25. BÖLÜM

11.8K 798 45
                                    

Arkanı Dönüp Gidemezsin

ELİF

Kapım çaldığında yatağımdaydım. Kedi sırtını karnıma yaslamıştı. Beraber uzanıyorduk. Havai fişekler patlamaya başlamadan önce uyumuş olmak ve mümkünse sabaha kadar uyanmamak istiyordum. Kapının sertçe vurulmasıyla önce ben yerimden sıçradım, peşi sıra kedi huysuzlanarak yataktan kalkıp aşağı atladı.

Bir ihtimal gelen Efe'yse diye yerimden kalkıp kapıya doğru sessiz ama hızlı adımlarla yürüdüm. Kapıyı açmayacaktım. Onunla yüzleşmeye hazır değildim ama kapının üzerindeki minicik delikten de olsa onun güzel yüzünü görmek için ölüp bitiyordum.

Kapıya ulaştığımda kapı bir kez daha vuruldu. Nefesimi tutarak yaklaştım ve delikten dışarı baktım.

Ah kalbim...

O kadar yakışıklıydı ki ve ben sanki onu aylardır görmüyormuşum gibi özlemle doluydum.

Boğazım düğümlendi.

Kapıyı bir kez daha çaldı. Yüzündeki ifade sabırsız ve fazlasıyla kararlıydı. Kaşlarını çatmış onu izlediğim noktaya bakıyor, bekliyordu.

Kalp atışlarım heyecanla hızlandı. Kapıyı açmak ve düşünmeden kendimi kollarına bırakmak istiyordum. Bunu yapabilir miydim? Beni kabul eder miydi? Konuşmak istemiyordum. Onunla sevişmeme izin verir miydi? Sonrasında ne olacağını düşünmeden ona sahip olabilir miydim?

Bir adım atarak kapıya iyice yanaştı. Alnını kapıya dayadı.

"Elif," dedi. "Oradasın, biliyorum."

Bilemezdi. Evin içi tamamen karanlıktı. Çıt çıkmıyordu.

"Seni hissedebiliyorum."

Mümkün değildi.

"Aç kapıyı, aşkım. Lütfen."

Görebilecekmiş gibi kafamı iyi yana salladım.

Burnum kapıya yaslı tek gözümle onu seçmeye çalışırken geri çekildi. Bir kez daha gözlerimin içine bakıyordu.

"Bana inanmaktan korkuyorsun," dedi. "Seni ikna etmemden korkuyorsun. Bu yüzden kaçıyorsun. Hissetmek istemiyor musun? Sevgime sahip olmak istemiyor musun?"

Üzerinde siyah bir kazak vardı. Dışarıda hava buz gibiydi ama o üzerine bir mont bile almamıştı. Siyah kotu ve siyah botlarıyla binanın yetersiz aydınlatmasının altında durmuş, filmlerdeki kötü kahramanlara benziyordu. Sakalla kaplı yüzü, dağınık saçları ve iki yanında yumruk olmuş elleriyle beni ele geçirmeye gelmişti. Bakışlarında ateş vardı. Aşkın ateşi, öfkenin ateşi, özlemin ateşi. O ateş beni esir alacaktı. Tek yapmam gereken kapıyı açmaktı.

"Aç kapıyı," dedi bu sefer daha keskin bir tonla. "Bunu sen de istiyorsun, biliyorum."

Konuşmak zorunda değildik. Bunu yapabilirdim. Onu içeri alabilir ve nefret ettiğim bugünü tıpkı diğerine yaptığı gibi güzelleştirmesine izin verebilirdim. Her şeyi unutturabilirdi bana. Beni kendimden geçirebilirdi.

"Elif. Aç kapıyı. Hadi, aşkım."

Sabrı tükeniyordu. Bana ulaşmak istiyordu. Ben de ona.

"Beni bırakamazsın."

Haklıydı. Haklı olmasından nefret ediyordum.

"Beni bırakmana izin vermem."

İhtiyacım olan buydu. Efe sağlam bir şekilde yere basıyordu. Sarsılmıyor, batmıyor, yıkılmıyordu. Ona tutunmak istiyordum. Beni sürüklendiğim yerden çıkarmasını ve bir başka rüzgâra daha kapılmamı engellemesini istiyordum.

ARZUNUN ESİRİ - Esaret Serisi 1 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin