41. Bölüm

6.4K 727 164
                                    

⭐️'a dokunmayı unutmayın olur mu? Keyifli okumalar diliyorum. 🙏🏻

Sınır koymuyorum fakat ne kadar çok yorumla dolarsa bölüm, o kadar erken yazacağım yeni bölümü de. İnanın ilham oluyor, elimde olmadan yazmak istiyorum. Sırf geçen bölümdeki yorumlarınız hatırına hasta olmama rağmen yazdım minik farelerim. Sizi seviyorum 💙





Ben duyduğum kelimelerin bıraktığı şok etkisinden olsa gerek bir kaç saniye söylediklerini idrak edememiştim.

"Ne! Gerçekten mi!"

Heyecanımın ve mutluluğumun harmanlanmasıyla engel olamadığım bir nida dudaklarımdan kopmuş, Savaş'ın bana sorgulayıcı bir şekilde bakmasına neden olmuştu. Elimle sorun yok der gibi işaretler yapıp kulağımı telefona verdim.

"Ben.. Bunları telefonda konuşmayalım. Neredeysen gelir misin lütfen?"

Sesi öyle çok titriyordu ki, şuan kim bilir ne zamandır uyanmasını beklediği kadın yaşama dair bir tepkide bulunmuştu. Üstelik bana lütfen diyecek kadar yalnız hissediyordu kendini anladığım kadarıyla. Belki de gözyaşları çehresine yapışmış olan maskesini yıkamıştır, kim bilir..

Önce arkamda birşeyleri anlatmak için bekleyen Savaş'ı, bir de telefonda mutluluktan ağlayan adamı düşündüm. Ah, ne berbat bir seçim hakkı doğmuştu bana yine..

"Eylül, lütfen.."

Ses tonundan ulaşan yalnızlık hissi ruhumun kollarını sarmalamış, onun yanında olmam için bana yalvarıyordu.

"Tamam, hemen geliyorum Haldun Bey."

"Bekliyorum."

Telefonu kapattıktan sonra zannedersem açtığı ikinci birasının da sonuna ulaşmış olan Savaş, gelmemi bekliyordu. Bana karşı böylesine duru bir şekilde içinden bir kaç parçayı önüme seriyorken ona gitmem gerek demek dünyanın en zor eylemiydi şuan benim için. Yanına gidip yavaşça oturdum, sonra da yüzüne baktım öylece.

Karanlık bile olsa ezbere bildiğim yüzündeki yabancılıkları seçmekte zorlanmıyordum.

Tam kirpiklerinizin arasında bayım, silemediğiniz bir kaç damla yaş kalmış. Belki bir kaç dakika sonra soğuk rüzgarla kuruyacaklar fakat, ben artık ne zaman kirpiklerinize baksam.. Üşüyeceğim.

Neden ağlamıştı sahi, aklı o kızla olan anılarına mı gitmişti? Benim sevdiğim yerlerden özlemiş miydi yoksa adını bile zerre sevemediğim o kızı. O an sanki ona baktığımı yeni farkediyormuş gibi bana döndü bakışları. Nasıl olduğunu anlamadığım bir refleks parmak uçlarımda can bulurken sağ avucumu yanağına yerleştirdim. O anında gözlerini kapatıp yanağını avcuma yaslarken sonucunu düşünmeden yaklaştım o her bir noktasını ezberlediğim yüzüne..

Önce sol gözünü, sonra da sağ gözünü öpüverdim. Dudaklarımda gözyaşının bıraktığı tuzlu tat denizin suyuyla yarışır bir biçimde mavilik katıyordu içime.. Alnımı alnına yaslarken bu hareketleri hangi cesaretle yaptığımdan bir haber yalnızca içimden geldiği gibi davranıyordum.

Küçükken ne zaman bir yerim acısa Gülsüm annem öper, sonra geçerdi. Belki dizimin acısı devam ederdi fakat o dudaklarından kalbime ulaşan şefkat beni öylesine sarhoş ederdi ki, canımın acısını anında unutuverirdim.

"Dağınık bırakmışsın. Temizledim.."

Gülümsedi söylediğim cümleye. Öyle yakındık ki şimdi, birayla harmanlanmış sigara kokusu bile dünyadaki bütün güzel kokulara değişmeyeceğim kadar ona aitti.

SARMAŞIK(KİTAP OLDU!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin