10.bölüm

11.7K 427 10
                                    

SAHRA!

10.BÖLÜM

Yazar; Canan Takan

Not: Mısır kültüründe tıpkı bizde olduğu gibi kına gecesi gibi bir gelenek var ve bu gecede büyük ziyafetler verilir.

Hasina Hanım kızını mutfağa götüremeyince, istediği gibi odasına çıkarmıştı. Odada Sahra’yı lafa tutarken İmran’ın çıkıp gitmiş olmasını umuyordu o sırada tekrar kapının önüne gelen İmran bir an için elini kapıya götürse de vazgeçti ve merdivenlere yönelip avludaki amcasının yanına gitti. Yaşlı amcasının ve annesinin hayır duasını aldıktan sonra dış kapıya yönelirken, az ötedeki araba onun için bekliyordu. Arkasından gelen annesine son kez dönüp “ düğün hazırlıklarına başlayın haftaya geliyorum.” Dedi.

Söylediği söz yeterince açık ve manidardı. Kararını vermişti İmran ve kendinden de gelecekten de emindi artık. Yine yol vardı önünde ve tuhaf hisler vardı içinde fakat şüphe değildi bu. Sahra’yı görememiş olsa da içine en ufak bir şüphe düşmemişti çünkü düşürecek herhangi bir durum olmamıştı. En ufak yalanları bile yakalayabilen genç, bu sefer kendisine kurulan büyük oyunun farkına varamamıştı belki de inanmak istediği için fark etmemişti hiçbir şeyi. Yol boyunca şehri son kez izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamamış, otelin önüne kadar gelmişti. Ne çabuk geldim diye düşünürken arabadan inip otelden içeri girdiği sırada sağ taraftaki restorana ilişti gözü. İlk geldiği gün Ali’yle olan ufak çekişmelerini hatırladı. O günden sonra bir daha görmemişti Ali’yi, hem bu saatten sonra arkadaş listesinde olacağa da benzemiyordu zira arkadaşlar arasında olmaması gerek hatalardan en büyüğünü yapmıştı Ali. Resepsiyona çıkış işlemlerinin yapılmasını iki saat sonra gideceğini ayrıca taksi çağırılmasını da söyledikten sonra asansöre binip odasına çıktı.

Sahra odasında ilacını alıp yatağında uzanmış, bedeni yatakta ama ruhu başka âlemde bir şekilde tavana bakıyordu. Bacağının ağrısı ve yaşadığı olay uykusunu fazlasıyla kaçırmıştı. Adamın ellerini üzerinde hissediyordu hala. Saatler geçtikçe daha da şiddetlenen ağrısına dayanamayan kız banyoya attı kendini. Sıcak suyun altında gevşeyeceğini ve birazda olsa bacağının ağrısından kurtulacağını düşünmüştü. Üzerindekileri sırayla çıkarıp kenara koyduktan sonra duşun altına girip suyu açtı. Ilık ılık akan suyun altında bugün yaşadığı her şeyin etkisinden kurtulmak istiyordu fakat gözünü kapattığı anda yaşadığı o berbat an gözünün önüne geliyordu. Tüm vücudunu derisini kaldıracakmışçasına ovalarken, daha temiz olacağını düşünüyordu. Suyun altından çıkıp kendini tekrardan yatağına attığında, zor ve aksiyonlu günün ardından, aldığı ilacın da etkisiyle sonunda uyuya kalmıştı. Eve döndüğünden beri İmran zerre kadar aklından geçmemişti ve şu an havaalanında gitmek üzere olduğundan da haberi yoktu. Diğer yandan Muslim Bey, eşi ve yengesi büyük salonda oturmuş, bugün yaşadıkları gerilimi sorunsuz atlatmış olmanın verdiği rahatlıkla çaylarını yudumluyordu. Bir an her şeyin mahvolacağını düşünürken çocuklarının ucu ucuna olan kısacık zaman farkıyla birbirlerini görmemelerini ilahi bir sonuca bağlıyorlardı. Muslim bey nargilesini usul usul çekerken diğer köşedeki koltukta oturan Melike Hanım “İmran giderken hoşumuza gidecek bir şey söyledi.” Dedi yengesine sohbetin ateşini fitilleyen cümleyle. Hasina meraklı gözlerle Melike’ye bakarken ses çıkmamasının üzerine “eee hadi ama ne söyledi? Bir kelime söyleyip hemen susma öyle.” Dedi şakayla karışık bir üslupla. Melike hanım’ın da susmak gibi bir niyeti olmadığı belli oluyordu, nitekim hemen ağzındaki baklayı çıkarmıştı “İmran buraya gelirken düğünü istemiyordu hatta neler olup bittiğini sen de biliyorsun ama akşam giderken düğün hazırlıklarına başlayın deyip arabasına bindi. Ne oldu da bu kadar çabuk ısındı şaştım vallahi.” Dedi yengesine. Hasina hanım duydukları karşısında yüzünde güller açmış gibi “bu evlilik onların kaderinde var belki de ondan çabucak ısınmıştır.” Dedi. Melike hanım yengesini onaylar gibi başını sallayıp “çocuklardan biri de düğüne gönüllü olduğuna göre hazırlıklarımızı hızlandırmamız lazım değil mi?” deyince Hasina hanım tekrardan söze girerek “Sahra’nın her şeyi tam çeyiz konusunda sıkıntı çekmeyiz. Asıl düşünmemiz gereken düğünden önce yapılacak olan eğlence ve ziyafete neler hazırlayacağımız. Ailemize yaraşacak bir ziyafet sofrası olmalı, evden çıkan insanlar günlerce bunu konuşmalı!” dedi. Muslim Bin Şeyhi’nin evinde ilk defa düğün olacaktı, her iki aile de ilk ve tek çocuklarını evlendiriyordu doğal olarak iki kadın da görkemli bir düğün olmasını istiyordu. Onlar aralarında hararetli hararetli hazırlıkları planlarken, Muslim bey nargile keyfini yarıda bırakıp, odasına çekilmiş ve kardeşini aramak üzereydi. Son günün özetini geçip durum değerlendirmesi yaptıktan sonra düğün için gerekenleri kararlaştıracaklardı. Birkaç defa uzunca çalan telefon açılmıştı sonunda. Her gece bu saatlerde ağabeyiyle konuşan Latif Bey arayanın kim olduğunu bildiği için hizmetçisine izin vermemiş kendisi açmıştı telefonu bu yüzden emin bir şekilde lafa girmişti hemen “ağabey nasılsın? Akşam yemeği nasıl geçti saatlerdir aramanı bekliyordum.” Dedi merakla. “öyle bir olay atlattık ki, Allah’ın bu evliliğe razı olduğunu o zaman anladım.” Dedi Muslim Bey. Ağabeyinin dediklerinden sorunun tam olarak ne olduğunu anlayamayan Latif Bey “hayrola ne oldu yoksa çocuklarla mı ilgili?” dedi aklındakileri dile getirmeyi istemeyerek. “evet, bugün neredeyse karşılaşıyorlardı ama çok şükür öyle bir şey olmadı, aynı evin içinde çok az zaman farkıyla birbirlerini görmediler. Şuan İmran’ın havaalanında olması gerekiyor, isteseler de göremezler artık düğüne kadar.” Dedi memnun bir ifadeyle. Ağabeyinin söylediklerinin üzerine rahatlayan yaşlı adam başka bir konuya geçip düğünün erkekleri ilgilendiren kısmı üzerine konuşmaya başladı. Nikâh için kimin vekâlet alacağı ve şahitlik yapacağı çok önemliydi. Seçtikleri kişilerin sevilen ve saygı duyulan insanlar olması evliliğin bereketi ve huzuru için iyi olacaktı bunun dışında çocukların durumundan bahsedebilecekleri biri olmalıydı.

SAHRA!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin