Muslim bey önden çıkınca Melike Hanım cebindeki fotoğrafı alıp oğlunun cebine sıkıştırarak “al! Sahra’nın fotoğrafı. Düğüne kadar buralarda görmeyeyim seni.” Deyip oğlunun yönünü dış kapıya çevirdi. Cebindeki fotoğrafla kala kalan genç adam amcasının peşinden adımını dışarı atmışken konağın ikinci katından büyük bir gürültü sesi geldi.
Hizmetlilerden biri üst kattaki bayan misafirleri ağırlamak için ayrılmış olan odadaki kahve fincanlarını devirmiş, üstüne birde panikleyince sehpadaki gümüş tepsiyi üstündeki şamdanlarla birlikte devirmişti. Art arda gelen sesleri duyan İmran bakışlarını üst kata çevirmişti.
Dışarıdan gelen gürültüyü duyan Sahra o sırada ayna karşısında uyumaktan şişmiş olan yüzüne bakmakla meşguldü. Kahvaltı sofrasını toplarken avludan geçen kâhya, elindekileri avludaki süs havuzuna koymuş sesin geldiği odaya koşar adım gitmişti. İçeride olan biteni kontrol eden kâhya dışarı çıkıp korkulacak bir şeyin olmadığını sadece tepsinin devrildiğini söyleyince Melike Hanım oğluna dönüp “hadi amcan bekliyor, daha fazla bekletme adamı.” Diyerek bir an önce evden yollamaya çalışıyordu oğlunu.
Sahra ayna başından kalkmış gürültünün sebebini öğrenmek için kapıya doğru yönelmiş ve açmıştı. İmran dışarı çıkmak için arkasını dönecekken bir kapının daha açıldığını görüp tekrar yukarıya çevirdi bakışlarını. Kader ağlarını örmeye çoktan başlamıştı ve ikinci evreye girmişti az önce. Sonunda günlerdir evleneceğini söyledikleri kızı canlı gözlerle görmüştü fakat aradaki mesafeden dolayı yüzünü net göremiyordu. Sahra avluya bakınırken kapı önünde duranları görünce bakışlarını onlara çevirdi. Muslim bey kızının uyandığından habersiz, daha fazla oyalanmamak için yüksek sesle “İmran ofisimde beni bekleyen misafirlerim var acele etmemiz lazım!” diyince, daha yeni Sahra’yı görmüş ve tam olarak yüzünü seçememiş olan genç adam son uyarının ardından gitme vaktinin geldiğini anlayıp, istemeyerek de olsa dışarı çıktı. İmran’ın çıkışının ardından Hasina Hanım kaş gözle ve el işaretiyle, Sahra’nın uyandığını ima etti eşine. Karısının işaretlerini alan ve bir anda telaş eden Muslim Bey apar topar arabaya bindirmişti İmran’ı.
Sahra kapı önünde hızla yaşanan olaylar serisini gördüğünde, on iki saatten fazla uyumuş olmanın verdiği sersemlikle, ilk önce ne olduğunu anlayamamış boş boş bakmıştı. Kapıda duran genç adam dışarı çıktıktan sonra annesi ve tanımadığı bir kadın kalmıştı geriye. Annesinin yanındaki kadının yabancı olduğunu idrak edince önceki gün annesiyle olan konuşmaları geldi aklına “ bu akşam yengen ve İmran gelecekler. Kendini hazırla!”…
Taşlar yerine oturmaya başlamıştı. Kendisi dünden beri uyuduğuna göre şuan karşısında duran kadın yengesiydi ve az önce boş gözlerle evden çıkışını izlediği genç İmran’dan başkası değildi. Biraz önce kaçırdığı şansın siniriyle kuyruğu kıstırılmış gibi “kahretsin! Allah kahretsin!” diyerek merdivenlere yöneldi. O kadar hızlı iniyordu ki merdivenlerden, ayağındaki terliklerin tak tak sesi avlunun her yerinden duyulabiliyordu. Sonu gelmeyecekmiş gibi olan mesafeyi kat ettiğinde annesinin karşısında beliriverdi. Hasina hanım kızının gözlerinin çöl kumu gibi alev alev yandığını görebiliyordu dolayısıyla birazdan yaşanacakların ne şiddette bir deprem olacağını hesap etmeye çalışıyordu. Sahra olabileceği en uç noktadaydı ve gözü dönmüştü söyleyeceklerinin kim tarafından duyulacağını umursamadan “sen! Benim öz be öz annem! Benim hayatıma karar veriyorsun babamla birlikte ve zaman geçirmeden evlendirmeye kalkıyorsunuz. Ben kendimden habersiz uyurken sevgili damadınızı eve çağırıyorsunuz ve bana tek kelime etmiyorsunuz ve ve… Her şey normalmiş gibi, sanki benim gönlüm razıymış gibi! Allah aşkına sen kendine anne mi diyorsun şimdi! Neye dayanarak, hangi hakla bunu yapıyorsun! Sen, sen benim annem olamazsın! Sen hiçbir şey olamazsın!” deyince Hasina hanım beklemediği kadar ağır olan lafların verdiği öfkeyle öyle bir tokat attı ki kızına, o konakta bulunanların hiçbiri şimdiye kadar Hasina’nın bu denli sinirli oluşuna şahit olmamıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHRA!
RomansaBu dünyada kaç kişi aşık olup evleniyor ki? İşte Sahra ve İmran'da zoraki evlilik kurbanı iki gençti. Ama Sahra'nın bu evliliğe evet derken birde gönlünde ömrü boyu tutacağına inandığı bir sözü vardı. İmran'ın kalbinin kapıları gittikçe açılırken, S...