Aralık 2018 - İtalya / Floransa
Dışarıdaki soğuk esinti yeni evlerinin pencerelerinden içeri sızmaya çalışıyor, cama vurdukça sert sesler çıkarıyordu. Elif rüzgârı yakalamak ister gibi ellerini pencerenin ahşap pervazının yanına götürdüğünde serinlik parmak uçlarını yaladı. Demek ki evi ısıtmakta zorlanmalarının diğer bir sebebi de buydu. Tıpkı ana kapı gibi yalıtımı korkunçtu. Yine de burayı kiralarlarken heyecandan yerinde duramamıştı ve o heyecanı hala korumayı başarıyordu.
Şehirdeki diğer tüm evler gibi bu binada oldukça eskiydi. Dezavantajı kimsenin yenilemek için çaba göstermemesiydi. Bu yüzden de aylık sadece yedi yüz euro ödüyorlardı. Merkeze bu kadar yakın olup da böyle düşük bir miktar ödemek normalde mümkün değildi. Joseph'in de gezdikleri üç evin sonunda buraya tamam demesinin tek sebebi de merkezi olduğunu kabullenmesiydi. Genç kadın biraz üzülerek Joseph'in fazla çalıştığını ve evlerinde doğru düzgün zaman geçiremediklerini düşündü. Bugün bile zamanında yanında olmayı başaramamıştı.
Bu evdeki ilk özel günleri, Elif'in doğum günüydü. Alışveriş yapmış ama ne yemek yapacağını bilemeyip akşamı zehir etmemek için genç adamın da en sevdiği restoranlardan birinden sipariş vermişti. Güzelce hazırlanmış, Joseph'in aldığı siyah dantelli iç çamaşırlarını giymişti. Üzerine dizlerini geçen, derin yırtmaçlı siyah elbisesini... Aynanın karşısında kendine bakarken gördüklerini sevmişti ama kendini yine de biraz tuhaf hissediyordu. Daha önce hiç bu kadar sık siyah giydiğini hatırlamıyordu. Genç kadının renklere aşık bir ruhu vardı. Oysa Joseph sıklıkla ona siyahın her şeyden çok yakıştığını söylüyordu. Saçlarının dizginlenemez bir alev gibi karanlığın içinde dans ettiğini mırıldanıyor, ona tutkulu gözlerle bakıyordu. Elif bunu çok seviyordu. İşte, tam da bu yüzden genç adama uyum sağlamakta bir zarar görmüyordu.
Genç kadın dar bir kolonunun üzerine astıkları saate baktı ve adamın gelmeyeceğini kabullendi. Küçük kanepenin kenarında otururken gözlerini soğuyan yemeklerine ve bitirdiği ikinci kadehe çevirip hüzünle gülümsedi. Elbisesinin eteğini toplayarak dizlerini karnına çekti. Kollarını etrafına doladı. Yirmi beşinci yaş gününü, İtalya'da ama yalnız kutlayacağını hayal etmemişti. Ne Gina'nın haberi vardı ne de diğer arkadaşlarının. Bu akşamı sadece Joseph'le geçirmek istediği için kimseye söylememişti. Kendim ettim, diye düşündü. Genç adama bel bağlamamayı bir an önce öğrenmesi gerekiyordu.
Pes ederek ayağa kalktı ve kendine aldığı yiyecekleri hazırladı. Bir kadeh daha şarap doldurup şişeyi de yanına aldı. Belli ki tamamı ona ait olacaktı. Mutfağın ortasındaki küçük masada yemek istemiyordu. Gerisin geri kanepeye döndü. Elindekileri sırayla orta sehpaya bıraktı. Telefonuna gelen bildirim seslerini görmezden geldi. Biliyordu ki ikizler ve Nil onu görmek istiyorlardı ama hiçbiriyle konuşacak enerjisi yoktu. Daha onlara yaptığı bu büyük değişikliği, taşındığı evi bile anlatmamıştı. Çünkü bu evden bahsetmek Joseph'i de anlatmak demekti. Neden hala ilişkisini sakladığını kendi de bilmiyordu. Bunu keşfedene kadar uzak kalmaya devam etmesi daha iyiydi.
Televizyonda bir müzik radyosu buldu. İtalyanca öğrenebildiği söylenemezdi. Sanırım dil öğrenmeye doğuştan gelen bir yatkınlığı yoktu çünkü ne yaparsa yapsın bir noktada tıkadığını hissediyordu. Yine de müziklerini dinlemeyi, o dili duymayı seviyordu. Özellikle Joseph'in sesinden... Sevişirlerken onunla hep İtalyanca konuşuyordu. Bazen söylediklerini çeviriyordu. Kelimelerin hepsi romantik, hepsi aşkla doluydu. Onun gibi başarılı bir oyuncudan beklenebileceği gibi genç adam öznesi olduğu her anı büyülü bir parçaya dönüştürebiliyordu.
Koca bir şişe şarabı bitirdikten sonra yorgun olduğunu fark etti. Başı geriye düştü. O sırada neden ede olduğunu düşündü. Neden dışarı çıkmamıştı? Neden bir bara gidip orada içmemiş ya da son dakika planı yapmak için Gina'yı aramamıştı? Joseph'in gelmeyeceğinden emindi. İçinden kötü ama çok kötü bir ses Joseph'in bundan hoşlanmayacağını fısıldıyordu. Bu fısıltıyı duymazdan geldi. Sarhoştu. Yok yere kendi kafasını bulandırıyordu. Evde kalmıştı çünkü Joseph dönecekti ve döndüğünde onunla zaman geçirebilmek istiyordu. Onu özlemişti. Bir haftadır yüzünü doğru dürüst görmüyordu.
Ancak genç adam gece eve gelmedi. Evin kapısı gürültüyle ardından kapandığında güneş ışıkları çoktan gökyüzünü aydınlatmaya başlamıştı. Yatağında yatan kadına memnuniyetle baktı. Kendisini beklediğini, bugün bile dışarıya adım atmadığını biliyordu. Onu tamamen avucu içine almıştı ve asla bırakmayacaktı.
***
Selam arkadaşlar.
Geciktim baya, biliyorum. Bölüm bitmeden sizi daha çok bekletmemek için geçmişi ekledim. Cuma da yeni bölüm gelecek.
Bilgisayarıma yeni kavuştum. Sıkıntı vardı ki hala var ama bakalım. İdare ediyorum şimdilik.
Öptüm çok. 😚
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARZUNUN ESİRİ - Esaret Serisi 1 (TAMAMLANDI)
General FictionElif, aşkın üzerindeki gücünden korkuyordu. İnsanın gözünü kör eder derler ya, işte tam olarak bunu yaşıyor, kendini tanıyamıyordu. Yürüdüğü yolda aldığı yaraları sarmayı dahi başaramamışken Efe Kozan karşısına çıktığında, kaçmaktan başka çaresi ol...