3. BÖLÜM

34K 1.9K 426
                                        

3.BÖLÜM

"Ne diyorsun sen?" diye bağırıp kolumdan tuttu birden, aşırı güç sarf etmeyi de ihmal etmeyerek. O aslında hep böyleydi ama ben unutmuştum. Ancak geride bıraktığımızı sandığım öfke problemi Ayaz'ı bırakamamıştı. "Ne demek benim elimde de sigara görmeye hazır ol!? " Yüzümü asmak ile buruşturmak arasında kalmış bir ifade ile kolumu çekmeye çalıştım. "Sen kurtulacaksın tüm pisliklerden anladın mı? Ben gebersem bile sen yaşayacaksın!"

Zor bir dönemden geçiyorduk. Bu dönem benim için ne kadar zor ise Ayaz için çok daha zordu, elbette bunun bilincindeydim. Birbirimize verdiğimiz bir söz vardı: Sonuna kadar savaşacaktık.

"Hâlâ aynı Ayaz'sın değil mi?" Açık renk gözleri karanlıkta elmas gibi parlıyordu. Benim konuşmamı beklerken her an karşı atak yapmak ister gibi dudakları hafif aralık duruyordu. "Sen yapabilirsin ama ben yapamam. Sen zaten kötüsün ama ben temizim, öyle mi? Yapma Ayaz! " Boşta olan kolumu yanıma doğru açıp bulunduğumuz alanı gösterdim. "Etrafımıza bak; ikimiz de aynı yerdeyiz. İkimiz de Amatem'de tedavi görüyoruz. Artık beni korumaya çalışıp kendini umursamamaktan vazgeç! "

Aralık bıraktığı dudaklarından soğuk bir nefes çekerken kolumu bıraktı. Olduğum yerden hareket etmeden beklemeye devam ettim.

"İstersen cehennemin dibinde yanan bir günahkâr ol," dedi kelimelere işkence çektirmek ister gibi ağır ağır. "Ben yine de seni korumaya devam edeceğim."

"Ayaz gerçekten-" diye savunmaya geçeceğimde çatının kapısından bir ses geldi.

"Sizin burada ne işiniz var?" Görevli adam bizi bir kereliğe mahsus şikayet etmeyeceğini söyleyip tembihleyerek çatıdan kovunca mecburen ikimiz de odalarımıza dönmek zorunda kaldık.

Yatağa girdiğimde içim huzursuzdu. Ayaz fiziksel olarak yoksunluk krizi geçirmiyordu artık ancak psikolojik olarak hâlâ zehirliydi ve iyileşebilecek miydi emin olamıyordum.

**

Genel olarak rüya gördüğümde ya da bir kâbusun içinde olduğumda bunu anlayamıyordum. Aslında bu durum sadece benim için değil insanların geneli için böyleydi. İnsanlar rüya gördüğünü anlayamasalar bile bir tuhaflık olduğunu sezebilirler ya da tam tersi, rüya aşırı gerçekçi olabilirdi. Öyle ki uyandıktan sonra bile yaşadığım  olayın aslında bir rüya olduğunu idrak etmekte zorlandığım bile olmuştu.

Şu anda ise rüya gördüğümden kesinlikle emindim. Rüya gördüğümü düşünüyordum çünkü Amatem'de değildim. Normal şartlar altında oradan çıkmam imkansızdı; kesinlikle bir rüyanın ya da daha kötü ihtimalle bir kâbusun içindeydim.

Bir evin kapısının önündeydim; kapı aralıktı ve evin içinden, çok derinden bir ses geliyordu. Ne yapmam gerektiği konusunda kararsız kalmış olsam da sonunda kendimi aralık kapıyı içeri doğru iterken buldum.

İçine girdiğim ev bana hem yabancı hem de tanıdıktı; mobilyaları daha önce görmüştüm ama evdeki kasvet tanıdık değildi. Duyduğum garip ses yavaş yavaş bir anlam kazanıp bebek ağlamasına dönüştü. Bebek acı acı ağlarken sesi takip ederek yukarı çıkan merdivenleri tırmanmaya başladım.

Üst kata çıktığımda bebeğin ağlaması bir feryada dönüştükten sonra tamamen kesildi. Koşmaya başladım ama ben koştukça koridor anlamsızca önümde uzamaya devam etti.

Nefes nefese bir kapıyı açtığımda ayaklarım ıslandı; o an ayaklarımın çıplak olduğunu fark ettim. Ayaklarımı ıslatan şeyin kan olduğunu görünce dehşetle nefesimi tuttum ve içeri baktım.

Küvetin önüne eğilmiş, siyah saçları beline kadar uzanan bir kız vardı. Kız o kadar zayıf ve güçsüz görünüyordu ki ona yardım etmek isteyerek ona doğru yürüdüm kan gölünün içinde. Arkasında durduğumda küvetin içini gördüm.

KÜLLER (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin