33.BÖLÜM
Zaman geçiyor. Hiçbir şey yoluna girmese de takvim, yapraklarını dökmeye devam ediyor. Akrep ve yelkovan acımasızca birbirlerini kovalama oyununu sürdürüyor. Acıyla nefes alamadığımız anlarda bile hiçbir şey durup bizi beklemiyor. Hayat gaddar bir tiyatro sahnesi ve biz repliklerimizi hatırlamakta zorlanan çaresiz oyuncularız. Devam etmek zorundayız çünkü sorumluluklarımız var; sıra bize geldiğinde gülümseyip repliğimizi söyleyebilmeliyiz çünkü zaman geçiyor.
Okulda her şey aynı sıradanlığı ile devam ediyor. Sınavlara girip çıkıyoruz, her gün okul çıkışlarında bir saat dans dersi alıyoruz; beni eve her gün Can ya da Eren bırakıyor. Bu durum karşısında fazla bir söz hakkım yok çünkü Engin hâla kayıp ve Ceyhun da hâlâ gizemini koruyor. Bir de Doruk'a saldıran adamlar var ki onlar hakkında hiçbir bilgiye ulaşamadık. Can ve İpek de bir şekilde dans olayına katıldılar ve evet İpek okulda kalmayı kabul etti çünkü kendisi aptal bir âşık!
Ayaz henüz bunu bilmese de küçük kız kardeşi bir zamanlar düşmanı olan Anıl Karasu'ya âşık olmuş durumda. Geriye dönüp baktığımda Ayaz'ın tek düşmanı Anıl iken şimdi en az sorunlu olduğu kişinin o olması insana hayat garip dedirtiyor. Tabii Ayaz ve Anıl arasındaki bu durgunluk ne kadar sürer bilemiyorum...
Engin ve Erdal ortaklığını Eren'in isteği üzerine Ayaz'a söylemediğimiz için o günden beri Ayaz'ın yanında hep geriliyorum. Gerçi fazla zorlanmam gerekmiyor çünkü Ayaz hiç yanımda olmuyor.
Ayaz'ın evinde kalıp İpek'in aklına uyduğumuz geceden sonra Ayaz kendi kalıbının içine geri döndü ve bana karşı kapılarını kilitledi. Son bir haftaya kadar en azından okulda onu görebiliyorken artık onu da yapamıyorum. Çünkü sık sık devamsızlık yapıyor. Sınavlara girip çıkıyor ya da öğleden önceki derslere katılıp gidiyor. Ne işler karıştırdığını bilmiyorum, çocuklar da öyle. Bu kez yalnız ve bu beni daha da endişelendiriyor.
Ama bugün okulda. O yüzden kendime ona bol bol bakmak için izin verdim. Elbette uzaktan ve ona çaktırmadan... Sanki ilk günlere geri dönmüş gibiyiz. Ben ona uzaktan bakmaya çalışıyorum, o benden kaçıyor. Sadece daha çok acı var. Yüzümdeki ve bedenimdeki yaralar iyileşti ama ben iyileşemedim. Çektiğim acının ayrılık sonrası sancı olmadığını bir ay geçmesine rağmen hâlâ ilk günkü kadar canımı yakıyor olmasından anlıyorum. Bir ayrılık bu kadar acıtmamalı...Ama acıtıyor.
Haftanın son okul gününün son ders zili çaldığında ben hocaya değil Ayaz'a bakıyordum. Zil çalınca gözlerimi hızla Ayaz'ın üzerinden çekip eşyalarımı toplamaya başladım. Ders boyunca hocayı dinliyormuş gibi gözlerini tahtadan ayırmamıştı. Tüm gün böyleydi aslında. Bilmiyorum, belki gerçekten dersleri dinliyordu...
Acele etmeden defterimi ve kitabımı çantamın içine sokarken Ebru sıramın dibinde belirdi. Kalemlerimi rastgele çantamın içine atarken başımı kaldırıp ona baktım. Sonra bakışlarımı çantasını omzuna atıp sınıftan çıkan Çınar'a çevirdim. Gözlerimle onu takip edip, sınıftan çıkınca tekrar Ebru'ya döndüm.
"Bir haftadan daha uzun süredir dans ders alıyoruz ama siz hâlâ tek kelime bile etmiyorsunuz," dedim. Gözlerimi çantama indirip fermuarını kapattım. "Bana bir söz verdiğini hatırlıyorum ama görüyorum ki kandırılmışım. "
"Elimden geleni yapıyorum ama beni biliyorsun," diye sızlandı Ebru. "Birkaç kez selam verip konuşmayı denedim ama ne söyleyeceğimi bilemeyince... " Susup dudaklarını bükerek omuz silkti.
"Onu seviyorsun değil mi? " diye sordum. Çantamı sıranın üzerine koyup bedenimi tamamen Ebru'ya doğru çevirdim. Ebru'nun arkasından Ayaz'ın hâlâ sırasında oturduğunu gördüm. Elinde cep telefonu vardı; dirseklerini sıranın üzerine koymuş, dikkatle telefonunda bir şeyler yapıyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/59500501-288-k103701.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLLER (2)
Подростковая литератураZEHİR 2. kitap ** Yazmış olduğun bir yazının üzerini karalaman o yazıyı yazdığın gerçeğini değiştirmiyor ve yok etmiyordu. Geçmişte yaptığın hataları düzeltmek için onları silmen gerekiyordu ama geçmiş geçmiş...