Bir Tutam Anı

593 52 8
                                    

⚡️

Sarmal merdiven yukarıya çıkarken Daphne'nin heyecanı git gide artıyordu. Buraya defalarca Harry ile geldiği doğruydu ama şimdiki biraz farklıydı. Yalnızdı. Dumbledore'un söylediklerinden hiçbir şey anlamadığında destek bulmak ister gibi bakacağı, öfkelendiğinde yatıştıracağı ya da öfkelendiğinde onu yatıştıracak, Daphne'nin dokunmaması gereken eşyalara -Düşünseli gibi mesela- dokunmasına engel olacak bir Harry yoktu.

Dumbledore çalışma masasının arkasındaydı. Sırtı Daphne'ye dönük bir şekilde camdan aşağıya bakıyordu. Üzerinde açık mavi bir cübbe vardı, gümüşi saçları sırtından aşağıya dökülmüştü. Sonra aniden dönüp Daphne'ye gülümsedi.

"İyi akşamlar, Bayan Browary."

"Daphne."

Daphne bir an donup kaldı. Harry'ye seslendiği gibi kendisine de ismiyle seslenmesini istemişti ama bu defa, bunu istemekle kalmamış seslendirmişti de. Ağzını tutmayı becerememesi garipti. Daphne ağzını tutmakta, öfkeli olmadığında söylediklerini ayıklamakta bundan daha iyiydi. Dumbledore ise kızmış ya da şaşırmış gibi görünmüyordu.

"Ah, " Dumbledore kocaman gülümsedi. "Tabii, Daphne. İyi akşamlar."

"İyi akşamlar, Profesör. "diye karşılık verdi Daphne. Buraya selamlaşmak için çağırılmadığını düşünmek istiyordu ama yine de, Dumbledore'a gülümsemeden edemedi.

Onun etrafında olmak, onunla konuşuyor olmak insana sebepsiz bir güven veriyordu. Daphne'nin, Bellatrix'den sonra koruyucu ailesiyle yaşamaya başladığından beri çok daha iyi bir yaşamı vardı ve şimdi sahip olduğu her şeyin Dumbledore onu kurtarmayı seçtiği için var olduğuna inanıyordu. Ona karşı hep minnet duymuştu, çevresindeyken asla tehlikede hissetmemişti ve her koşulda onun yanında yer alırdı.

Ancak, Dumbledore'un hareketleri her zaman aksini gösterirdi. Koridorlarda arkasından seslendiğini duymaz, uzun konuşmalara yanaşmazdı. Şimdiye kadar pek fazla yalnız kaldıkları da söylenemezdi.

"Harry cezada, efendim. Profesör Snape-"

"Harry'yi aradığımı da nereden çıkardın?"

Çünkü genelde Harry'yi arardı da ondan.

"Siz, beni odanıza çağırınca düşündüm ki..." Duraksadı ama hemen sonra, "Harry'yi arıyorsunuzdur."diye tamamladı cümlesini.

"Bu defa yalnızca seni arıyordum, Daphne." Dumbledore, kızın rahatsız edici ve insanda kaçmayı uyandıran bakışları altında konuşabilen nadir insanlardan biriydi. Daphne istediğinde herkesi kendinden soyutlayabilirdi. Ron, birkaç saniye içinde bir Ruh Emici etkisi yaratıp insanın yüzünü asabileceği konusunda her zaman espri yapardı.

Dumbledore hariç. Dumbledore her koşulda istediği şekilde davranmaya devam edebiliyordu. Üstelik yıllar önce çok daha garip, karanlık bir öğrencisi de olmuştu. Ve tabi Profesör Snape de öyle kolayca etkilenmezdi. Onun genel olarak Daphne'nin yüzüne bakmadığı düşünülürse...

"Seninle biraz konuşmak istedim." Dumbledore işaret edince, Daphne masanın karşısındaki sandalyeye oturdu. "Tabi eğer istersen."

"Ah,"Daphne derin bir nefes aldı. "tabi, efendim."

"Her şey yolunda mı?"

"Evet, sanırım öyle."

"Güzel." Dumbledore başını aşağı yukarı salladı. "Çok güzel."

Daphne nefesini tutmuş bekliyordu. Bir şekilde, Dumbledore onu odasına çağırdığı için heyecanlanmıştı ama bir şey olduğu da yoktu. Günlük sorular sormak için buluştuklarına inanmak canını sıkıyordu. Buna alışık değildi.

The Dead Tell No Tale (Harry Potter Fiction) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin