24.BÖLÜM

8.5K 836 96
                                    

Gecenin karanlığına serpiştirilmiş yeni ortaya çıkan yıldızları buldu gözlerim. Öyle güzellerdi ki. Elim istemsizce boynumdaki kolyeye gitti birden.

"Sende yıldızları izliyor musun anne?"

Beşiğimde bulunan varlığıma hediye edilmiş bu kolye benimde bir yerlere ait olabileceğimi hatırlatıyordu hep. Hiç değilse benim için birşey bırakmışlardı. Onlardan gelen bu minik hediyeyi seviyordum.

Dün gece keşfettiğim çatı katında bir hayli huzurluydum. Ne zaman birşeylerden kaçmak istesem kendimi bir binanın çatısında yıldızları izlerken buluyordum. Bu kez neyden kaçtığımı bilmeden gelmiştim böyle bir yere. Belki kendimden.. Belki kendimden bile kaçmama neden olan kişiden..

Benim küçük parlamayan yıldızım bana göz kırparken ona gülümsedim.

"Ben, aşık oldum biliyor musun?"

Derin bir iç çektim heyecanla.

"Aşk çok garip bir şeymiş. Hep onu düşünüyorum. Onu görünce karnım ağrıyor."

Bir süre düşündüm tüm bunların üzerinde. Bana cevap vermeyeceğini bildiğim minik yıldızıma ısrarla sordum gözlerimi dikip.

"Sence, ona aşık olmayı istemezsem. Geçer mi içimden? Gider mi?"

Cevap gelmedi. Bende beklemedim. Bir süre daha baktım uzun uzun. Sönmek üzere olan bir lamba gibi son demlerini yaşıyordu ne zaman baksam. Ama hiç son bulmuyordu yıldızım. Tıpkı benim gibi..

"Acıtırsa sevmem bende. Sadece.. Bir süre daha aşık olacağım." İç çektim gözlerimi kırpıştırarak. "Nasıl birşey olduğunu merak ediyorum."

Daha ne kadar süre gökyüzünü izlediğimi bilmiyordum. Haldun Bey iki gündür iş için yurt dışına çıkmıştı. Ona saygı duyuyordum fakat evde olmadığı zamanlar daha rahat olduğum bir gerçekti. Duyduğum tıkırtı yerimden sıçramama neden olurken bir anda ruh halim değişmişti. Bu kadar yüksekte kedinin tıkırtı çıkarma olasılığı olmadığından içim ürpermişti.

Yerimden yavaşça kalkarken sesin geldiği yöne doğru ilerledim. Terasa çıkan bölümün arka tarafı giriş yüzünden görünmüyordu. Terasın kapısını geçtikten sonra gizlenerek sesin geldiği yöne baktım.

Yine karnıma şu bilindik ağrı saplanırken kelebeklerim çoktan midemden çok yukarılara firar etmişti. Benimkiler kelebekten ziyade martıya benziyordu gerçi. Ya da daha büyük uçuşkan bir şeyler işte. Bu da sayılır mıydı acaba?

Heyecandan saçmalayan tarafımı susturup bir süre onu izlemeye karar verdim. Çok kısa bir süre.. Sanırım sapık bir kıza dönüşüyordum git gide..

Dalgalı saçları yine dağınıktı. Üzerinde siyah bir hırka altında koyu renk bir kot pantolon vardı. Kollarını korkuluklara yaslamış bir şekilde sigara içiyordu. Yüzünü göremiyordum fakat bu bile yetiyordu bana. Onu yüzünü görmeden tanıyacak kadar ezberlemiş miydim sahi.. Belki de burnuma doluşan keskin kokusu gözlerime fırsat vermemişti tanımaları için. Kokusu.. Neden içimi yakıyordu ki.. İçime çekiyordum fakat sanki içimdeki uçuşan şeylerin kanatlarını kanatıyordu. Belki.. Sarılsam huzurlu bulabilirdim bu kokuyu.. Fakat şimdi, öylesine hüzünlüydü ki. Biraz daha koklarsam ağlayacaktım sanırım.

Deli gibi karşısına çıkmak istesemde, en son sakın karşıma çıkma diye çemkirdiğimden cesaret edemiyordum. Gitmem gerektiğini düşünüp olduğum yerde yavaşça döndüm. Ve tamda sakarlar cemiyetine uygun bir hareketle solumda duran tenekeye ayağımı çarptım. Gecenin sessizliğinde bu ses öylesine yüksek çıkmıştı ki bir de davul çalsam ancak bu kadar dikkat çekebilirdim muhtemelen. Arkam dönük olmasına rağmen beni duyduğuna ve baktığına kesinlikle emindim.

SARMAŞIK(KİTAP OLDU!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin