26.BÖLÜM

14.2K 850 242
                                    

26.BÖLÜM

Tuncay Meydan'ın açıklamasından sonra sessizlik bulunduğumuz ortamı ele geçirdi. Bir elimde çantam diğer elimde ceketim öylece olduğum yerde kaldım. Bu cümlenin anlamı ve önemi yavaş yavaş dağıldı zihnimin içine.

Yani Tuncay Meydan baba olabilecek bir erkek değildi.

Mecazen değil, onun babalık ile hiç alakası olmamıştı zaten, çocuğuna öz annesini öldürtmüştü ama söz ettiğim biyolojik olarak da baba olmaya uygun olmamasıydı.

O birkaç saniyelik sessizlik içine beş seneyi sığdırdı ve Ayaz'ın yaşadıkları onun zihninden benim zihnime patır patır dökülmeye başladı.

Babası istediği için annesini öldürmüştü. Babasının yüzünden hapishanede yatmıştı. Babasının yüzünden uyuşturucu bağımlısı olmuştu. Babasının yüzünden intihar etmişti.

Babası Ayaz'ın hayatını mahvetmişti ama o adam aslında Ayaz'ın babası değildi.

Tüm bunların ağırlığı içime çığ gibi devrilirken bir an elimi hissedemedim ve çantam kayıp yere düştü. Sessizliği dağıtan da bu kaba ses oldu.

Ayaz afallamış bir suratla babasına bakarken dudakları titreşti ama içinden net bir sözcük dışarı ulaşamadı. Titreyen dudaklarını sıkıp duyduklarına anlam vermeye çalışarak yutkundu.

"Sen... " dedi ama devam edemeyerek sustu. Kaşlarını çatıp gözlerini aşağıya, babasının elinde tuttuğu kağıda indirdi. Durgunluğu, büyük bir dalga gelmeden önce hareketsiz olan deniz gibiydi.

Uzanıp babasının elinden kağıdı aldı ve kağıdı tüm ciddiyetiyle incelemeye başladı. Baktı, baktı, baktı. Saniyeler ortamdaki garip durgunluğu kovaladı ve oluşan dakikalar beraberinde fırtınayı taşıdı.

Sonunda gözlerini sıkarak kağıdı avucunun içinde buruşturdu. İçinde bilimsel olarak 'Tuncay'ın Ayaz'ın babası olma ihtimalinin olmadığı' yazan kağıt Ayaz'ın yumruğunun içinde kayboldu. Sanki kağıdı tüm gücüyle sıkarsa içinde yazan gerçeği de yok edebilecekmiş gibi sıktı.

"Ben kısırmışım, " dedi Tuncay tekrar, takılmış bir plak misali. "Ben... kısırmışım. Ben... "

Ayaz gözlerini açıp avucunda sıktığı kağıdı bir küfür savurarak duvara fırlattı. Kağıt duvara sertçe çarptıktan sonra yere düştü. Ben korkuyla bir adım geriledim ancak Tuncay'ın yüzünde mimik dahi oynamadı. Olduğu yerde durup Ayaz'a dümdüz bir suratla bakmaya devam etti.

"Sen benim oğlum değilsin, " diye mırıldandı. Daha çok kendisine söylüyor gibiydi aslında.

Ayaz patlatacak gibi sıktığı kafasını yavaşça bırakıp sinirden kızarmış gözlerle babasının şok geçiren yüzüne baktı.

"Sen benim oğlum değilsin, " dedi Tuncay tekrar. Ama bu kez sesi daha gür çıktı. Yüzünde nihayet bir duygu kıpırtısı belirirken Ayaz'a yaklaşıp iki yandan başını tuttu ve gözlerinin içine baktı. "Duydun mu? Ben senin baban değilim! " diye bağırdı.

Bu Ayaz'ın çileden çıkması ve babasına tepki göstermesi için yeterli oldu. Durgun denizi canlandıran ufak bir rüzgârdı.

Tuncay'ın ellerini tutup geriye doğru savurarak Tuncay'ı sırt üstü yere düşürdü. Ayaz eliyle yüzünü kapatıp olduğu yerde ne yapacağını bilemeyerek dolanırken Tuncay doğrulup düştüğü yerde oturmaya devam etti.

Yaşanan olaylar bozulmuş bir rubik küpü gibiydi. Çözmek için uğraşıyorduk ama daha da karışıyordu sanki. Her hareketimizde bir şeyleri düzelttiğimize inanıyorduk ama aslında hiçbir şeyin düzeldiği yoktu.

KÜLLER (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin