Savaş? Savaşma?
ELİF
Pazartesi günü işe geç kalacağımı anladığımda Zeynep'i arayıp öğleden sonra geleceğimi söyledim. Efe beni bırakmamıştı. Ben de kolayca ona boyun eğmiştim. Kocaman yatağın içinde, onun güçlü kollarının arasından başka herhangi bir yerde olmak istemediğimden emindim.
Yine de kalktık. Beraber duş aldık. Efe şaşırtıcı derecede güzel bir kahvaltı hazırladı ve taze filtre kahve demleyerek gönlümü kazandı. Havadan sudan konuşarak kahvemizi içerken birkaç saat içinde işte olmamız gerektiğinin farkında değilmişiz gibi ağır ağır hareket ediyorduk.
Evinin her köşesine girip çıktım. Bakabildiğim her fotoğrafa baktım. Hepsi çok güzeldi. Kayra çok yetenekliydi. Bazıları ise daha az profesyoneldi ama o anı gerçek anlamda durdurmak istedikleri belliydi.
"Ailenle ne kadar çok zaman geçirmişsin."
"Her tatili."
"Kaç yaşına kadar?"
"Üniversiteye kadar her sömestr ve yaz tatilini beraber geçirdik. En azından önce onlarla vakit geçirmek zorundaydım. Eğer zamanım kalırsa başka planlar yapabilirdim. Zaten çoğunda Dağhan'da bizimleydi. O yüzden sesimi çıkarmıyordum. Üniversiteden itibaren bir onlarla bir arkadaşlarımla gezmeye başladım."
"Sesini çıkaramıyor gibi değil de halinden memnun gibi görünüyorsun."
Biraz utanarak omuz silkti.
"Eğlenceli olduklarına yemin edebilirim. Sadece scrabble oynamadıkları zaman. O zaman aşırı küfür ediyorlar."
Annesi ve babasını düşününce bir masanın başında oyuna sinirlenip küfür ettiklerini hayal etmek zordu. Güldüm.
"Çok ciddiyim. Bir gün elbet denk gelirsin. Yani gelmeni istemem ama çok sık oyun oynuyorlar."
Ailesini de kapsayan geleceğe dair planları duyunca gerildim ama belli etmemek için fotoğraflara bakmaya devam ettim.
Bir mağaranın girişinde çekilmiş fotoğrafta üçü de yan yanaydı. Kayra, Dağhan ve Efe. Fotoğrafı kim çekmişti? Üçlünün yer aldığı her fotoğraftaki dördüncü kişileri merak ettim. Onların hayatında tatile gidebilecekleri kadar yer kaplayan önemli kişiler miydi? Peki bu beni neden rahatsız ediyordu? Hayır, kıskanmıyordum. Benim de bir geçmişim vardı. Hissettiğim öyle bir şey değildi. Daha çok henüz onu birçok kişiden az tanıyor olmamdı. Yaşanmışlığımız yok denecek kadar azdı. Aramızdaki bağ kırılgandı. Benden daha fazlasına sahip olmuş olabilecekleri için hayıflanıyordum sadece.
"Ne sormak istiyorsun?"
Dürüst olacağıma söz vermiştim, öyle değil mi?
"Dördüncü kişileri merak ediyordum," derken sesim kısıktı. Ona bakmamak için hareket etmedim. Arkamda olduğunu hissediyordum.
Bir kolunu belime dolayarak çenesini omuzuma yasladı. Bu pozisyona o kadar sık giriyorduk ki ikimizle bağdaştırmaya başlamıştım. Samimiyet içeriyordu. Sıcaklık.
Diğer kolunu önüme doğru uzatıp bir grup fotoğrafı işaret etti.
"Bir ay boyunca gezdik," dedi. "Dört kişiydik. Ama ara ara beş ve altıncı kişiler de oldu."
"Dördüncü kişi de..."
Güldü. "Kayra'nın eski eşiydi," dedi. Şokla arkamı döndüm. Efe'nin gülümsemesi hainceydi. "Bunu sana söylememem gerekirdi. Benim sırrım değil sonuçta ama senden de bir şey saklamak hoşuma gitmezdi. Ayrıca yanlış şeyler düşünmeni istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARZUNUN ESİRİ - Esaret Serisi 1 (TAMAMLANDI)
General FictionElif, aşkın üzerindeki gücünden korkuyordu. İnsanın gözünü kör eder derler ya, işte tam olarak bunu yaşıyor, kendini tanıyamıyordu. Yürüdüğü yolda aldığı yaraları sarmayı dahi başaramamışken Efe Kozan karşısına çıktığında, kaçmaktan başka çaresi ol...