Aralık 2019 - İtalya / Floransa
Elif, upuzun sarı saçları mekânın renkli ışıkları altında parlayan bir kadının Joseph'in elini tutmuş barın karanlık taraflarına çekiştirdiğini gördüğünde birçok duyguyu birden yaşadı. Hayal kırıklığı. Rahatlama. Kabulleniş. Öfke. Daha ne yaptığının farkına varmadan kendini onları takip ederken buldu. Hızlandı. Hızlandı. Köşeyi döndü ve onlarla yüzleşti. Neyse ki henüz birbirlerine sokulmaktan öteye gitmemişlerdi. Eğer Joseph'in dudaklarını o kadının üzerinde görseydi şu anda olduğu yere kusabilirdi. Midesi bu kadarını bile kaldırmakta zorlanıyordu.
"Ah Joseph..." diye fısıldadı. Neden? Elif'in sevgisi ona neden yetmemişti?
Joseph de Luca her zamanki gibi mükemmeldi. Kadından ateşe değmiş gibi hızla uzaklaştı ve kadına İtalyanca birkaç cümle haykırdı. Kadın Joseph'e uzanmaya çalışınca adamın gözlerinde karanlık bir bakış belirdi. Kendisine uzanan elleri tutup itti. Elif, Joseph'in kadına bana dokunma dediğini duydu. Gülecekti. Az kalsın dudaklarının arasından bir kıkırtı kaçacaktı ama nasıl olduysa sağduyulu davranmayı başarabildi.
Joseph'in kendisine gelmeye başladığını gördüğünde arkasını dönerek koşmaya başladı. Kalabalığı yardı. İçlerinden hızla geçip gitti. Çıkışa kadar bir kez olsun yavaşlamadı ve arkasına bakmadı. Biliyordu ki onca insanın arasında Joseph onu kovalamazdı. Ne de olsa onu tanıyan biri çıkabilir ve yaptığı bu taşkınlığın nedenini sorgulayabilirdi. Joseph'in imajı, onun her şeyiydi.
Eve vardığında saat neredeyse on iki olmak üzereydi. Az sonra havai fişekler patlayacak ve tüm şehir yeni yıla girişini kutlayacaktı. Genç kadının vücudu sinirden buz kesti. Kutlanmaya değer hiçbir şey kalmamıştı onun için. Önce doğum günlerini çalmıştı Joseph, şimdi de yeni yıla dair taşıdığı umutları.
Kabanını çıkarıp koltuğun kenarına attı. Neredeyse bir buçuk yılını geçirdiği eve bakarken göğsü sıkıştı. Yine bir yere ait olmayı başaramamıştı. Odasına gidip dolabın üzerinden valizini indirecekken kapı açıldı. Onu bu kadar erken beklemeyen Elif, şaşırdı. Her ne kadar istemese de Joseph'le yüzleşmek için salona dönerken kendini telkin ediyor, güçlü kalması gerektiğini tekrarlayıp duruyordu.
Genç adam, Elif'i görür görmez bağırdı. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?"
"Bu soruyu kendine sorman gerekmiyor mu sence de?"
Joseph uzun zamandır kimseden böyle bir karşılık almamıştı. Elif'in üzerinde çok çalışmıştı. İlmek ilmek işlemiş, onu elinden kaçırmamak için sabırla hareket etmişti. Aylardır genç kadının etrafında onlarca dümen çeviriyor ama Elif, hiçbirini fark etmediği gibi gözleri azıcık açılacak olsa Joseph'in tek bir sözüyle yelkenleri suya indiriyordu. Elif'i seviyordu. O bugüne kadar sahip olduğu en güzel kadınlardan biriydi. Dirençliydi ama yine de sevgiye açtı. O kadar savunmasızdı ki Joseph ona sahip olurken yalnızca bedeni değil zihni de doruklara ulaşıyordu.
Geri adım atması gerektiğini fark etmesi yalnızca saniyeler sürdü.
"Mia caro, o kadını başımdan attığımı gördün."
"O kadını beni fark ettikten sonra başından attığını gördüm."
Genç adam birkaç adımla Elif'in karşısına geçti. Ona dokunmak için doğru anı kolluyordu.
"Tiyatroda çalışıyor. Beni çağırdı. Onu takip ettim. Arkaya geçip de kendini üzerime atana kadar ne olduğunu anlamadım bile. Bunun için gerçekten bana kızıyor musun? Defalarca senin gözlerinin önünde de bunu yapmadılar mı? Nasıl olduklarını biliyorsun, mia caro."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARZUNUN ESİRİ - Esaret Serisi 1 (TAMAMLANDI)
General FictionElif, aşkın üzerindeki gücünden korkuyordu. İnsanın gözünü kör eder derler ya, işte tam olarak bunu yaşıyor, kendini tanıyamıyordu. Yürüdüğü yolda aldığı yaraları sarmayı dahi başaramamışken Efe Kozan karşısına çıktığında, kaçmaktan başka çaresi ol...