"Ve Tanrı'nın bile unuttuğu o yere bembeyaz bir güvercin konuverdi. Bunca karanlığın ortasında garip bir leke gibi duruyordu.. kirlenmedi, fakat kirli bir fareyi kaptı kuyruğundan.. sonra da uçup gitti."
Bana öylesine iğrenç bir imada bulunduktan sonra bu kadar rahat konuşabilmesine anlam veremiyordum. Yine de bana küçük fare dediği anda içimde filizlenen tuhaf birşeye engel olamamıştım. Arkamı dönmeye tenezzül etmeden cevap verdim.
"Yardımların için teşekkürler. Gitmeliyim."
"Tabi haklısın, beklerler seni. Şoför bıraksın, geç kalma."
Bunu söylerkenki aşağılayan ses tonu içimde ne kadar yer varsa cam kırıklarına bulamıştı sanki. Bir daha onu görmeyeceğimin verdiği rahatlıkla cevap vermeden ayrıldım yanından. Zira ona hayatımda hiç kimseye borçlu olmadığım kadar borçluydum. O yüzden dönüp çemkirmeyi bırak, cevap verme hakkını dahi kendimde göremiyordum.
Sinirim tüm vücuduma yayıldığından kaynaklansa gerek bu kez hiç farkında olmadan kapıyı çarpmıştım. İyi alışmıştım kapı çarpmalara. Serapa kızıp kapıyı çarpsam oda suratıma iki tane çarpardı.
Yine özgürce yürüyordum küçük bir hücrenin içindeki kocaman hayatıma inat. Ağırlığımı hafifletmesini umarak belki de dakikalarca yürümemin ardından sağ tarafta oturan bir kadına çarptı gözüm. Üzerindeki eski kıyafetlerin yanı sıra ayağının tekinin olmadığını farkettim ve yüzünün sol tarafı yandığı için muhtemelen bir gözü görmüyordu.
Olduğum yerde duraksadım. Yanında sekiz yaşlarındaki kız çocuğunun eline bir kitap tutuşturmuş, kendiyse önündeki selpakları satıyordu. Kız öyle çelimsiz ve ürkekti ki, bu hali bana hiç yaşayamadığım çocukluğumu anımsattı. Yapacak daha iyi bir işim olmadığını düşünerek konuştuklarını duyabileceğim kadar yakınlarına gittim. Onlarsa birbirleriyle konuşmaktan beni farketmemişlerdi.
"Anne, bunu okumasam olmaz mı? Bende selpak satabilir miyim, lütfen anne lütfen!"
"Hani okuyup bana yeni bir bacak alacaktın? Birlikte yürüyecektik seninle unuttun mu? Hem eğer kitabını okursan birlikte parka da gidebiliriz."
"Gerçekten parka gider miyiz anne?"
"Gideriz tabii ya. Hem şu selpakları da satayım sana resimli kitaplar alacağım."
"Yaşasın!"
Çoktan dökülmeye başlamış gözyaşlarımla ikisinin birbirine sarılışını izledim. İçimdeki en kuytu köşelerimden bir şeyler sökülüyordu, öyle ki acısını saç diplerimde bile hissediyordum. Sağlığı çok kötü bir durumdayken bile kendine yaşayacak sebepler bulan kadına imrenerek baktım.
Yine anne olmanın ne kadar mükemmel bir şey olduğuna şahit olmuştum. İçimdeki küçük kız, "Bir seni doğuran kadının yaptığına bak, bir de şu kadına. İkisi de anne işte." diyordu.
Pantolonumun cebindeki küçük göze sıkıştırdığım iki yüz lirayı çıkardım. Zor zamanlar için sakladığım acil durum paramdı ve bu kesinlikle acil bir durumdu. Kadının yanına gidip elimdeki parayı yavaşça uzattım.
"Ben.. Selpaklarınızı alabilir miyim?"
"Tabii.." Elimdeki paraya bakıp sıkıntıyla cevap verdi. "Ama para üstüm yok yavrum. Bozuğun var mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARMAŞIK(KİTAP OLDU!)
Romance"Hiç ölmek istedin mi?" Beklemediğim bu soru karşısında ilk önce şaşırmış sonra kıkırdamıştım. "Neden güldün?" Oturduğum yerden kalkıp eğilerek reverans yaptım. "Karşınızda defalarca intihara kalkışan bir kız var bayım." Suratı ifadesizdi fakat umur...