Kapımın ard arda tıklanmasıyla huzurla sarıldığım uykumdan parmak uçlarıma kadar koparılmıştım.
Uyan seni aptal. Yoksa yeni evinden kovulacaksın.
Beynimi sarsan bu düşünceyle olduğum yerden hızla doğrulup saate baktım. Saatin on bir olduğunu farkedince utanç hissi her bir yanımı sarmalamış, aceleyle olduğum yerden kalkmıştım. Telaşla kalktığımdan olsa gerek üzerime örttüğüm pike ayaklarıma dolanmış ve yere yapışmıştım.
"Eylül, iyi misin kızım?"
"İ-iyiyim! Geldim, geldim!"
Dizim yere çarpmaya karşı bağışıklık kazandığından dolayı acımı pek hissedememiştim. Aceleyle yerimden doğrulup kapıyı açtım.
"Kapıda ne kadardır dikildiğimden haberin var mı küçük hanım? Bu nasıl bir uyku böyle."
Mahçup olmuş bir şekilde içeri geçmesini işaret ettim ve kapıyı kapattım. Onunla yalnız kaldığım düşüncesi tırnaklarını etime geçirmeye çalışırken içimden bana zarar vermeyeceğini tekrarlayarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Bu yılların getirdiği çirkin bir alışkanlıktı. Bir erkekle yalnız kalmak düşüncesi beni dehşete sokuyordu her zaman.
"Şey, çok özür dilerim. Gerçekten duymadım."
Suratındaki sahte sinir ifadesini çabucak silerek yüz hatlarını gevşetiverdi. Öyle temiz yüzlüydü ki, onu ilk gördüğüm an düşündüklerimi hatırlayıp gülümsemeden edemedim.
Ben karışık saçlarımı düzene sokmaya çalışırken o elindeki henüz farkettiğim kutuyu bana doğru uzatttı.
"Al kızım, bu senin."
"Bu ne Servet Amca?"
"Yeni cep telefonun."
"Be.. Benim mi?"
Yine sıcak gülümsemesinin eşlik ettiği bir onayla baktı gözlerimin içine. Bense kesin bir hareketle ona geri uzattım.
"Teşekkür ederim ama bunu kabul edemem Servet amca. Hem zaten ihtiyacım yok ki."
"Bunu Haldun Beyin bir ricası olarak gör. Hem sana ulaşmamız için bir telefona kesinlikle ihtiyacın var Eylül."
"Ama.."
"Aması yok hadi aç bakalım beğenecek misin."
Söylediği şeyin şaşkınlığıyla elimdeki kutuyla kısa bir süre için bakıştım. Sonra yavaşça kapağını açıp içindekileri yatağımın üzerine boşalttım. İyi de bu hiçte bizim kızlarla kullandığımız telefona benzemiyordu. Tuşları bile yoktu ki.
"Şey.. Ben.. Bunu nasıl kullanacağımı bilmiyorum ki."
Gözlerimi ona dikmiş bir yanıt beklerken değişen yüz ifadesiyle birlikte karşıma oturuverdi.
"Daha önce hiç telefon kullanmadın mı?"
"Tuşsuz bir telefon mu? Ah, hayır."
Bana gözünün içine yerleştirdiği küçük parıltılarla ne anlatmaya çalıştığını anlamasamda onları sevmiştim. Yatağımın üzerine döktüğüm kabloları eliyle uzağa itip kendine yer açarken ne yapmaya çalıştığını anlamamıştım.
Eliyle yanını işaret ederek avcunun içiyle oturmamı istediği yere bir kaç kez vurdu.
"Gelde sana öğreteyim güzel kızım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARMAŞIK(KİTAP OLDU!)
Romance"Hiç ölmek istedin mi?" Beklemediğim bu soru karşısında ilk önce şaşırmış sonra kıkırdamıştım. "Neden güldün?" Oturduğum yerden kalkıp eğilerek reverans yaptım. "Karşınızda defalarca intihara kalkışan bir kız var bayım." Suratı ifadesizdi fakat umur...