23. BÖLÜM

10.4K 861 72
                                    

Yalnız Olmadığını Bilmenin Dayanılmaz Hafifliği

ELİF

Bir anlaşmaya varmışız gibi günlerimizi her zamanki düzeninde geçirmeye devam ettik. Sanki o gün ofiste yaşananların üzerine ince bir perde çekmiştik. Bekliyorduk. Gözüm sürekli tarihe takılıyordu. İşe gidip geliyor, dikkatimi dağıtacak bir şeyler arıyordum. Bir gün. İki gün. Üç gün.

Neyse ki yılbaşı yaklaşıyordu ve otelde yoğun bir hareketlilik vardı. Babam bile son birkaç gündür bizimle beraberdi ki bu da kafamın dağılmasına büyük ölçüde yardımcı oluyordu. Yine de saatleri saymaktan geri duramıyordum. Çünkü ertesi gün hapı almamıştım. Bu kararı neye dayanarak verdiğimden bile emin değildim. Bir çocuk bakabileceğime sahiden inanıyor muydum? Ya da bu çocuğu gerçekten istiyor muydum?

Efe'nin ağzını bıçak açmıyordu. Hap almadığımı ve önümüzdeki günlerde bazı gerçeklerle yüzleşeceğimizi biliyor olmasına rağmen o... Mutlu görünüyordu. Nasıl mutlu olabilirdi? Çocuğu olsun mu istiyordu? Buna hazır mıydı? Soramıyordum. Konuşmaya cesaretim yoktu. Hem... Hamile olmayabilirdim. Üzerine boşuna düşünmenin alemi yoktu. Yine de... Günler geçmek bilmiyordu.

Kapım yalandan bir tıklatmanın ardından açıldığında babam eşikte belirdi.

"Konuşmamız lazım," dedi içeri girerken. Yerimden kalktım. Masanın etrafını dönüp koltuğa geçerken bu sefer ağzından beni zor durumda bırakacak ne çıkacağını merak ettim. Bir süredir Pazar kahvaltılarına dahi gitmiyordum.

"Yılbaşı geldi."

Demek buydu. Efe'yle bana verdiği süre doluyordu. Ama ona bu sürenin anlamsız olduğunu ve kabul etmeyeceğimizi söylemiştik.

"Ve?"

"Bir karara vardınız mı?"

İçimdeki bir ses bağırıyordu, sana ne!

"Pek sayılmaz."

Gür kaşlarını çattı. Aslında en sakin anında bile kaşları hafifçe çatık dururdu.

"O zaman konuşun ve bir karara varın. İnsanlar konuşuyor, soruyor..."

"Başkalarından bize ne baba? Bana sormuyorsun bile mutlu muyum, mutsuz muyum? Bu durum beni nasıl etkiledi? Beni bir topa koydun ve hala istediğin sonucu almayı bekliyorsun."

"Kaç yaşındasın sen? On üç mü? Yaşadıklarının sorumluluklarını almayı bilmiyorsan bir şirketi nasıl yöneteceksin? Ya da o açmayı çok istediğin şarap evini nasıl işleteceksin? Her hareketin bir sonuç doğurur. Bunu şimdiye kadar öğrenmediysen acısını çekeceksin."

Hala nasıl şaşırabildiğimden emin değildim. Ondan gelecek ufacık bir sevgi ve anlayış kırıntısına açtım. Umut ediyor, bekliyordum. Çok mu aptaldım?

"Bu bir iş anlaşması değil."

"Her şey bir iş anlaşmasıdır. Kendini topluma nasıl sunarsan onlar da sana öyle yaklaşır. Değerini kendin belirleyeceksin ve sen kendini ucuz gösteriyorsun."

Aldığım nefesi tuttum. Genzim yanıyordu. Gözlerimi akıtmamak için dişlerimi sıktığım yaşlarla doluyordu. Onun karşısında aciz görünmemek için ayağa kalktım.

"Verdiğin sürenin bizim için bir anlam ifade etmediğini söylemiştik," dedim sesimi güçlü tutmaya çalışarak.

Ağlamayacaktım. Hayır. Şimdi değil.

"Kabul ettiğimi duydun mu?"

Ayağa kalktığını duydum. Gözlerimi yumup elimden geldiğince kendimi toparlayıp ona döndüm. Yüzüne baktım. Hala birazcık sevginin ve şefkatin izini arıyordum çaresizce.

ARZUNUN ESİRİ - Esaret Serisi 1 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin