1 hafta sonra
"Aslına bakarsanız kimse kusursuz değil" diye söze başladı tutunamayanlar klubündeki konuşmacı kişi. Uzun boyu, hafif çekik gözü, beline kadar gelmiş uzun saçıyla gerçekten kusursuz görünüyordu. Bunları söyleyen birinin kusursuz olması, söylediği kelimeleri yalanlıyordu.
Lakin benim aklım hala Umutta kalmıştı o geceden sonra daha hiç görüşmemiştik. Ona bir şey söylemediğim için darılmış bile olabilirdi. Ama ona destek verebileceğim hiçbir kelimem yoktu. Sanki kelimeler bitmiş gibiydi o gece. Öyle bir susmuştum ki bir daha gidip konuşmaya cesaret edemedim. Konuşsam onu derdi kadar anlayamayacaktım. Ben de konuşmak için konuşmayı değil, susmayı tercih ettim.
"Kendin için yaşamak diye bir şey var. İnsanlar sana ne diyecek, ne tepki verecek diye kendinizden ödün vermek zorunda değilsiniz. Onlar siz mükemmel olsanız bile konuşacak şeyler bulabilirler." Elini birbiriyle birleştirdi ve tekrar yarım kalmış konuşmasına devam etti.
"Madem gerçeklerden konu açıldı. Bugün ki konumuz gerçek aşk olsun.""Aşk uğruna aptallık." dedi ön sıralardan bir kız.
Güldü. "Aşk uğruna aptallık mı dedin? Peki aşkı hakediyor musun sen? Aşkın için ne yaptın da bunları söylüyorsun ? Belki de hikayen başlamamıştır bile. O iki pazzle parçaları kolay birleşmiyor. Diğer yarınla bir olmak da bunun gibi, kolay değil. Umudunuzu asla kaybetmeyin. Ne kadar imkansız olursa olsun her zaman bir umut ışığı vardır. İmkansızlığa inat kurduğunuz hayaller günün birinde gerçek olur. Kim bilir... Siz sadece karar verin, gerisi kendiliğinden olur. Bir şeyi gerçekten istiyorsan, onun sana gelmesini beklemeyeceksin. Sen ona gideceksin. İlk adımı at ve gerçek aşkını bul." dedi.
Bu kelimelerden sonrası beni ilgilendirmedi. Çünkü gerçek aşkı dediği gibi belki de ilk adımı ben atarsam bulabilirdim. Peki ya değilse o benim gerçek aşkım değilse? O zaman ne olacaktı?
Konuşmak ve konuşmamak arasında kalıp lafa atıldım. "peki ya gerçek aşkım olduğunu nereden bileceğim?" diye sordum. Dönüp herkes bana baktı. Dönüp bakmaları umrumda bile değildi.
"Bilemezsin ama anlarsın," dedi. Üstü kapalı bir şey söylemişti. Nasıl anlaşılırdı ki? Bilemezsem zaten anlayamam. Bu cümlesi çok saçmaydı, çok saçma.
"En karanlık düşlerinizi gerçek aşkınızın aydınlatması dileğiyle. İyi günler." dedi ve çıktı. Ne çabuk geçmişti iki saat? İlk defa burada olmaktan memnundum. Güzel vakit geçirmiştim.
Ben de gitmek için hazırlandığımda oturduğum yerin birkaç adım gerisinde öpücük atma tiki olan kişinin bana baktığını gördüm. Özürünü de dilemişti yine ne istiyordu? Yanından geçip gidecekken önümde durdu. Bak gülerim beni sinir etme.
"Muhtemelen hayatı boyunca hiç terk edilmemiş bir kadın buraya gelip bunları söylemesi açıkcası çok komik. Yok gerçek aşkın için ilk adımı at." dedikten sonra ağır ağır kafasını sallayıp, "Onun gerçek aşkını bulmak için ilk adımı atmadığına eminim. Hatta bütün teklifler ona yağıyordur." dedi. İyi de bunlardan banane ? Ne kadar boş konuşma.
"Beni ilgilendirmez." dedim umursamaz görünerek.
"Yani boşuna gaz veriyor diyorum." dedi bilmişlik taslayarak.
"Ya gerçekten umrumda bile değil. Çekilir misin şuradan" dedim kenara itikleyip yanından geçerken.
"Kime aşıksın bari onu söyle belki yardımcı olabilirim." dedi arkamdan seslenerek. Arkamı dönüp, yanına biraz daha yaklaştım.
"Kimseye aşık değilim seni de ilgilendirmez zaten. " dedim ve kahkaha attım. O öpücük atmaya başlarken ben de gülerek yürümeye devam ettim. Bunu sen istedin. Ben ne yapayım senin tikin tuhaf. Bu çocuğun hiç dışarı çıkmaması lazım çünkü dışarıda bir sürü mutlu insan var. O değil de acaba çok dayak yiyor mudur ? Aman her neyse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Kusurlarımla Benim
Roman pour AdolescentsTAMAMLANDI. Duymayan birisine aşık olunur mu? Olunur, ben aşık oldum. Hiç duymadığım o sesine, anlam dolu gözlerine, o masum çocuk kalbine... Kusurlu iki insan birbirlerinin yaralarını kapatmaya çalışırsa ne olur? Büyük bir aşk mı çıkar ortaya yok...