Evet Umut, Aras Bey'in kardeşiydi çünkü hayat hikayeleri aynıydı.
Umut ve Aras Bey gerçekten kardeş olabilir miydi? Eğer kardeşlerse birbirlerine kavuşmaları lazımdı. Umut'u bir şekilde o cafeye götürmem lazımdı. Gerçi götürsem ne olacaktı ki? Umut senin aradığın kardeşin desem saçma gelirdi. Ama bir şekilde birbirlerine kavuşmaları lazımdı. Hala inanamıyordum Umut'un belki de bir abisi vardı.
Şimdilik Umutla burada zaman geçirip sonra onları yüz yüze getirip kardeş olduklarını öğrenmeleri lazımdı. Bu tesadüf falan değildi kesinlikle kardeşlerdi. İkisi de annelerinin doğum da hayatını yitirdiğini söylemişti. Evet belki de tesadüftü ama bu kadar güzel tesadüf olamazdı. Hem birbirlerine fazlaca benziyorlardı da.
Bir Müge Anlı gibi olamasam da kardeşleri kavuşturmak benim görevim. Tabii bu sadece Umut için geçerli.
Umut'a dönüp o güzel yüz hatlarını incelemeye başladım. Her göz kırpışındaki kirpiğin üste alta doğru hareket etmesi, gülümsediği zaman yanağında oluşan çizgi, saçlarının rüzgarda dağılması ve eliyle saçını düzeltmesi, havayı kokladığı zaman gözünü kapattığında daha da masum olması... İşte o mükemmeldi.
Biraz daha oturduktan sonra kalkmaya karar verdik. "İstersen seninle eve kadar yürüyebilir." dedi utana sıkıla. Şimdi biz sevgili olduk ya eve kadar el ele yürüsek ne güzel olurdu. Ama tanıdık biri görse babama söyleyebilirdi. Bu yüzden el ele tutuşup yürüyemesekte yan yana yürüyebilirdik.
Kapımın önüne kadar gelip, bugün için son kez ona doya doya bakmak istedim ve uzunca o güzel gözlerine baktım. Ben gözlerine bakarken kapıdan annem çıkıp şaşıracağım bir şey söyledi. "İçeri girsenize."
Ben, "Ha?" demekle yetinirken, annem eliyle gel işareti yaparak, "hadi hadi" dedi. Bunu diyen annemdi ve eve erkek arkadaşımı davet ediyordu. Annemden beklenmedik hareketlerdi bunlar. Kesin bir tuzak falan vardı. Ben bu oltaya düşmem sultanım.
Şaşırmış bir şekilde anneme bakarken Umut da ne olduğunu anlamaya çalışır gözlerle bana bakıyordu.
"Bakma öyle Sevil hadi girin içeri." deyip içeri girdi. Annem neden eve erkek arkadaşımı çağırmıştı bilmiyorum ama şu an fazlasıyla heyecanlanmıştım. Umut'a dönüp, 'İçeri girecekmişiz" dedim ve kolundan tutup eve girmesini sağladım. Çıkarttığı ayakkabısını ayakkabılığa koyup beraber içeri geçtik.
İkili koltukta ben ve Umut tekli koltukta annem oturmuş sadece birbirimize bakıyorduk. Annem sessizliği bölüp, "Ee oğlum anlat bakalım okuyor musun?" diye sordu. Annem Umut'un duymadığını bilmiyordu. Umut da hiçbir tepki göstermeden öylece oturuyordu. Annem, Umut'u tanımak adına soruları peş peşe sıralarken, Umutta tepkisiz bir şekilde öylece etrafa bakınıyordu.
'Anne Umut konuşamıyor' desem Umut buna kırılır mıydı? En iyisi mutfağa geçip söylemekti. Mutfağa geçmek için bi' bahane arayıp, "Anne bir şeyler hazırlayalım bana yardım eder misin?" dedim Umut'un ağzımı okumasını sağlarken.
Annem mutfağa peşimden geldikten sonra karşıma geçip, "Bu çocuk bana niye cevap vermiyor?" diye sordu sinirli bir şekilde.
"Umut işitme engelli." dedim sorusuna karşılık olarak. Annemde, "Ne"diye bağırıp ağzını kapattı.
"İşitme engelli biriyle sevgili olduğuna inanmıyorum Sevil. Sen çok güzel bir kızsın daha iyi birisini bulabilirsin." dedi. Tepki göstereceğini biliyordum ama bu kadarı fazlaydı. Umut kalbi güzel olan en iyi insanların içindeydi zaten, daha iyisini bulamazdım.
"Umut zaten çok iyi biri, daha iyisini bulabileceğimi sanmıyorum. Ki ondan başkasını da istemiyorum. Şimdi ön yargılı davranıyorsun ama Umut'u tanısan ne kadar güzel bir kalbi olduğunu göreceksin." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Kusurlarımla Benim
Teen FictionTAMAMLANDI. Duymayan birisine aşık olunur mu? Olunur, ben aşık oldum. Hiç duymadığım o sesine, anlam dolu gözlerine, o masum çocuk kalbine... Kusurlu iki insan birbirlerinin yaralarını kapatmaya çalışırsa ne olur? Büyük bir aşk mı çıkar ortaya yok...