40. Bölüm

7.2K 854 209
                                    

Cümleye nasıl başlayacağımı bilemiyorum açıkçası. Dün yayınladığım bölümü okudunuz sanıyorum, açıkçası bu kadar tepki geleceğini bile tahmin etmemiştim. Öyle güzel şeyler yazmışsınız ki, utanmasam oturup ağlayacaktım cidden. Özelden yazıp destek olanlar, yoruma yazanlar. Kimisi yazmadı ama bütün bölümleri vote'leyip desteğini sessizde olsa gösterdi. Ben bölümü yayınladıktan sonra tıpkı bir zamanlar çok sevdiğim bey'den ayrıldığım zaman ki kadar hüzne boğuldum. Bakın, yemin ederim en son ne zaman böyle hissettim bilmiyorum. Sarmaşık ve sizler benim hayatımda çok büyük yer etmişsiniz mesela. Bunu anladım, bunu bana farkettirdiniz. Size ve kendime böyle birşey yaşattığım için gerçekten çok özür dilerim. Küsmediniz bana değil mi? N'olur küsmeyin. Hani böyle bana bırakma bizi yazmışsınız ya, ölesim geldi. Sizi nasıl bırakabilirim. Desteklerinizi esirgemeyin lütfen, burası bizim dünyamız, Sarmaşık bizim ve burada birbirimizden başka kimsemiz yok. Biz aileyiz. Sizi çok seviyorum, laf olsun diye değil inanın canı gönülden söylüyorum. Çok seviyorum, iyi ki varsınız. Bu bölümü her birinize armağan ediyorum, keyifli okumalar 🙏🏻


Vote ⭐️ atmayı unutmayın, rica ediyorum 💙




Bundan aylar önce birini tanımadan sevebilir misin diye soracak olsalardı eğer; sanırım önce o kişinin ciddiyetini  ölçmek için dikkatle yüzüne bakar, sonra da delirdin mi sen? diye soruverirdim. Karşımdaki insanın çok çılgın bir karaktere sahip olduğunu düşünürken ikinci bir soru yönelttiğini hayal ettim. Peki, tanımadan güvenebilir misin? Muhtemelen bu soruya tahammül bile edemeden soruyu soran kişi erkekse onun bir sapık olduğunu, kadınsa da çıldırmış olduğunu düşünürdüm.

Ben çok tuhaf bir dünyanın içinde özensizce saklanmış, iyi olan tüm şeylerin yalnızca büyük imkansızlıklar olduğunu düşünerek büyümüştüm. Çok kolay kabullenemezdim insanları. Yaşadığım ve öğrenmek zorunda kaldığım bir takım şeylerden dolayı benim için dünyadaki en kötü şey Gülsüm Anne'min sık sık söylediği gibi şeytan değil, insandı.

Ne gerekirdi ki birilerini tanımak için. Yalnızca görüyor olmak, ya da adını biliyor olmak bile tanıdığımızı düşünmemize sevk etmez miydi bizi. Bizim için önem arz etmeyen kişilerin adı sorulduğunda bile hiç tereddüt etmeden tanıyorum diye cevap vermez miyiz mesela. Önceleri düşünmezdim bu kelimenin anlamını. Şimdi yüreğimin tam ortasına sarmaşıktan salıncak kuran adam bana tanışmamızın vakti geldi demişti ya, artık birini tanıyor olmanın anlamı çok başkaydı benim için.

Siz hiç bilmiyorsunuz bayım, sizi tanımadan ev sahibi yapan bir kalbim var. Üstelik içimde saklı küçük kızın avuç içine serpiştirdiğiniz sayamadığım kadar güven tomurcukları.. Bütün bunların ortasında sizinle tanışmadık fakat, ben sizi en derinlerimde yaşadım. Sahi, sizi yaşamak ta.. Tanışmaya dahil mi?

Belki onun hakkında çok fazla bilgiye sahip değildim fakat yanında hissettiğim huzur öylesine tanıdık öylesine benimdi ki. Mesela birşeye sinirlendiği zaman gözlerine sanki yalnızca benim gördüğüm gri bir perde iniyor, farkında olmadan kaşını kaldırıyordu yargılar gibi. Gülerken gözleri hafifçe kısılıyor sanki bunu yapıyor olması doğru değilmiş gibi baş parmağıyla bu gülümsemeyi düzeltmeye çalışıyordu. Çoğu zaman etrafında hiç kimse yokmuş gibi bomboş hareket ediyordu üstelik. Onu gören biri öylesine dertsiz tasasız zannederdi ki, aksine inandırmak pekte mümkün olmazdı. Bunları bana anlatamayacağını biliyordum. O bile bilmiyordu fakat yalnızca benim tanıdığım sokakları vardı..

SARMAŞIK(KİTAP OLDU!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin