Lütfen bu bölümün sonuna kadar okuyun. Bu bölümü okumazsanız bir sonraki bölümleri anlayamazsınız.
İyi Okumalar.
"Kazandın, kazandın" diye bağırıyordu annem. Uykumun en tatlı noktasında olduğum için gözümü açıp, kim neyi kazanmış diye soramadım.
Omzumu dürtükleyerek, "Sevil kalk, Sevil. Kazandın." dedi.
Tekrar uyuyabilmek ve uykumu kaçırmamak adına kısık gözle anneme bakmaya başladım. "Neyi kazanmışım ya" Gerçekten neyi kazanmış olabilirim ki? Bu hayatta kazandığım tek şey dondurma çubuğundaki bedava yazısıydı, ki o da zaten tarihi geçtiği için geçerli sayılmamıştı.
"Üniversiteyi kazandın diyorum."dedi sevinçle bağırarak. Lakin ben hâlâ yarı uyur, yarı uyanık bir şekilde yatakta yattığımdan, "okumalı olandan mı?" diye saçma bir soru sordum. O kadar kaptırmıştım ki kendimi bu solistlik işine, üniversiteyi unutmuştum.
"Yine saçmalamaya başladın. Kalk şu yataktan" diyince heyecanla yataktan kalktım.
"Nereyi kazanmışım, hangi bölümü kazanmışım?"
"Buradaki üniversitenin gastronomi bölümünü kazanmışsın." deyince saçmalama der gibi anneme baktım ve "o ne ya?" diye bir soru yönelttim.
"Aşçılık" hani şu yemek yaptığımız aşçılık, bir şeyleri kuvvetlice karıştırdığımız aşçılık. Üstün başın buram buram yemek, elleri soğan kokutan aşçılık.
"İyi de ben aşçılık bölümünü yazmadım ki"
"Evet doğru sen yazmadın. Ben yazdım." dedi tam neden değiştirdin diye soracağım sıra lafa girdi ve "Senin yazdığın bölümü de gördük. Daha çöp adam çizemiyorsun güzel sanatlar yazmışsın. Hemde senin puanından fazla puan istiyordu. Bende şifreni buldum değiştirdim." dedi ben daha sormadan.
"1. sorum şifremi nasıl buldun? 2. sorum ben yemek yapmasını da bilmiyorum. Neden aşçılık yazdın? 3. sorum neden bu haberi sabahın yedisinde söylüyorsun?"
"1- Şifreni çok rahat buldum. Adın soyadın yapmasaydın. 2- Yemek yapmak sonradan da öğrenilen bir şey. 3- Karşı komşunun psikolog oğlu senin üniversite işlemlerini halledebileceğini söyledi. Salonda kahve içiyor. Sabahtan gidin halledin." Şu an Eren bizim evde miydi? Bizim evde, bizim salonda kahve içiyordu.
Pofuduk terliklerimi aceleyle ayağıma geçirdiğim gibi salona bi hışımla koştum. Kafamı kapıdan uzatıp baktığımda, bacak bacak üstüne atmış elinde kahve keyif çatıyordu.
"Günaydın uykucu. Bir kahve daha alabilir miyim?" dedi kahve bardağını uzatarak.
"Az ye de kendine hamal tut." dedim hâlâ kapının ardından bakarken.
Odama geçip mecburen üstümü giyinmek zorunda kaldım. O bölüme istemesem de gidecektim çünkü bir sene mi daha yakmak istemiyordum.
Ben odama geçip kapımı kapatırken, "bak bir de aşçı olacak." diye çemkirdi arkamdan.
Derin bir nefes aldım ve anneme baktım. "Çık da üstümü giyineyim bari." dedim.
Erenle birlikte evden çıktıktan 5 dakika sonra kafama bir soru takıldı. Daha doğrusu bir gerçek. "Sabahın yedisinde niye çıktık yola? Hem dur bir dakika bugün pazar değil mi? Okul nasıl açık olacak?"
"Okula gitmiyoruz ki. Nereden çıkardın?"dedi yarım ağızla alaycı bir şekilde gülümseyerek.
"Nereye gidiyoruz?"
"Şu adamın yanına. Onunla konuşacaktın unuttun mu? Bak yapamam dersen ben konuşayım." Daha önce söylemiş miydim bilmiyorum ama ben çok fena gaza gelirim. Sırf yapamazsın dediği için,
"Yaparım tabii" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Kusurlarımla Benim
Teen FictionTAMAMLANDI. Duymayan birisine aşık olunur mu? Olunur, ben aşık oldum. Hiç duymadığım o sesine, anlam dolu gözlerine, o masum çocuk kalbine... Kusurlu iki insan birbirlerinin yaralarını kapatmaya çalışırsa ne olur? Büyük bir aşk mı çıkar ortaya yok...