5.BÖLÜM
Oda arkadaşım Bahar'ın attığı bir çığlık ile açtım gözlerimi. Sabah kahvaltısı çok erken saatte olduğu için kahvaltıdan sonra biraz daha uyumak istemiştim.
"Gamze uyan!"
Uyku sersemliği ile aniden yattığım yerden fırlayınca kafamı ranzanın üstüne vurdum yine. Ranzaya hiç alışamayacaktım sanırım. Sızlanarak kafamı tutarken tepemde dikilen Bahar'a baktım.
"Bahar ne oldu?" Öyle telaşlı görünüyordu ki yangın falan çıktı sandım ama çok daha kötüsüydü. "Kalk hemen," dedi aynı telaşla. "Senin sevgilin bahçede olay çıkartmış!"
Uyku mahmurluğundan mı yoksa benim genel aptallığımdan mı bilmem birkaç saniye Bahar'ın söylediği cümledeki harfler kafamın içinde dolanıp bir araya gelmeye çalıştılar. Cümle tamamlanıp zihnimde bir anlam kazandığında odadan ok gibi fırladım.
Koşma sınırlarımın üzerinde bir hıza ulaşarak koridoru geçtikten sonra merdivenin korkuluklarına yapışarak basamakları indim. Ayaklarımda terlik olmadığını da giriş katına indiğimde fark edebilmiştim. Beni görenler Ruh ve Sinir Hastalıkları Bölümü'nden bu bölüme firar ettiğimi düşünüyor olabilirlerdi.
Binadan çıktığımda ciğerlerim feryat koparınca biraz durmak zorunda hissettim kendimi. Üç katı nefessiz inmek benim için fazla gelmişti. Soluklanırken bir yandan da etrafa göz gezdiriyordum. Toplanmış bir kalabalık ve önüne geleni yumruklayan genç bir çocuk görmekten korkarak bakındım ama yakınlarda her şey normal görünüyordu.
"Ne kadar hızlı koşuyorsun öyle!" Bahar soluk soluğa arkamdaydı. "Benimle gel. Şu taraftaydı!"
Çıplak ayaklı ve pijamalı olmamı umursamadan Bahar'ın arkasında onu takip ettim. Buraya yattığımız günden beri grup olarak oturduğumuz bir kamelya vardı. Ağaçların arkasında, kuytu köşe bir kamelyaydı. Bahar beni o yöne doğru götürüyordu. Ayağımı yere her bastığımda betonun soğukluğu ile ürperiyordum.
Sonunda durduğumuzda karşımda bir kalabalık vardı ama ortada bir kavga yoktu.
Babam ile Merve Abla; Çınar ile Ebru; Güven ve Duru yan yanaydılar. Eren, Can, Doruk, Seda hatta Helin bile karşımdaki kalabalığı oluşturuyordu. Kamelyanın girişinde hemen sağda ise yüzünde minik bir gülümseme ile bana bakan Ayaz vardı.
Masanın üstünde ise bir pasta vardı.
Mutluluktan bile olsa ağlamak istemedim bu görüntü karşısında. Uzun zamandır sevdiğim herkesi bir arada görmediğim için içimde hissettiğim sıcacık duygu ile sadece gülümseme istedim. İki elimi birden ağzıma kapatıp gülmeye başladığımda herkes hep bir ağızdan bağırmaya başladı.
"İyi ki doğdun Gamze! İyi ki doğdun, iyi ki doğdun, iyi ki doğdun Gamze!"
Ellerimi ağzımdan çekip sahte bir memnuniyetsizlikle yüzümü buruşturdum. "Sürprizlerden hoşlanmıyorum." İşaret parmaklarım ile çıplak ayaklarımı gösterdim. "Çünkü hep rezil oluyorum!"
Güven Duru'nun yanından ayrılıp yanıma geldi ve beni kucaklayarak ayaklarımı yerden kesti. "Sen hep rezilsin zaten," diyerek bana takıldıktan sonra beni oturtup elime bir hediye paketi tutuşturdu. "Mutlu yıllar kardeşim!"
Heyecandan ellerim titrediği için hediye paketini açarken epey bir zarar vermiş olsam da sonunda açabilmiştim. Dikdörtgen şeklinde, siyah kadifemsi bir kutuydu. Pahalı bir şeye benziyordu. Kutunun kapağını açtığımda ise karşımda hayatımda gördüğüm en güzel mürekkep kalem duruyordu.
Kuş tüyü kalemi kutudan çıkarıp, mat siyah ve parlak lacivert karışımı tüylere dokundum. Gerçek tüy gibiydi. Fantastik filmlerde kullanılacak türden bir kalemdi. Kalemi kutusuna koyup ayağa kalkarak Güven'in boynuna atıldım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLLER (2)
Teen FictionZEHİR 2. kitap ** Yazmış olduğun bir yazının üzerini karalaman o yazıyı yazdığın gerçeğini değiştirmiyor ve yok etmiyordu. Geçmişte yaptığın hataları düzeltmek için onları silmen gerekiyordu ama geçmiş geçmiş...