Draco Malfoy'a asasını geri vermişti. Bunu sakin kafayla düşününce bir süre mantıksız bir hareket olduğunda karar kıldı ama sonra, bunu neden yaptığını fark etti.
Haklıydı. Ona inanmayı hiç istemese de, içinde bir yerlerde Malfoy'un kesinlikle haklı olduğunu söyleyen bir ses vardı ve Daphne onu susturamıyordu. Bir an için burada kalmaya karar vermişti. Hiç kurtulamamaya karar vermişti. Hem kaçmak için hareket ettiği anda, onu durdurmak isteyen bir sürü Ölüm Yiyen olacaktı. Kaçmayı başarsa bile, Harry'yle nasıl yüzleşecekti?
Sonra yeniden bunun da mantıksız olduğu kanısına vardı. Burada zarar göreceği yoktu. Voldemort ona gösterdiği ilgiyi hiçkimseye göstermiyordu. Bu da Daphne'nin sonu gelmez karanlık düşüncelerini körüklüyordu.
O'nun bütün davranışları , düşünceleri ve kararları tam bir karmaşaydı. Malfoy haklıydı ve Voldemort'un gözünde Daphne, Nagini ile eşdeğerdi. Başka bir canlı Hortkuluk, bir insan Hortkuluk... Bütün yaptıkları Daphne'ye bunu düşündürüyordu.
Orada bir hafta geçirdi. Her öğün Yaxley'nin taşımakta zorlandığı bir tepsi odasına geliyor, hiçbir gün öncekiyle aynı yemekler sunulmuyordu. Taze yemeği, manzaralı bir odası ve bir dolap dolusu kıyafeti vardı.
Daphne hiçbirini umursamadı. Böylece, dolu tepsiler eksilmeden mutfağa dönmeye devam etti. Sonunda Malfoy Malikanesi'nin arka bahçesini seyrettiği büyük pencerenin önünde bayılıp öylece kaldı ve uyandığında, karnının ağrımasına sebep olacak kadar toktu.
Ve şimdi, bir haftadır gördüğü tek insan olan Yaxley, kapıda durmuş onu Voldemort ile salonda buluşmaya çağırıyordu. Daphne bir dahaki sefere bayılacağı yerlerin daha tehlikeli olmasına özen göstermekte kararı aldı. Böylece düşüp ölebilir, Voldemort'la buluşma zahmetinden kurtulabilirdi.
"Beklemekten hoşlanmayacağını bildirmemi istedi. Sizin için bir sürprizi varmış."
Uzun zamandır hiç gülmemişti. Yüz kaslarının ağrıdığını hissederek sahte, neşeden yoksun bir kahkaha patlattı.
"Sürpriz... Sürpriz demek... " Yaxley'yi kenara itip kapıdan çıkarken, "Sürpriz ." diye mırıldandı birkaç defa.
Uzun süredir çıkmadığı odadan çıkmak inkar edemeyeceği bir şekilde onu rahatlatmıştı. Yine de yüzündeki tek bir kasın bile hareket etmemesine dikkat ederek uzun merdivenleri yorgun adımlarla indi.
Yine aynı, büyük, ahşap kapının önünde durdular. Bir lobiyi andıran geniş holde ölüm sessizliği vardı. Yaxley bir adım öne çıktı, yumruğunu kapıya vurmak için kaldırdı ama vurmadan geri indirdi. Cübbesini aşağıya doğru çekiştirip boğazını temizlerken, göz ucuyla kendisini seyreden Daphne'ye hiç bakmadı.
Yumruğu yeniden havalandı ve kapıya vurmak için uzandı ama kapı artık kapalı değildi. İçeriye doğru sessizce savrularak, görünmez bir güç tarafından açılmıştı.
Ve Daphne burada olmak istemediğini umutsuzca yeniden fark etti. Karanlık Lord'la yeniden yüzleşmek, Draco'nun söylediklerini onaylamak gibi hissettiriyordu. Hissettirmekten ziyade, olan şey tam olarak buydu. Malfoy'un dediklerini onaylayacağı bir şeyler görmüş olacaktı . Bir diğer seçenek, bu gün bu odada ölme ihtimalinin olduğuydu.
Ve Daphne, dehşet içinde, ikinci seçeneği yeğlediğini fark etti.
Yaxley ayaklarını geri geri sürüyerek dışarıya çıktı ve Daphne'yi ne zaman ortasına geldiğini bilmediği odada yalnız bıraktı. Lütfen benimle kal Yaxley, diyecek hali yoktu ama tam kapıdan çıkmadan önce, Lord'un Yaxley'ye kalmasını söylemesini umuyordu doğrusu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Dead Tell No Tale (Harry Potter Fiction)
FanfictionLumos ! @SlnFhl, @Aisha_Volpina, @minibayku ve eğer buradaysan sana ithafen; Önce yılan ateş aldı, sonra aslan ve porsuk, ardından da kartal. Hepsi birer kül olup ateşe katıldılar. Odadaki karanlığı aydınlatmaya değil ama bir nebze ısıtmaya yetece...