Nar

15.6K 1.6K 2.7K
                                    


"Geleceğini biliyordum," dedi annem ben kazandım der gibi sırıtarak. Ne yapıp edip beni o derneğe gitmeye ikna etmişti.

"Hafta da bir kere zaten, her zaman değil. Senin için iyi olacak birtanem. 2 saat sonra evde olacaksın, görüşürüz." dedi ve yanağımdan öptükten sonra binanın içine girdiğimi görünce evin yolunu tuttu. Terapi gibi düşün dedikçe daha da soğuyordum. Oldum olası o tür yerlerden nefret etmişimdir. Buradan da.

Kapının önünde tutunamayanlar yazıyordu. Ne demekti bu? Annem benim delirdiğimi falan mı düşünüyordu ? Tutunamayanlar ne demek oluyordu? Hayattan bıkmış mı? Kafam da mı büyütmüştüm bu ismi bilmiyorum ama hoşuma gitmemişti. Ve burada zaman geçirecek olmamdan dolayı biraz kendimi mutsuz hissetmiştim.

İçeri girdiğimde boş bulduğum sandalyeye oturdum. Yavaş yavaş herkes gelmeye başlayınca içeriye bir kadın gelip hemen bir şeyler anlatmaya başladı. Bu kadar acelesi neydi bunun? Sırf para kazanmak için anlatıp gideceği daha şimdiden belli oluyordu. O yüzden dinlemiyordum. Boşluğa öylece bakıyordum. Ve bu boşluk beni kendine çekiyor, oraya hapsetmeye çalışıyordu.

"Aramızda dinliyormuş gibi yapanlar var. Lütfen dinleyin." dedi kibarca, lakin ses tonu yüksek bir şekilde. Sanırım bana diyordu.

"İlk günden kendinizi tanıtmanızı istemedim çünkü yavaş yavaş birbirimizi tanımayı tercih ettim." dedi jest ve mimiklerini fazlaca kullanarak.

❦ 

2 saatin sonunda bir hobi edinmemiz gerektiğini ısrarla söyledi. Benim zaten şarkı söylemek gibi bir hobim vardı. Şarkı söylemek bana huzur veriyor ve de mutlu ediyordu.

Bu hobinin kitap okumak olduğunu söyleyip, kitap isminin yazılı olduğu bir kağıt dağıtmıştı. Yani bunun için mi gelmiştim? Bunun için mi yatağımdan kalkıp düşüncelerimden sıyrılmıştım? Para tuzağıydı burası. Ve dahası boşa zaman kaybı! Sonra düşündüm, yatağımda da zamanımı boşuna harcıyordum. O yüzden kitap fikri hoşuma gitmişti. Bir kitap almak istiyordum lakin tek sorun nerede kitapçı vardı? Fazla kitap okuyan biri olmadığım için nerede kitap satıldığını bilmiyordum. Benim tersime de annem kitap okumayı çok seviyordu. Böylece ben de onun aldığı kitaplardan bazen okuyordum.

Annemi arayıp kitapçının yerini öğrendikten sonra kitapçının yolunu tuttum. İçeri girdiğimde bir sürü kitap vardı. Konuşmacı kişinin verdiği kağıdı açıp isme baktım. Orada kitaplarla uğraşan ince simalı, küçük yüzlü, hafif dağınık saçlı bir abi vardı. Yanına yaklaşıp, "ben Nar istiyorum," dedim. Benim için seçmiş olduğu kitap biraz değişikti ama yiyelecek bir isim olduğundan ilgimi çekmişti. O kitabı okuyacaktım.

"Ee ne yapayım?" diye karşılık verdi umursamaz görünerek. Hayır bir de suratıma aval aval bakması yok mu? Sinir ediciydi.

"Ver benim Nar'ımı" dedim elimi ona doğru uzatarak. Suratıma öylece boş gözlerle bakıyor, bu ne diyor düşüncesiyle gözlerime ateş ediyordu. Tabii ben ne yapıyorum o ateşi ona geri yollayıp gözlerine geri iade ediyorum.

"Manav değil burası kitapçı, yanlış yere gelmişsin." dedi. Pardon, boş gözlerle bakan beyefendi, ne alaka? Biliyoruz herhalde manav olmadığını. Ha, yok. Ben de zaten şu komedi kitabını karpuz, şu edebi romanı erik sanıyordum sağ ol. Alt tarafı kitabı istiyorum, bu ne saçma konuşmalar, anlamamalar. Hem nasıl kitapçı bu? Kitabın olup olmadığını dahi bilmiyor.

"Versene kardeşim Nar'ı" diye bağırdım adama. O narı alacağım, o nar benim olacak.

"Manavcıya benzer bir halim mi var?" diyerek o da sert çıkıştı. Taktı manava. Madem bu kadar manavcı olmak istiyorsun neden kitapçı da çalışıyorsun?

Ben Kusurlarımla BenimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin