Multi Umut
İyi okumalar.
"Kapıyı açın, açın lan kapıyı!" diye bir gürültüyle uyandım rüyamdan. Dışarıda bağıran kişinin kapıyı tekmeklediği kesindi. Alacaklı gibi sabahın köründe ne işi vardı?
Yatakta doğrulup terliklerimi giydim ve kapıya yöneldim. "Aç kapıyı dedim sana" diye bağırıyordu avazı çıktığı kadar. Sesin sahibi tanıdık geliyordu. Bu ses, Oğuz'un sesiydi. Benim yaptığımı anlamış olmalıydı yoksa kapıyı kıracak kadar tekmelemesinin başka bir açıklaması olamazdı. İyi de hapise atmamışlar mıydı onu? Cafeden ayrılırken polisler onu götürüyordu. Nasıl serbest kalmıştı? Tabii ya, para verip çıkartmıştı babası onu yoksa başka türlü cafesinde mal bulunduran birini asla bırakmazlardı.
Kapıyı açıp açmamak arasında kararsızdım çünkü evde kimse yoktu. Annem, ablam ve yeğenim sabah erkenden kahvaltıya gitmişti. Bense biraz daha uyuyabilmek için onlarla gitmemeyi tercih etmiştim. Ama yine de uykum bölünmüştü işte.
Deli gibi kapıyı yumrukluyordu. Daha fazla buna dayanamayıp kapıyı açtığımda, gözleri kızarmış bir Oğuz vardı karşımda. Leş gibi alkol kokuyordu. Besbelli sarhoştu.
"Ne var?" dedim kapının dışında elini duvara yaslamış bana bakan Oğuz'a."Sen yaptın biliyorum," dedi duvardaki elini oradan çekip burnunu silerken.
"Sen koydun o malları oraya. O paketin senin aldığını öğrenmek için Derin'e dayak yemiş gibi makyaj yaptık. Aptal gibi de nasıl inandın." dedi ve bir adım ileri gelip, "Bir de beni hapise falan attıramazsın. Parasını ödedim çıktım hemen." dedi.
Düşecekken dengesini sağladı ve "Ama senin yüzünden mühürlediler cafeyi." dediğinde şaşırmıştım bunlar resmen kafayı takmışlardı bana ve Umut'a.
"Malları kullanmadan önce düşünseydin," dedim kapıyı tutarken.
"Merak etme yine açtırırım orayı." deyip kapıyı itikledi ve içeri girdi.
"Ne yapıyorsun sen çık dışarı!" diye bağırdım.
"Çıkacağım merak etme. Ama ilk önce hesap vermen gerekiyor."
"Çabuk çık evden yoksa polisi arayacağım." dedim. Ama o dediğimi yapmak yerine salona geçip koltuğa oturdu ve ayağını sehpanın üstüne uzattı.
"Senden nefret ediyorum. Her şey senin yüzünden oldu. Bunu ödeyeceksin." dedikten sonra kahkaha attı ve ayağa kalktı. Dış kapıyı kapatmaya çalışırken kolunu tuttum. Beni yere doğru fırlattı. O sıra da kapıyı kitledi ve bütün odalara tek tek bakmaya başladı. En sonunda mutfağa yöneldi. Ben hala yerdeydim. Ayağını tutup, mutfağa gitmesine engel olmaya çalıştım. Benden kurtuldu ve mutfağa girip çekmeceleri karıştırdığı sıra odama gittim. Telefonu alıp cebime koydum. Odamın kapısını kapatacakken ayağını koydu ve kapanmasına engel oldu. Ben içerden itiklerken o dışardan itikliyordu. Bir yandan da imdat diye bağırıyordum. Telefonu cebimden çıkartıp polisi aradığım sıra da, Oğuz kapıyı açtı. Hattın ucundaki polis, "alo, alo" diye tekrar ediyordu. Oğuz telefonu görmesin diye hızlıca telefonu arka cebime koydum.
"İmdat, yardım edin. Yardım edin nolur!" diye avazım çıktığı kadar bağırıyordum.
Oğuz biraz daha yaklaşıp, "sana kimse yardım edemez." deyip kahkaha attı.
Umarım polis telefonu kapatmamıştır ve bunların hepsini duyuyordur. Gerçi duysa ne olacaktı ki ? Adresi bilmediği için buraya gelemezdi bile. Bilse bile onlar gelene kadar Oğuz beni çoktan öldürürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Kusurlarımla Benim
Novela JuvenilTAMAMLANDI. Duymayan birisine aşık olunur mu? Olunur, ben aşık oldum. Hiç duymadığım o sesine, anlam dolu gözlerine, o masum çocuk kalbine... Kusurlu iki insan birbirlerinin yaralarını kapatmaya çalışırsa ne olur? Büyük bir aşk mı çıkar ortaya yok...