"Başkalarının duvarlarını da görmek istediğimden, önce kendi duvarlarımı aştım.. içeriye minik bir ışık hüznesi süzüldü, hoşgeldin.. yorgun musun?"
88,89,90...
Sol tarafımdaki koltuğun üzerindeki çizgileri ne kadar süredir saymaya çalıştığımı bilmiyordum. Fakat Tanrı biliyor, sakinleştirmek yerine daha da sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Bu ruh hastası adamsa aklımı oynatmama neden olacaktı, gerçekten.
"Daha ne kadar o koltukla bakışacaksın merak ediyorum."
Daldığım için sesi ürkmeme neden olsa da bunu belli etmeden cevap verdim.
"Senden daha ilgi çekici olduğu kesin."
İçimden kaçıncı kez Gülsüm annemin kızacağı türden küfürler ettiğimi bilmiyordum. Git be adam, git artık! Evine git, işine git, nereye gidersen git, yeter ki git!
İyilik yaptığı için sevinmem gerekirken kıymetli arabasına çarptım diye burnumdan getiriyordu. Neredeyse bütün cümlelerinin sonuna saçma hakaretler ekliyor ya da laf sokuşturup duruyordu. Öfkeden karnıma kramplar girmişti.
"Bana laf yetiştireceğine biraz yemek yede şu tıfıllığından kurtul."
Önümde duran tepsiye bakıp yavaşça ittim.
"Aç değilim!"
Sensin tıfıl! Ah dün geceden beri beni çıldırtmaktan başka hiç birşey yapmıyordu! Ona inat etmekten aç kalmıştım. Oysa odası böylesine güzel olan bu hastanenin yemekleri kim bilir nasıl güzeldi. Kurtarıcı mı yoksa manyak mı henüz karar verememiştim ama artık manyak tarafı ağır basıyordu.
Ben kendi içimde mahkeme kurup kurtarıcıya defalarca idam cezası verirken kapının açılmasıyla dikkatimi oraya verdim. Şu kır saçlı adam gelmişti. Nedense onu görünce bile odadaki tüm atmosfer değişiyordu. Garip bir enerjisi vardı. Öyle ki, dudaklarının kenarında görünmez mandallar takılıymış gibi, her an tebessüm etmeye hazırdı.
"Nasılsınız Eylül hanım."
Bana hanım demesi biraz tuhaf gelse de belli etmedim. Öyle açtım ki, inadım açlığıma galip geldiği için neredeyse sorduğu soruya ağlayacaktım. Nasıl mıydım. Kesinlikle açlıktan ölüyordum.
"İyi."
Yaşlı adam benim buz gibi olan suratıma inat tatlı bir tebessüm yerleştirdi yüzüne.
"Savaş Bey, rica etsem bizi yalnız bırakır mısınız? Eylül Hanım'la konuşmam gereken şeyler var."
Zafer kırıntılarının her bir parçası yüzüme arsızca yayılırken ona baktım. Bir kaç saniye hem bana hem de doktora memnuniyetsiz bakışlar atarken keyifle yerimde kımıldadım. Yüzüme sinir bozucu olduğuna inandığım bir gülümseme yerleştirdim. Yaptığımı çocukca bulmuş olacak ki, bana küçümseyici bir bakış atarak odadan çıktı. Tanımadığım bir adamla aynı odada yalnız olmak fikri tırnaklarını etime geçirmeden önce, zaferimi kutluyordum. Fakat şimdi gerginliğim on kat artmıştı.
"Evet Eylül Hanım, karnınızda ağrı olduğunuzu söylemiştiniz değil mi?"
Gerginliğimi tokatlayıp sersemletmeye çalışırken hafifçe yutkunup cevapladım sorusunu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARMAŞIK(KİTAP OLDU!)
Romance"Hiç ölmek istedin mi?" Beklemediğim bu soru karşısında ilk önce şaşırmış sonra kıkırdamıştım. "Neden güldün?" Oturduğum yerden kalkıp eğilerek reverans yaptım. "Karşınızda defalarca intihara kalkışan bir kız var bayım." Suratı ifadesizdi fakat umur...