21.BÖLÜM

8.6K 803 101
                                    

"Üzgünüm hanımefendi."

Ha? Beni tanımamış mıydı yani?

"Bir daha olmasın marul kafa."

Yiğite her zaman böyle seslenirdim. Onunla arkadaş olduğumuz gün ikimizde küçüktük. Ben on yaşımı bitirmek üzereydim. Kış ayıydı ve ben kar topu oynayacak birilerini arıyordum. Küçükken şimdikinin aksine daha yalnızdım ve herkes arkadaşıyla oynarken bu yalnızlık bana biraz dokunmuştu. Arkası dönük olduğu için sadece kıvırcık saçlarını görebilmiştim. Elime biraz kar alıp yuvarladıktan sonra biraz yaklaşıp hey marul kafa! deyip dikkatini çekmiştim. Sonrada bum. Kar topu göğsüne çarpıp dağılmıştı. Bana kızacağını düşünürken oda bana o zaman sende pırasasın deyip kahkahalarla gülerek kar topu oyunuma katılmıştı. Aramızdaki bu saçma esprili iletişimden sonra her zaman bir abi gibi yanımda olmuştu Yiğit. Sanırım tecavüzcü gözüyle bakmadığım bu dünyadaki tek erkekti.

Ona böyle seslenen tek kişi ben olduğum için tam gidecekken geri dönüp yüzümü inceledi. Sonra tanıdığını belli edecek kadar gözlerini pörtleterek bana baktı.

"Eylül!"

"Üstüne bastın ayağını çek."

Bu saçma esprimden sonra gözlerini devirmesini beklerken şaşkınlığı buna da engel olmuştu.

"Se.. Senin burada ne işin var?"

"Bende aynı soruyu sana soracaktım."

Meydan okuyan gözlerimi ona dikerken üzerinde buradaki garsonların giydiği gömlek ve yeleği görünce cevabımı almış sayılırdım.

O da cümlelerle kendini ifade etmektense gözlerini devirip üzerindeki kıyafetleri göstererek konuşmaya başladı.

"Benim durumum belli kızım. Asıl sen ne yapıyorsun burada? Hem bu ne hal?"

Üzerimi baştan aşağıya incelerken rahatsızca kıpırdandım. Bildiğim halde sanki normalmiş gibi cevapladım sorusunu.

"Ne varmış halimde?"

"Ne mi var? Yurdu boyayacak kadar makyaj var suratında. Üzerindeki elbiseninde yarısını da aldığın yerde unutmuş gibisin."

Azarlayan ses tonuna karşılık kıkırdadım. Bu hallerini özlemiştim.

"Uzun hikaye Yiğit."

Bunu deyince genelde uzunsa anlatma sıkılırım derdi. Ah. Gerçektende sıkılırdı. Hayatımda onun kadar sıkılgan birini tanımamıştım sanırım.

"Yemezler pırasa beyin. Böyle kurtulamazsın. Anlat."

Zaten tuvalete doğru uzanan koridora gelen müzik yüzünden onu zor duyuyordum. Birde oturup ona uzun uzun anlatmamı mı istiyordu sahiden?

"Yiğit!"

Bar kısmından seslenen biraz daha şık giyinmiş bir adam seslendi. Muhtemelen şuan işini aksatıyordu ve azar yiyecekti.

"Geliyorum Selim Bey!"

Sessizce bir küfür mırıldanıp bana döndü.

"Bir daha ne zaman göreceğim kızım ben seni? Kaç aydır yurdada gelmiyormuşsun."

Aklıma gelen fikirle çabucak çantamdan cep telefonumu çıkardım.

SARMAŞIK(KİTAP OLDU!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin