37.bölüm

8.2K 398 12
                                        

SAHRA!

37.BÖLÜM

Yazar; Kütüphanedeki Kız

Sahra mutfağa gidip laf arasında çalışanlara odasına gelip gelmediğini soruyordu. O sırada mutfağa hazırlıkları kontrole gelen kâhyayı gören genç kız “belki de o gelmiştir” diyerek adamın yanına gidip sordu. “hanımım siz eve geldikten sonra odanıza İmran bey’den başka kimse gelmedi.” Dedi Kâhya. “İmran mı? pp…pee…peki nerde şimdi?” diyerek heyecandan kelimeleri takılarak söyleyen Sahra’ya “konağın en üst katına çıkarken görmüştüm.” Dedi yaşlı adam. Aradığı cevabı bulan genç kız İmran’ın günlüğü okuduğundan emin bir şekilde merdivenlerden çıktı. Ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu çünkü İmran ne zaman defteri görse önemsiz olduğunu söyleyip geçiştirmişti. Yukarıya çıktığında İmran duvarın üstüne oturmuş dalgın dalgın manzaraya bakıyordu.

Canının sıkkın olduğu her halinden belli oluyordu. Günlüğü gördüğü için sinirlenmiş olduğuna emindi Sahra oysaki İmran’ın derdi bambaşkaydı. Uzaktan uzağa işleri idare edilemiyordu, sürekli sorunlar çıkıyor mesafeler çözümü de uzatıyordu. Mücevher koleksiyonunun tanıtımı için bin bir çabayla ikna ettikleri mankenin bileğini burktuğunu tanıtım gününe katılamayacağını öğrenmişti birkaç saat önce. Sabah bir sorunla uyanıp akşam başka bir sorunla yatağa giriyor dahası hepsiyle tek başına ilgileniyordu. Genç adam şimdiki problem için neler yapabileceğini düşünürken omzuna değen el ile geriye döndü. Sahra yanına gelmiş suçlu gözlerle ona bakıyordu fakat İmran kızın neden böyle durduğuna anlam veremiyordu. Yüzündeki ifadenin sebebini sormak üzereyken “özür dilerim.” Dedi Sahra gözlerini İmran’ın gözlerine dikerek. “ne için?” diye kısa bir soru soran genç adama karşı başta sessiz kalsa da tekrarlanan soru üzerine “günlükten sana bahsetmediğim için. Aklına neler geldi bilmiyorum ama gerçekten kötü bir amacım yoktu saklarken. Ben sadece…” dedi. Cümlesinin devamını tamamlayan İmran “sen sadece o defterde yazanların ablanla aranızda kalmasını istiyordun.” Diyerek ellerini cebine yerleştirip ayağı kalktı. Genç adamın sözleri üzerine yere eğdiği başını kaldıran Sahra “sen nerden biliyorsun bunu?” diyerek şaşkınlığını dile getirirken karısının ellerinden tutan İmran “öyle tahmin ettim sadece.” Dedi. Sahra tekrar söze girerek “kızmandın mı yani?” diyince İmran kızın yüzünü iki elinin arasına alarak “sana kızmak pek mümkün olmuyor.” Diyip gülümsedi. Duyduklarına memnun olan Sahra hissettiği tüm gerginliği üzerinden atmış, en başından beri İmran’a söylememekle hata ettiğini dahi düşünmeye başlamıştı.

Biraz geride duran -zamanında Sahra’nın isteği üzerine yapılan- geniş köşeli divana oturan çift sessizliğe bürünmüştü. Sahra başını İmran’ın omzuna yaslamış birbirine kenetlenmiş olan ellerine bakarken, genç adam ilk defa küçük cadısının yanındayken iş düşünüyordu. Bir süre sonra günlük meselesini açıklığa kavuşturdukları halde İmran’ın yüzünü asık gören Sahra bir sorun olduğunu anlamıştı. Başını omzundan kaldırıp “İmran neyin var?” dedi fakat elle tutulur bir cevap alamadı çünkü genç adam soruyu geçiştirmişti. Bir şeylerin ters gittiği belliydi bu yüzden Sahra biraz daha ısrarcı davranıp neler olduğunu öğrenmeye çalıştı. “sanırım Londra’ya dönmem gerekiyor.” Diyerek aklındakini dile getiren İmran Sahra’ya bakarak ne diyeceğini bekledi. Genç kız başta duraksasa da “birden bire gitmeni gerektirecek ne oldu?” diye sorunca “işlerden uzaktayken sürekli aksayan bir şeyler oluyor. Yeni koleksiyonun tanıtımına az kaldı ama hala bir sürü eksik var o yüzden gitmeliyim.” Dedi İmran. Belli ki işler uzun zamandır zorluyordu İmran’ı fakat Sahra daha yeni fark ediyordu. İmran’ın kararsızlığını görünce mantıklı davranmak zorunda olduğunu ve İmran’ı gitmesi için desteklemesi gerektiğini görüyordu fakat bir yanı da hep onunla olmasını saniyelik dahi olsa uzaklaşmamasını istiyordu. Genç adam karısına bakarak “bir şey söylemeyecek misin?” diyince “ne diyebilirim ki! İş bu gitmen gerekiyorsa gideceksin tabi. Şimdiye kadar neden bekledin daha erken davranmalıydın.” Dedi Sahra, hâlbuki içinden geçenler öyle değildi. Sahra’nın gitmesi gerektiğini söyleyeceğini ilk andan beri tahmin edebiliyordu İmran zira tanıdığı Sahra hiçbir zaman içinden geçenleri söylemezdi ya da çok geç söylerdi. İmran yavaşça yaklaşıp anlından öptüğü Sahra’yı göğsüne yasladı tekrar. Ay gökyüzünde şekil değiştirirken Kahire’deki evlerin lambaları da sönerek saatin ilerlediğini işaret ediyordu. “İmran içeriye gidelim mi? hava serinledi sanki.” Diyen Sahra yavaşça ayağı kalkarken, yorgun olduğu belli olan İmran da doğruldu. Beraber aşağı inerlerken boynunda bir ağrı hisseden genç adam eliyle ovarken “iyi misin?” diye sordu Sahra. İmran “bilmiyorum bir ağrı var boynumda, aniden nerden çıktı anlamadım.” Dedi kaşlarını çatarak, bu ifadeden canının yandığı belli oluyordu. İmran’ın elini boynundan indiren Sahra “tamam sen daha fazla uğraşma odaya gidince ben ovarım.” Dedi.

SAHRA!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin