için kafamda kurduğum dünya beni yalnızlığa çekiyor. Kayboluyorum. Ben o dünyadan kurtulmaya çalıştıkça daha da içine giriyorum. Hissediyorum! Düşüncelerim ağırlaşıp beynimi yok edercesine yakıyor. Zamanla hissizleşiyorum. Her şeyden, herkesten uzaklaşıyorum. Kaçar vaziyette saklanmaya çalışıyorum insanlardan. Olmuyor. Kafamdaki dünyaya o kadar alışmışım ki gerçek dünyada kendimi yabancı gibi hissediyorum. Yalnızım, her iki tarafta da yalnızım. Kendi kurduğum dünyada kendimi mutsuz ediyorum. Bu düşüncelerden kurtulmak istiyorum. Ağırlaşıyor, başa çıkamıyorum. Kurtulmaya çalıştıkça da dibe en dibe vuruyor, kalbimin bütün bölümlerinde aynı yalnızlığı hissediyorum.
Yalnızım, ilişmeyin böyle güzel yalnızım.
Yatağıma uzanıp gözlerimi nemlenmeye yüz tutmuş tavana diktim. Öylesine soluktu ki tavan, durup hayaller ailemine dalmamak için zor tutuyordum kendimi. Sanırım bahanemdi tavanın soluk olması. Belki daha canlı, daha beyaz olsa da ben o hayalleri kuracaktım.
Hayaller? Evet, kendi hayatımdan ödün verip saçma hayal dünyasına kapıldığım o hayaller... Öylesine yapayalnızken kurduğum hayal kendime yönelik değildi. Kafamdaki dünyada ben yoktum. Herkes vardı ama ben o kafamdaki dünya da yoktum. Hiçbir yerde olmadığım gibi.
Hiçbir yerde olmayaşımın oluşluğu, var olmuşluğumun hiçbir yerde olmayışlığı. İşte bütün mesele bu.
Aslında tam olarak bu da değil. Mesela nerede var olduğum? Bir yerde var olsam ve çıkagelse tüm mutluluklar sanki uzak diyarlardan koşarmışcasına. Koşsa ve gelse önümde diz çökse tüm ihtişamıyla, lakin kendimi orada varmış gibi hissetmesem. Nerede olduğumun bi' önemi yok. İster o narin ama büyüleyici sese sahip kuş cıvıltısı eşliğinde oturup dinleneyim, ister dünyanın en güzel manzarasında kitap okuyayım. Mesele şu ki, o an kendimi orada varmış gibi hissediyor muyum? Eğer o geçen dakikanın her saniye ve saniyesinde kendimi oraya aitmiş gibi hissetmiyorsam, ben zaten orada var olmamışım demektir. Fiziksel olarak orada bulunsam ne olacak? Sadece yer kaplayıcı bir maddeden farkı kalmaz ki kendimi ait hissetmediğim bir yerde. O an var olmak için fiziksel olarak orada bulunmak değil, yel gibi esip giden o dakikalarda kendimi orada hissedebilmek. Eğer bir yerde kendimi oraya aitmiş gibi hissediyorsam, bu, istersen Dünya'nın en kalabalık yeri olsun istersen en saçma mekanı olsun... Ben orada kendimi mutlu hissediyorsam, ben oraya aitim demektir.
"Sevil kızım"
"Sevil, duyuyor musun beni ?" diyen anneme baktım. Ne zaman içeri girdiğini bile görmemiştim. Öyle dalmıştım derin düşüncelerime.
"Efendim anne" dedim ve dinlemeye başladım.
"Neden odana hapsoldun? Asosyal biri değilsin ama neden arkadaş edinmiyorsun? Çık dışarı biraz hava al." dedi beni düşünerek.
Tam cevap verecekken kelimeler ağzından tekrar dökülüverdi. "Bir derneğin kurmuş olduğu bir yer var. Seni oraya yazdırdım." dedi gözlerime bakarak.
"Bir yer dediğin neresi ?"
"Yalnızsın, hiç arkadaş edinmiyorsun. O yüzden seni arkadaş edinmen için derneğe yazdırdım. Merak etme senin için faydalı olacaktır." dedi masamın sandalyesine otururken.
Annem yalnızlıktan delirdiğimi düşünüyordu. Yalnız ve arkadaş edinmediğim için böyle saçma sapan yerlere gitmek gereksizdi.
"İstemiyorum. Bana sormadan yazdırmasaydın. İstemiyorum, hiçbir şey istemiyorum."
Bölüm Sonu...
Merhaba. Bu benim ilk hikayem. Bu hikaye üzerinde bayağı süredir çalışıyorum. Lütfen ilk bölüme aldanıp okumaktan vazgeçmeyin. En azından beşinci bölüme kadar okuyun. Beşinci bölümden sonra her şey yerine oturuyor. Beşinci bölümden sonrası ilk iki bölüme göre daha güzel.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Mavi kalın.
Mavi=Mutluluk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Kusurlarımla Benim
Teen FictionTAMAMLANDI. Duymayan birisine aşık olunur mu? Olunur, ben aşık oldum. Hiç duymadığım o sesine, anlam dolu gözlerine, o masum çocuk kalbine... Kusurlu iki insan birbirlerinin yaralarını kapatmaya çalışırsa ne olur? Büyük bir aşk mı çıkar ortaya yok...