Aramızdan Çekil

2.4K 426 69
                                    

Bu bölümü  Gecenin_Varisi adlı okuyucuma ithaf ediyorum.

İyi Okumalar. 🌹

Şaşırmış bir şekilde onları izlerken çalı bacaklı Derin yanıma gelip, "Baksana, Aras Yağmur'u çok seviyor ama duyduğun gibi Yağmur, Aras'ı sevmiyor." dedi ağzını yaya yaya.

"Sen tam bi' yılansın. Hemde çıngıraklısından." dedim ses tonumu vurgulayarak.

"Evet yılanım. Zehrimde üstünde, benden kurtulamazsın." dedi işaret parmağını bana doğru sallayarak.

"Şimdilik mutluluğun tadını çıkart çıngıraklı. Son gülen iyi güler. Yani ben." dedim imalı bir şekilde söylerken parmağımla kendimi göstererek.

Sonrasında dönüp Aras Bey'e bakınca ne kadar da mutlu olduğunu gördüm. Aras Bey çok mutluydu onun yanında. Çok seviyordu ama sevilmediğini anlayamıyordu. Bu çıngıraklı yılanlardan Aras Bey'i kurtarmam lazımdı.

Şimdilik bu kurtarma işini bir kenara bırakıp sahneye doğru yönelecekken Derin'e bakıp, "İzninle tatlım sahne beni bekler" deyip ona doğru öpücük attım. Sahneye çıkacakken kolumdan tutup, "asıl beni bekler" deyip göz kırptı ve sahneye doğru ilerledi. Aras Bey sahneye çıkmasından dolayı hiçbir tepki vermemişti. Çünkü bu iki çıngıraklı, Aras Bey'i ikna etmeyi başarmıştı. Bu adamın gözü aşktan başka bir şey görmüyordu. Adaletli Aras Bey, şu an haksızlık yapıyordu. Benim yerime başka birini almıştı ve bana bir şey söylememişti.

Yanına gidip, "Rahatsız ediyorum ama sahneye benim yerime başka biri çıktı" dedim. Şikayet eder gibiydim ama en azından bir bilgilendirme yapması lazımdı.

"Bugünlük böyle olsun Sevil, sonra yine sen çıkacaksın" dedi. Tekrar konuşacaktı ki Yağmur araya girip, "Ama üzülme bugün ki paranı alacaksın. Değil mi hayatım." dedi Aras Bey'in elini tutarken.

"Elbette, tabii" dedi Aras Bey gülümseyerek. Ama bu gülümseyiş, Yağmur'un gülümseyişi gibi sinsi değildi. Aras Bey'e de hak veriyordum, adam sevdiğinin ricasını geri çevirmiyordu. Sevilmeyi hak eden adamın duygularıyla oynuyordu. Ama bu yaptığı elbette yanına kalmayacak.

"Pekala, izninizle." deyip cafeden ayrıldığım sıra birinin omzuma iki defa dokunmasıyla arkaya dönüp kim olduğuna baktım. Omzuma dokunan bu elin sahibi hiç yabancı değildi. Bu kişi Umut'un cafede elini öptüğü kızdı.

Ne söyleyecek diye suratına bakıyorken, "Seninle konuşmak istiyorum" dedi işaret diliyle.

Bu kız benimle ne konuşmak isteyebilirdi ki?

"Biz Umutla küçüklükten arkadaşız. O zamandan beri onu seviyorum. O kadar zaman onun ilgisini çekmeye çalıştım. Tam bana karşı bir şey hissetti derken sen çıktın. Sana yalvarıyorum bırak Umut'u, çık aramızdan. Umut bana göre biri, sende lütfen kendine göre birini bul." dedi ve önüne gelen saçı geriye doğru atıp tekrar konuşmaya devam etti. "Seni de anlıyorum onu sevebilirsin ama benden daha çok sevemezsin." dedi her kelimesini düşünüp söyleyerek.

Peki ben mavili yarime yeni kavuşmuşken onu başkasına bırakır mıyım? Asla! Gerekirse saç baş dalaşırım yine de Umut'u bu paralı poşete bırakmam. Mavili yarim benimdir.

"Çok sevmek yetmiyor, onun için ne yaptın?" dedim güzel fizikli esmer bombaya. Aman, paralı poşete.

"Onun için ne yaptığım seni ilgilendirmez, aramızdan çekil" dedi. Beş dakika öncesinde bana yalvaran kişi şimdi beni tehdit ediyordu. Hangi sıfatla? Umut beni seviyorken aramızdan çekil demesi komikti. Umut, bu paralı poşeti sevse hemen aralarından çekilirdim. Ama sevmiyor, Umut benimdir. Oyunu ben kazandım.

Sevil bir, paralı poşet sıfır.

"Güldürme beni, asıl sen çık aramızdan" dedim. Lakin bunu işaret diliyle değil sesli bir şekilde söylemiştim. Tabii bunu söyler söylemez saçlarımı arkaya doğru savurup yoluma devam ettim. Peki tamam, 'sana yalvarıyorum' dediği kısım onun adına üzüldüm. Yaklaşık 3 saniye falan.

Neden üzüleyim ki? Bir düşünün sevdiğinizi seven kişi sizin yanınıza gelip başkasını sev diyor. Kimse iyi al senin olsun ben aranızdan çekilirim demez.

"Hayır neden üzüleyim yani" dedim sesli bir şekilde.

"Evet üzülme, sana üzülmek yakışmıyor" dedi Eymen yanıma gelip.

"Sen beni mi takip ediyorsun? Alışkanlık oldu herhalde" dedim duraksayıp ona bakarken ve tekrar konuşmaya devam ettim. "Yarın buluşacaktık zaten neden beni takip ediyorsun?"

"Yine konuşmak istiyorum." dedi üzgün bir şekilde.

"Tamam, seni dinliyorum."

"Böyle ayak üstü olmaz." deyince bir cafeye geçip oturduk.

"Anlat hadi, hemen eve gitmem gerek" dedim aceleci tavırla.

"Bak bu Oğuz şu an ortalıkta görünmüyor ama senin arkandan bir iş çeviriyor." dedi.

"Bunu da nereden çıkarttın?" diye sordum merakla.

"Oraya müşteri olarak gidiyorum bazen ve Derin'in durmadan Oğuz'un yanına geldiğini görüyorum. Oradaki solistlik işini de bıraktı ve senin çalıştığın yer de solistlik yapmaya başladı. Sence bu normal mi?" dedi hızlı hızlı konuşarak.

"Seni Oğuz neden bu kadar ilgilendiriyor?" Evet neden bu kadar ilgilendiriyor ki? Ne alıp veremediği var onunla.

"Çünkü benim kardeşim onun yüzünden komada. Bu yüzden başka insanların da canını yaksın istemiyorum." dedi konuşmasından sonra iç çekerek. 

"Sen ciddi misin?"

"İlk önce kendine aşık edip aslında onu sevmediğini söylüyor ve bunu herkese yapıyor. Kardeşime de bunu söylemiş olacak ki tam eve geleceği sıra araba çarpmış ve şu an komada maalesef." deyince şaşkınlıktan ne diyeceğimi şaşırdım. Meğer bu yüzdendi Eymen'in bana mektup yollaması ve ona engel olmamı istemesi.

"Bana da aynısını yaptı. Ama hâlâ neden bırakmıyor peşimi?" diye sordum elimi masaya koymuş ona bakarken.

Ben Eymen'e bakarken arkasından gelen kişiyi görünce donup kaldım.

İnanmıyorum onun ne işi var burada?

"Oğuz!"

Ben Kusurlarımla BenimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin