⭐️'a dokunmayı unutmayın olur mu? Keyifli okumalar diliyorum. 💙
Emin olmak için gözlerimi bir kaç kere kırpıştırdım. Yanılmıyordum. Haldun Bey tüm heybetiyle karşımdaydı.
Oysa o bana bakmaktan ziyade Nergis Hanım'dan gözlerini ayıramıyordu. Ona öyle içten bakıyordu ki, bir an için kendimi burada fazlalık gibi hissetmeden edememiştim. Oturduğum yerden kalkmaya yeltenmişken Haldun Bey'in yorgun sesi kalbimi acıttı. Onu tanıdığımdan beri ilk kez bu ses tonundan duyuyordum.
"Evet. Melek gibi. Bu müziği sen mi seçtin?"
Bir süre benimle sohbet etme girişiminde bulunduğunu kavrayamayan beyin nöronlarıma durumu açıklamak zorunda kaldım. Nihayet sesimi bulduğumda cevapladım sorusunu.
"E-evet. Servet Amca klasik müzikleri sevdiğini söylemişti."
"Anlıyorum.. Bizi biraz yalnız bırakır mısın?"
Sesi öylesine yorgun çıkıyordu ki. Savaşın gözlerinde gördüğüm acıyı onun ses tonunda yakalamıştım. Sanki konuşmak bile ona acı veriyor gibiydi. Üstelik emrivakilerin insanı olan bu adam ilk kez benden birşeyi rica ediyordu.
"Elbette."
Odadan çıkacakken gözüm benim çıktığım oda dışında başka bir girişe daha takıldı. Muhtemelen Haldun Bey bu girişten gelmişti buraya.
Nihayet bahçeye ulaştığımda yine kendimi bahçedeki salıncakta bulmuştum. Hala Haldun Bey'in bana bakan dolu gözlerinin ve pürüzlü çıkan ses tonunun etkisinden çıkamamıştım. Onu ilk tanıdığım günden bu yana her zaman heybetli görüntüsü ve otoriter ses tonuyla farkını ortaya koyuyordu.
Oysa şimdi çatlamış olan bu adama dokunsam tuzla buz olacak gibiydi. Nergis Hanım'ı bu kadar mı çok seviyordu?
Aklıma gelen bu düşünce beraberinde çok farklı sorularıda getirmişti. Ya Nergis Hanım, onun eşiyse.. Yine de Savaş bu tezimi çürütüyordu. Eğer öyle olsaydı oğlundan neden saklaması gerekiyordu ki?
Bütün bu düşünceler kafama aynı anda akın ederken geçmiş hayatımı düşündüm. Benimde acılarım vardı elbette fakat dışarıdaki insanların da benden farkı olmadığını görebiliyordum.
Belki benim durumum biraz daha farklıydı fakat hangi insanın karşısına geçip ben senden daha fazla acı çekiyorum diyebilirdiniz ki. Bizim gözümüzde büyütmediğimiz o acılar belki de birini paramparça etmeye yetiyordur. Sonra herkesin buzdan bir kristal olduğunu düşündüm. Kimi dokunduğun an paramparça olacak kadar darbe almış oluyordu. Kimiyse yeni darbelerle yüzleşecek kadar sağlam.
Bense iki sınıfa da koyamıyordum kendimi.
Ne birinin bana dokunmasını istiyordum, ne de yeni darbelerle karşı karşıya gelmeyi.
~
Saate baktığımda on ikiye geliyordu. Ozanı aramak istesem de telefonda konuşulacak kadar basit bir konu olmadığından Mavi'ye gitmek için çoktan yola çıkmıştım.
Eylül ayına girmek üzere olduğumuzdan hava biraz rüzgarlıydı. Yine de güneş iç gıdıklayıcı sıcaklığından ödün vermiyordu.
Mavinin önüne geldiğimde gözünde şişlik olan Ozanı görmem uzun sürmedi. Sanırım ilk kez tepkisinden korkuyordum.
Benim yüzümden yüzüne bir yumruk yemişti ve affetmezsen affetme lan derse pek şaşıracağımı sanmıyordum.
Beni gördüğünde kaşları hafifçe havaya kalkmış, neden burada olduğumu anlamaya çalışıyor gibiydi. Ona doğru yürüyor olmamsa gözlerini iyice pörtletmesine neden oluyordu. Nihayet yanına ulaştığımda onu daha fazla merakta bırakmamak için konuşmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARMAŞIK(KİTAP OLDU!)
Romance"Hiç ölmek istedin mi?" Beklemediğim bu soru karşısında ilk önce şaşırmış sonra kıkırdamıştım. "Neden güldün?" Oturduğum yerden kalkıp eğilerek reverans yaptım. "Karşınızda defalarca intihara kalkışan bir kız var bayım." Suratı ifadesizdi fakat umur...