25.BÖLÜM

8.6K 798 122
                                    

~~ SSelly501 bu güzel yorumun için ve bundan önceki her bir satırın için çok teşekkür ederim.

"Sen ne olursan ol en güzeli olacağını biliyorum.."
Kirlenmiş bir kalbi yıkamak için en güzel hediye.. Beden ne kadar sarhoş olursa olsun yalan söyleyemeyeceği tek şey "duygulardır" bence.. Çünkü beden sarhoşken ruh sarhoş olmaz. Dokunmasını, görmesini, duymasını hissetmek. En güzeli de bu değil mi zaten? Hissetmek.. Seni.. Beni.. Bizi.. Hissetmek.. Aslında olmayacağını bilsen de, sırf onu hissedince "olmak" değil midir Aşk? Ben bu okuduklarımdan sonra asıl "aşık" olanın Savaş olduğuna kanaat getirdim. Sabah uyanınca inkar etse de artık vazgeçemeyeceği tek duygu Aşk olacak.. Elleri inkar etse, gözleri diyecek; "bakınca için gidiyor.."
Aklı inkar etse, kalbi diyecek; "onun varlığıyla atmak başka bir huzur düşü.." Peki bedeni inkar etse ruhu ona ne söyleyecek? Dokunmam gerek duydum, bakmam gerek baktım, bilmem gerek bildim, kabul etmem gerek ettim. Ama bildiğim bir gerçek var ki, onda ki "huzur" beni ait olduğum yere mıhlayacak.. Eylül içindeki Kelebeği büyütmek istemese de, o vadinin en güzel çiçeği Papatya'sını buldu.. Bakalım kim ilk önce "Seni Seviyorum" diyecek?  Yanındayken sende kayboluyorum ben.. Yüzünün her milimini incelerken unutuyorum bakışlarımı teninde.. Kendimi sende, yüreğimi sevginde. Sokaklarının her metre karesini bildiği şehirde kaybolan küçük bir kız çocuğu misali.. Kaybolmak istiyorum sende. Kayboluyorum.. Fakat hiç kaybetmek istemiyorum..~~

Savaşı ve Eylül'ü en başından beri bu kadar güzel anladığın ve anlattığın için minnettarım. Öpüyorum kocaman 💙 SSelly501



Huzur.. Yaşlı bir kadına sorsam, belki.. Biraz yeşillik.. Birazda sessizlik derdi bana. Küçük bir çocuğa sorsam anlamını bilmeden oyuncaklarını seçerdi muhtemelen.. Hapiste günlerini çürüten bir suçluya sorsam, özgürlüğün çevrelediği.. Vicdanının rahat olduğu bir dünya derdi..

Benim içinse huzur.. Karşımda duran adamın her bir hücresiydi. Bana boş baksada benim boşluklarına anlam yüklediğim gözleriydi. Bir de, yanağıma değen avuç içi varya.. Yüreği elindeymiş gibi bana dokunuşu varya..

"Yine böyle güzel konuşup, sonra ortadan kayıp mı olacaksın?"

Gözlerinde dolaşan duygu yoğunluğunu buldu gözlerim. Ağlamak istiyordum.. Sanki elimi uzatsam acılarına dokunacaktım. Bu.. Öyle acı vericiydi ki. İki kalp birden taşıyor gibi hissediyordum..

Gülümsedi.

Beynime derin bir çukur açıp içine doldurdum bu güzel görüntüyü.

"Galiba.."

Yüzüm düştü birden. Neden yalan söylemiyordu ki sanki. Yüzümü buruşturarak mızmız bir çocuk edasıyla kaşlarımı çattım.

"Neden bunu yapıyorsun?"

"Neden her defasında beni affediyorsun?"

Kırık kalbimin mahkemesi yeni bir dava açtı bu soruya. Yürek meselesiydi ya bu.. O yüzden. Ben affettikçe, kalbim kırıldığıyla kalıyordu çünkü. Onarılmadan.. Öylece. O'da sorunca, bütün affedilmelerin hesabını sorar gibi bana dikti gözlerini yüreğim. Merak ediyordu.

Öyle birden sorunca, ağlayasım geldi. Tuttum kendimi.

Omuz silktim.

"Huyum kurusun. Senlik bir durum değil."

Tüm hücrelerim onun varlığına alışamadığından çığlık çığlığalardı zihnimin köşelerinde. Birazcık nefes alabilmek için.. Gökyüzüne çevirdim bedenimi. Eli yüzüm boyunca kayıp düştü ama.. Umursamadım. Bu kadar temas bile fazlasıyla yormuştu içimdeki küçüğü.

SARMAŞIK(KİTAP OLDU!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin