Muslim Bey gecenin bir yarısı gelen telefonun kardeşinden olduğunu bildiği için kimsenin açmasına izin vermemiş, kendisi açmıştı. Büyük bir dikkatle kardeşini dinlerken Latif Bey “ağabey! Sonunda buldum bu evliliğin tek çıkar yolunu. Belki biraz zor olacak ama biz birlik olduktan sonra yapabiliriz. İmran Sahra’nın bu düğünü istediğini sanıyor zaten kabul etmesindeki sebeplerden biri de buydu. Sahra ile İmran arasında bağlantı kurabilecekleri hiçbir yol yok dolayısıyla istemediğini söyleyemez İmran’a.” Derken Muslim Bey araya girip “Latif! İyi diyorsun ama oğlun buraya gelmiyor mu? Bunlar karşılaşmayacak mı?” dedi merakla. “Hayır, karşılaşmayacaklar çünkü sen buna izin vermeyeceksin. Kız babasının nikâh sonrasına kadar damatla gelinin bir araya gelmesine izin vermemesi orada çok normal bu yüzden İmran bunu anlayacaktır. Siz Sahra’yı kontrol edin, kesinlikle bir araya gelmemeleri lazım. Düğün sonrası zaten ellerinden bir şey gelmez mecbur alışacaklar birbirlerine.” Dedi Latif Bey. Hızlı hızlı anlatmaktan dili damağı kurumuş olan yaşlı adam sehpanın üstündeki bardaktan biraz su içerken arada biraz sessizlik oluştu. Muslim bey bu planın olabileceğinden emin değildi çünkü Sahra’nın yapabileceklerini kestiremiyordu ama kardeşini de bu evlilikten vazgeçiremiyordu. Telefonun diğer ucundan duyulabilecek bir yutkunmanın ardından “Senin bu söylediğin, kurulu bombanın patlamamasını beklemeye benziyor, aynı evin içinde nasıl görüşmemelerini sağlayacağım? Aklını mı kaçırdın?” dedi kelimelerini iyi seçmeye çalışarak. Muslim bey planın kalanını dinlememişti, Latif bey buna da çözüm bulmuştu, keyfi yerindeydi ve bu sesine yansıyordu “ağabey merak etme ben onunda yolunu buldum.
İmran annesini size bırakmaya geldiğinde birkaç saat oturup otele gidecek. Melike’nin durumdan haberi var bu yüzden İmran’ı otele yollayacak.” Derken, Muslim Bey “bu çocuklar birbirlerini hiç görmeden mi evlenecekler Latif! Olacak iş mi dediğin…” diyerek yine araya girmişti. Kızının rahatsızlanmasının ardından gram uyku görmemiş olan Muslim beyin sabrı da aynı oranda azalmıştı ve sürekli kardeşinin lafını yarıda kesmişti. “fotoğraflar ne güne duruyor. İmran’ın eline Sahra’nın fotoğrafını verin yollayın, fazlasıyla yeterli olacaktır.” Dedi Latif Bey. Muslim beyin içindeki korku tazeliğini koruyordu, planın sonuçlarının ne olacağını bilememesine rağmen kabul etmek durumundaydı. Erkek tarafının isteklerinin mutlaka yerine getirilmesi lazımdı bu yüzden “peki dediğin gibi olsun, söylediklerini yapmaya çalışacağım inşallah sonradan keşke demeyiz ve pişman olmayız kardeşim. Hayırlı geceler.” Dedikten sonra elindeki telefonun ahizesini koydu yerine.
Dönüşü olmayan bir yol için planlar yapılmış, hazırlıklar tamamlanmıştı. Kimse Sahra’nın isyanına kulak vermemiş, genç kız baygın halde yatarken dahi planlara devam edilmişti. Muslim bey sonradan kızının isteklerine boyun eğse bile çok geç kalmıştı artık, Latif beyin kararından dönmeye niyeti yoktu. Şeriatın hâkim olduğu ülkede nice kızın kaderi aynıydı, aradaki tek fark ise onlar kendilerine biçilen kadere razı olurken Sahra mücadele ediyordu.
Babasının ona karşı olan aşırı bağlılığı olmasaydı, çoktan kırbaçlanmak için ceza alırdı fakat yaşlı babası kıyamıyordu kızına. Gece ilerlerken kaderin ördüğü ağ tarafından bir araya getirilen iki genç arasındaki mesafeler git gide kısalıyordu. Saat sabahın dört’ünü gösterirken Sahra yatağında kıpırdanmaya başladı. Hiç sesi çıkmıyordu fakat altındaki yatağa serili olan çarşafı avucunun içine almış var gücüyle sıkıyordu. O sırada yorgunluktan oturdukları kanepede uyuya kalmış olan Muslim Bey ve Hasina Hanımın bu durumdan haberi yoktu. Genç kızın soluğu ara ara kesiliyor, bazen hızlanıyordu. Rüya görüyor gibiydi belki de kâbus, kim bilir? Aradan zaman geçmiş olmasına rağmen Sahra’nın duruşunda bir değişim olmamıştı, sonunda uykuda olduğu halde gözünden yaşlar gelmeye başladı. Uyanmak için can atıyordu fakat yapamıyordu. Birisi uyanık olsaydı ve genç kızı uyandırsaydı, kalkıp avazı çıktığı kadar bağıracaktı ama kalkamıyordu yatağından. Sessizce akan gözyaşlarının ardından yavaş yavaş normale dönmeye başlayan Sahra, eliyle sıktığı çarşafı da ağlamayı da bırakıp uykusuna devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHRA!
RomanceBu dünyada kaç kişi aşık olup evleniyor ki? İşte Sahra ve İmran'da zoraki evlilik kurbanı iki gençti. Ama Sahra'nın bu evliliğe evet derken birde gönlünde ömrü boyu tutacağına inandığı bir sözü vardı. İmran'ın kalbinin kapıları gittikçe açılırken, S...