15.bölüm

10.2K 404 24
                                        

SAHRA!
15.BÖLÜM
Yazar; Canan Takan



O an için sessiz bir ortam hâkimdi hiç kimsenin ağzını açmaya niyeti yok gibi görünürken, İmran nasıl söyleyeceğini bilemediği konuyu direkt olarak söylemeyi tercih ederek “Sahra’nın Londra’da eğitimine devam etmesini istiyorum.” Dedi. Genç adamın lafıyla çatalını masaya bırakan Latif Bey “bu da nerden çıktı şimdi?” dedi asabi ses tonuyla. “Duyduğum kadarıyla gitmeyi çok istiyor, bende gidebileceğini söyledim.” Diye yanıt verdi. “evli bir kadının okula devam etmesi gibi bir saçmalık olamaz. İzin vermiyorum.” Diyen Latif beyi ağabeyi de onaylamıştı. Sofrada oturduğu yerde karşısındaki konuşmaya şahit olan Sahra, içindeki bütün kini dökmemek için zor tutuyordu kendini ama buna gerek kalmamış gibi görünüyordu çünkü İmran herkesin ağzını tıkayacak cevabı vermişti. “ o benim ‘karım’ ve ben gidecek diyorum!”

İmran’ın lafıyla yere eğdiği başını kaldıran Sahra, öylece bakakalmıştı genç adama. Aldığı cevap karşısında bir süre sessiz kalan Latif Bey, tam olarak ne diyeceğini de bilmiyordu. Sahra onu eşiydi ve onun adına karar verebilmek İmran’ın en doğal hakkıydı fakat bu okul konusu ailelerini dedikodu malzemesi yapabilirdi. O sıra sofrada oturan büyüklerin hiçbiri ailenin dedikodu konusu olmasını istemiyordu. İmran insanların düşüncelerine önem veren biri olduğunu bildiği için bu durumu ona karşı kullanabileceğini düşündü Latif Bey ve gürültülü bir şekilde boğazını temizledikten sonra “insanlar ne derler bunu duyunca? Biz bir gelin istiyoruz öğrenci değil! Hem Hıristiyan bir ülkede kız erkek karışık sınıflarda Müslüman bir kız nasıl rahatlıkla okuyabilir? Yanlış yapıyorsun ama farkında değilsin.” Dedi. Babasını dikkatle dinleyen İmran, biten konuşmasının ardından söze girip “herkes gibi!” dedi net ve kısa cevabıyla. Yeğeni ve kardeşinin konuşmasına ortadan dâhil olan Muslim Bey “siz döndükten sonra oraya alışması uzun yıllar alacak. Ben bu kararını doğru bulmuyorum ve bu fikri sana Sahra’nın verdiğinden eminim.” Dedi ciddiyetle. Diğer yandan sinirli bakışları kızının üzerindeydi. “maalesef yanıyorsun amca. Okul fikri benden çıktı. Hem biliyorsun bende mücevher tasarımı okudum ve şirketi şuan ki haline getirdim. Eşim olan kişinin de buna ilgisi olması beni memnun eder.” Dedi. Sözlerini dikkatlice seçmişti çünkü herkesin rızasıyla devam edip sonradan başını ağrıtmak istemiyordu. Sahra duydukları karşısında daha da kilitlenmişti İmran’a. İki gündür aynı evin içindelerdi ama yeni öğreniyordu tasarımcı olduğunu. Muslim bey’in söyleyecek pek bir şeyi kalmamıştı zira Latif Bey bile cevap veremezken kendisine konuşma payı düşmediğini düşünmüş “inşallah pişman olmazsın bu kararından.” Demişti. Yaşlı adam Sahra’nın eğitim almasının, eline kaçış bileti verilmesi gibi bir şey olduğunu düşünüyordu. Melike hanım bu durumdan rahatsız olmamış aksine gençlerin birbirlerinin isteklerini dinleyip değer verdiklerini düşünmüş ve mutlu olmuştu. İçindeki memnuniyeti yüzüne yansıtarak “kararına saygı duyuyorum oğlum. Siz bir ömrü beraber geçireceksiniz, şimdiden isteklerinize karşılıklı olumlu tepki vermeniz ömür boyu huzuru bahşedecek size.” Dedi. “tabi canım! Ömür boyuymuş! İki yıl sonra gör bakalım, ömür boyu mu yoksa deve boyu mu?” Diye içinden geçiren Sahra, bir an düşüncelerini sesli söylediğini sanıp tedirgin olmuştu. Geçen süre boyunca gözlemlediklerine dayanarak konuşması gerekirse her şey yolundaymış gibi görünüyordu çünkü büyükler çok fazla tepki vermemişlerdi. Sofranın toplanmasıyla birlikte tüm gününü dışarıda geçirmiş olan Muslim Bey yorgunluk ve yemekle birlikte üzerine çöken ağırlıkla, uzanmış olduğu divanın üzerinde yatsı ezanında namaz için kalkmak üzere uyuya kaldı. Latif beyin de ondan kalır yanı yoktu. Onların bu halini gören Hasina Hanım gülümsemesine engel olamamış “yüz metre öteden de baksan kardeş oldukları gün gibi ortada! Huyları bile aynı.” Demişti.

Herkes kendince bir şeyle oyalanırken Sahra çatıya çıkmıştı, kendi özgürlük alanına. Kızın çatıya çıktığını gören İmran önceleri kendi haline bırakmayı düşünmüş fakat sağında ve solunda uyuklayan yaşlı adamları görünce daha fazla dayanamayıp Sahra’nın peşinden çıkmıştı. Ilık mı serin mi olduğu belli olmayan rüzgâr dalga dalga kızın vücudunu sarıyor, ardından gözden kayboluyordu. Kahire çarşısındaki kalabalığı görebiliyordu Sahra. Mısır’ın çöl sıcağı yüzünden hayat gece başlıyordu buralarda. Çarşının ardında ise Nil nehri tüm ihtişamı ve sessizliğiyle akıp gidiyordu. Muslim bey çatıyı eski geleneklere uygun olarak döşemiş duvarlara gaz lambaları taktırmış ve koltuk yerine eski usul içi saman doldurulmuş sert yastıklar ve minderlerle döşemişti. Duvarda aslı olan gaz lambasının ışığıyla oluşan gölgeyi gören Sahra, arkasında bir olduğunu fark ederek ani bir dönüş yaptı. Ama bilmediği bir şey vardı ki, o da İmran’ın kızın omzuna dokunup orada olduğunu belli edecek şekilde dürtmek için arkasında beklediydi. Sahra’nın dönüşüyle burun buruna gelmişlerdi, hatta genç adam Sahra’nın şampuanının kokusunu bile alabiliyordu. İçinde bulundukları durumun etkisinden çıkan ilk kişi İmran olmuştu fakat Sahra için aynı şey söylenemezdi. Üçüncü defadır aynı yaşanmışlık hissini tadıyordu genç kız. Bu ten onda tuhaf bir etki bırakıyordu, yakınına geldiği zaman sanki hafızası yerine geliyormuş gibiydi ama net bir şey hatırladığı söylenemezdi. İlk olarak aklına gelen şey ise ablasıyla olan sohbetleri olmuştu. Biricik ablası Edibe hayalperest bir kızdı ve hep romantik aşk senaryoları kurgular, Sahra’ya anlatırdı. Belki de o anlattıkları arasında benzer şeyler olduğu için böyle hissediyordu. Kim bilir. Kızın değişen surat ifadesini gören İmran “niye birden bire yüzün değişti?” dedi başını hafif sola yatırıp kendinden kısa olan Sahra’ya bakarak. “hiç. Yok, bir şey.” Dedi Sahra. Sesinde gram duygu yoktu, soyut bir ses çıkmıştı. İmran ona her yaklaştığında ablasını hatırlatıyordu. Onun gülüşleri, hikâyeleri, bitmek bilmeyen romantik kurguları ve daha nicesi. “benim gelişimden rahatsız olduysan…” diye konuşmaya başlayan genç cümlesini yarılamadan Sahra araya girmiş “ bana ablamı hatırlatıyorsun!” diye hafif yüksek sesle karşılık vermişti. Boş gözlerle kendisine bakmaya devam eden İmran’a “evet ablam. Yani senin eski nişanlın, belki böyle daha kolay hatırlarsın.” Diye ekledi. Kızın iğneleyici laflarına anlam veremeyen İmran “bir şey söylemek istiyorsan açık söyle. Küçük bir çocuk gibi kelime cambazlığı yapmana hiç gerek yok inan ki!” dedi. “benim neler hissettiğimi anlayabileceğini düşünmüyorum. Sadece çocuk olduğumu söyleyip duruyorsun. Dediklerimi duymamış gibi yap. Aşağıda yaptıklarından dolayı sana teşekkür borçluyum bu yüzden tartışmak istemiyorum seninle.” Dedi. “gerçekten anlaşılmaz ve tuhafsın! İnsanı iğneleyen laflar söyleyip ardından hiç bir şey yokmuş gibi davranmasını söylüyorsun. Konuşmaya başladığında ya söyleyeceklerini tamamen söyle ya da hiç ağzını açma. Eğer kastettiğin şey dayanılmaz biri olduğum falan ise, şimdi aşağı inip birbirimizi istemediğimizi söyleyip seni burada bırakabilirim ama bana net cevaplar ver!” dedi İmran, daha söyleyecekleri vardı ama Sahra’nın pek bir şey algıladığı yok gibiydi. O yüzden uzatmanın manasız olduğunu düşünerek geldiği gibi arkasını dönüp aşağı indi. Onun iğneleyen laflarını dinlemektense amcası ve babasının horultularını dinleyip sıkılmayı tercih ediyordu.

SAHRA!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin