4.BÖLÜM
Ayaz'ın söylediği gibi onun hikâyesini anlatan romanın sayfalarını geri çeviriyorum. Annesini öldürmesi için oğlunun eline silah tutuşturan bir adamı anlatıyor bu sayfa. Başka bir sayfayı açıyorum. Bu sayfada çocuk büyümüş, babasından daha güçlü belki de. Yazarın kelimelerinden kitaba kan fışkırıyor; çocuğun babasına her siteminde ayrı bir yumruk patlıyor cümlelerde. Birkaç yaprak kapatıyor o kanlı sayfaların üstünü ama kan izleri her sayfaya bulaşıyor.
Ayaz'ın hayatını kana bulayan babası ise şimdi karşımızda bize bakıyordu.
Ayaz babasının üstüne doğru yürüyünce kolundan tutarak onu geri çekmeye çalıştım. "Nereden öğrendin benim burada olduğumu?" diye sordu öfkeyle.
Ayaz'ın ses tonu oldukça agresif ve yüksek çıktığı için danışmada bekleyen iki hasta bakıcının gözleri Ayaz'a doğru çevrildi.
"Sakin ol oğlum," dedi Tuncay Meydan. Tıpkı vahşi bir hayvana yaklaşır gibi elini öne doğru uzatıp temkinli adımlarla Ayaz'a doğru yaklaşmaya başladı. "Neden bana böyle güzel bir başlangıç yapacağını haber vermedin?"
"Oğlum deme bana!" Ayaz öne doğru bir hamle yapınca babası hemen bir adım geri çekildi. Tuttuğum kolundaki kaslar iyice gerildi.
"Ayaz böyle davranma oğlum," dedi babası. "Sen tedavi olunca her şey yoluna girecek. Sen de unut geçmişte olanları."
"Unutayım mı?" diye sordu Ayaz. Kaşları hayretle havalandı babasına bakarken. "Geçmişi unutayım öyle mi?"
Ayaz elini yumruk yapıp parmaklarını kendine hâkim olmaya çalışır gibi sıkınca diğer elimle de tuttum kolunu korkarak. Endişeyle gözlerimi yüzüne kaldırdığımda dişlerini sıkmaktan çenesi titriyordu ve gözlerindeki ince damarlar patlayacak gibi belirginleşmişti.
"Ayaz lütfen sakin ol," dedim panikle. Babasına bakmasın diye önüne geçip elimi yanağına koydum ve kendime bakmaya zorladım. "Hadi gidelim buradan."
"Beni suçlamaya ne zaman son vereceksin?" diye sitem etti babası sanki buna hakkı varmış gibi. "O kadın masum değildi!" Sesi gitgide yükselmeye başladı. "Değersiz bir kadın için bana kin beslemeye devam mı edeceksin!?"
Ayaz önce bileğimden tutarak yüzündeki elimi çekti yavaşça. Gözleri bana hiç bakmıyordu. Sonra gözleri babasının üstündeyken koluna yapışan diğer elimi de çekti ve kendisinden uzaklaştırdı.
"Değersiz bir kadın?" diye soludu önce sessizce.
Günlerdir Ayaz o kadar sakin günler geçirmişti ki onun şiddetli yanını unutmuştum. Yoksunluk krizleri gibi öfke krizlerinin de bittiğini düşünmüştüm ancak şimdi öfke krizinin artarak geldiğine şahit oluyordum.
Ayaz babasını tek yumrukla yere serdikten sonra nefes bile almadan yüzüne yumruklarını indirmeye başladı. Danışmadaki kadın telefon ile birilerine haber verirken, iki hasta bakıcı da Ayaz'ı çekmeye çalışıyorlardı. Ben ise gücümün yetmeyeceğini kabullenerek sadece bekliyordum.
Ayaz'ın babasına ettiği küfürlerin ve yüzünde patlattığı yumrukların sesi yükselirken üst kattan iki görevli adam daha gelip Ayaz'ı durdurmaya çalıştılar. Üç tane görevli Ayaz'ı tutmaya çalışırken Ayaz kıpkırmızı olmuş bir halde deli gibi debelenip bağırmaya çalışıyordu.
Ayaz'ı yere yatırdıktan sonra adamlardan bir tanesi kollarına, bir tanesi bacaklarına bir tanesi de kafasına bastırarak yerde sabit tutmaya çalıştılar. Adamlardan bir tanesinin elinde şırınga olduğunu görünce istemsiz bir tepki ile onlara engel olmak istedim.
"Durun!" Ben onlara koşamadan biri kolumdan tutarak beni durdurdu. "Sakinleştirici sadece," dedi Doruk. Eren de onun yanındaydı ve ikisi de daha önce böyle bir sahneye şahit olmuşlar gibi sakince bakıyorlardı.
Ayaz ağıza alınmayacak küfürler savururken adam koluna şırıngayı batırdı ve Ayaz saniyeler içinde kendini kaybetti. Tuncay Meydan için başka bir görevli gelip yerden kalkmasına yardım ederken üst kattan sedye ile başka bir görevli geldi.
Ayaz'ın içinde bir canavar ölmüştü ancak küllerinden başka bir canavar oluşuyordu.
**
Zor olsa da tedavi sürecimizde bir ayı geride bıraktık. Grubumuzdan tek bir kişi bile tedaviyi yarım bırakmayı düşünmedi ancak her şey mükemmel de gitmiyordu. Bizim hayatımızda hiçbir zaman mükemmel diye bir şey yoktu zaten ama yine de iyi gidiyorduk.
Psikoloğun odasında yine Ayaz ile birlikteydik. Ayaz'ın ilk terapisinden sonra tahmin ettiğim gibi herkes haftada bir gün terapi almaya başlamıştı. Nebil Bey her bireysel terapimize çift olarak katılmamıza alışmıştı ve sorun etmiyordu. Seans sonuna yaklaşırken ikimize birden bir soru sordu.
"Neden ölmek istediniz?"
Son günlerde ellerim sürekli üşüyordu. Üşüyen ellerimi bir araya getirip bacaklarımın arasına soktum. Ayaz'ın evine gittiğim o günü düşünmeye çalışınca bacaklarımı birbirine daha çok bastırarak ellerimi sıkıştırdım çünkü yine titremelerinden korktum.
"Zaten ölümü bekliyorduk," diye konuşmaya başladığımda tam karşımda oturan Ayaz'ın bileklerine diktim gözlerimi. "Birbirimize söylemiyorduk ama ikimiz de ölümü bekliyorduk ve ölümün bize gelmediği her saniye daha çok korkuyordum."
İçimi sıkıntıyla çekerek gözlerimi kaldırdığımda Ayaz ile göz göze geldik. Mavi gözlerinden gözlerimi ayırmadan, "Ölüm bizi bulmadan biz ona gitmek istedik," dedim.
"Şimdi bir şeyler değişti mi peki?" diye sordu önündeki bilgisayara bir şeyler yazarken.
Tebessüm ettim. "Ölüm bizi kabul etmediği için memnunum."
"Peki ya sen Ayaz?" diye sordu Nebil Bey. "Sen neden ölmek istemiştin?"
Ayaz dikkatle bana baktığı için Nebil Bey Ayaz'a soruyu tekrar etmek zorunda kaldı. Düşünürken iki kaşının ortasında oluşan belirsiz çukurdan içine gömdüğü anılar gözlerine akmaya başladı.
"İntihar etme fikri benim için yeni değildi," dedi düşünceli bir halde. "Her gün kendime yaşamaya devam etmek için saçma sebepler arıyordum. Arabamı yarın şu hızda kullanacağım için bugün de ölmeyeyim, yarın hava güneşli olacak güzel bir günde ölmeyi hak etmem yarın da ölmeyeyim... Sonra kaybetmekten korkacağım bir sebebim oldu," dedi gözleri bana tutunurken. "Yaşama sebebim bana geldi ve ölümü teklif etti. Hayır deme şansım yoktu."
"Peki ya şimdi?" diye sordu Nebil Bey.
"Şimdi..." derken gözlerini kaçırdı. "Sebep aramayı bıraktım."
"Yani artık yaşamak için bir sebepe ihtiyaç duymuyorsun doğru mu anladım?"
Ayaz anlam veremediğim bir şekilde gülümsedi. "Öyle de denebilir..."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLLER (2)
Novela JuvenilZEHİR 2. kitap ** Yazmış olduğun bir yazının üzerini karalaman o yazıyı yazdığın gerçeğini değiştirmiyor ve yok etmiyordu. Geçmişte yaptığın hataları düzeltmek için onları silmen gerekiyordu ama geçmiş geçmiş...