20.BÖLÜM

9.6K 820 120
                                    

Güzel olmanın anlamını düşünüyordum. Güzel olmak ne demekti? Ruhu pislik kokan bir kadın düşündüm çabucak ve kusursuz fiziğine eşlik eden harika yüzünü. Muhtemelen böyle bir kadın gördüğümde ruhuna bakmadan ne kadar da güzel derdim her insan gibi. Belki ruhunu asla sevmeyeceğim birine. Sonra, insanların ruhunun yüzüne yansıdığını hayal ettim. Keşke, yüzlerine baktığımızda ruhunu görebilseydik insanların. O zaman, bu kadar acı çeker miydi varlığımız?

Kendi ruhumu düşündüm. Ah, sanırım çoktan ölmüştü. Arada bir kıpırdıyordu yaşadığını belli etmek için fakat her ne kadar benzetmek istemesemde onunda Nergis Hanım'dan bir farkı yoktu. Etrafındaki herşey canlıydı, renkler, kokular ve müthiş seslerle doluydu her yer. Oysa benim içim çoktandır bunları umursamayacak kadar küf tutmuştu. Belkide doğuştan kör bir ruha sahiptim. Üstelik sağır. Dedim ya, ruhum yıllardır komadaydı.

Tıpkı yetmiş yaşlarına yeni ayak basmış bir ihtiyar gibi bir ayağı çukurdayken pencereden dünyayı izliyordu. Penceresi, kırıktı üstelik. Evide başına yıkılacaktı. Zaten öleceği için bunu da umursamayıp bedeninin aksine bir sigara yaktı yaşlı ruhum. Birde dumanla zehirlenip ölümünü hızlandırmaya çalışıyordu.

Yanımda duran, güzel sıfatını tümüyle hakeden adama baktım bir süre. Sonra ruhunu görme isteğiyle kaynadı içim. Belki bir kaç saniye, içimdeki ihtiyar camdan dışarı bakmak istemişti. Kırık camın yüzünü keseceğini bile bile.

Benim gibi leş kokulu bir ruha sahip olmadığına inanıyordum. Belki biraz kırıktı. Keşke dedim, keşke onun kırıklarıyla benim penceremi tamir edebilseydik birlikte.

"Savaş."

Cümle kurmayı reddederek ağzının içinde bir ses geveledi efendim dermiş gibi.

"Ben daha önce öyle bir yere gitmedim. Yani.. Biraz." Nefesimi dışarıya verip bir çırpıda konuştum. "Gitmesek olmaz mı?"

Gözlerini yoldan ayırmadan cevapladı sorumu.

"Ürkek bir fare."

Bıkkınlıkla nefesimi dışarıya verdim. Ciddi birşeyler konuşmaya çalışıyorum bay ruhu kırık!

"Bana o kadar çok fare diyorsun ki birgün gerçekten fareye dönüşeceğim!"

Kollarımı göğsümde birleştirip camdan dışarıyı izledim ona bakmayı reddederek. Yine de kafamın içinde bana gülümsediğini hayal etmiştim.

"Benim yanımdan ayrılmadığın sürece güvendesin.. Kelebek."

"Sonunda kelebek olduğumu kabullendin demek."

Bunu istemsizce o kadar heyecanlı söylemiştim ki kendini kahkaha atmamak için zor tutuyor gibiydi.

"Gece on ikiyi vurduğunda fareye dönüşeceksin."

Gülsüm annenin anlattığı masal yankılandı beynimde. Kendimi hep kül kedisi zannederdim o zamanlar. Sonra bir perinin gelip beni çok güzel bir prensese dönüştürdüğünü hayal ederdim. Ve prensimin beni tüm bu kötülüklerin arasından kurtaracağını düşlerdim. Büyüdükçe prenses olamayacak kadar berbat bir kedi olduğumu düşündüm. Bu seviyeden olsa olsa en iyi ihtimalle kül kedisi olabilirdim. Zaman geçtikçe, kül kedisi olmak daha yakın bir ihtimal gibi görünmüştü gözüme. Gözlerimi kocaman açarak kendimce çok kıymetli olan sorumu sordum ona.

"Yani ben bir prenses miyim?"

Artık tutamadığı kahkahası kulaklarımda yerini alırken beynimde kocaman bir boşluk açıp bu müthiş görüntüyü yerleştirdim o özel yere. İhtiyar bile sigarasını atıp ayaklanmış dans ediyordu yaşlı kemiklerine aldırmadan.

SARMAŞIK(KİTAP OLDU!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin