Ne Bellatrix ile kalırken, ne yetimhanede, ne de Hogwarts'da iyi bir çocuk imajı çizememişti. Bir şekilde uyumsuz ve kötü olmayı da benimsemişti. Bir kimliği olması, hiç olmamasından daha tatmin ediciydi. Nihayetinde ne kadar çabalarsa çabalasın, insanların ona nasıl baktığını değiştiremeyecekti.
Yine de, iksiri içtiğinden ve vücudu Bellatrix'e dönüştüğünden beri, kötü olma kalıbın içine tam olarak sığdığını hissetmişti.
Yaxley'yi ara sokakta bırakıp kaçarken -pek zeki biri olmayan Yaxley, Karanlık Lord'u kesinlikle daha erken çağırmalıydı - ona ne olacağını önemsememişti ama onu oracıkta öldürememişti de. Belki de sandığı kadar kötücül bir kişiliği yoktu. Mükemmel değildi ama mükemmele yakın taklidi yapmakta başarılıydı.
Harry, Hermione ve Ron ile bağlantıya geçmek onlar zarar verebilirdi. Şimdi üç defa yakalanma tehlikesi atlatmış ve tam anlamıyla sokakta kalmıştı. Elbette böyle devam edemezdi.
Lestrange olmasına rağmen yüzünü saklayarak yürüdü. Olur da biri ondan şüphelenirse Bellatrix olduğunu zannedebilirdi. Onun dik yürüyüşünü ve nefret ettiği yüz ifadesini taklit ettiği halde, kimseyle göz teması kurmamaya devam etti. Ona benzetilmekten, onun ismiyle çağırılmaktan ölesiye korkuyordu.
Bir şey fark etmedi. Muggle sokaklarından çıktığından beri, az sonra birini ısırabilecek bir yaratıkmış hissini veren bakışlar hep üzerindeydi.
Bir kadınla göz göze geldiğinde bir an tökezleyecek gibi oldu. Buruşmuş yüzü öfkeyle kasılmış, dişleri sıkılmış, dudakları tek bir çizgi halini almıştı. Üstü yer yer yamalı ve kirliydi. Hayır, korkuyla bakmıyordu. Kesinlikle başka bir ifadeydi bu.
Nefret? Öfke?
"Bırak!"dedi kolunu yanındaki büyücüden çekip alarak. "Bırak beni! Asamı ver !"
Hiçkimse ona asasını vermedi.
Kendini adamdan kurtarır kurtarmaz, hızla öne atıldı. Hemen düşecek gibi oldu ama tam zamanında dengesini sağlamayı başardı.
"Seni aşağılık kadın!"dedi hırsla. "Seni iğrenç yaratık!"
Daphne, kadının kendisinden bahsettiğini anladığında bir an için dondu kaldı.
"Ne yaptın ona, söyle! Nereye götürdünüz, söyle! Seni aşağılık!"
Kadının elleri kollarını buldu, onu tutup hırsla sarstı. Yüzü ve boynu kıpkırmızı, gözleri yuvalarından fırlayacak kadar büyüktü.
"Nerede?"dedi yeniden." Nereye götürdün onu? Nerede, söyle!"
Bellatrix olmak o an için çok zordu. Kadını az önce tutan büyücü gelip onu almak için çabalayınca, Daphne kendini geri çekmeyi akıl edebildi. İnandırıcı olmak için kadına bir şey söylemeyi düşünmeden, yanlarından geçip yürümeye başladı.
İnsanlar, onun tökezlediğine dikkat edemeyecek kadar şaşırmış gibiydi. Sokakta çıt duyulmadı. Daphne de sarsaklaşan adımlarla yoluna devam etti.
Köşeyi dönünce, peşinden gelen kimsenin olmadığına da emin olunca, pelerinin başlığına asılıp daha çok aşağıya çekti. Gözleriyle etrafı tarıyor, sürekli arkaya dönüp biri geliyor mu diye bakıyordu.
Sonra bir şeyler değişti. Panikle dönüp tekrar arkasına baktı. İzlendiğini hissediyordu. Bu bedende bile güvende olmadığını hissediyordu. Önüne aniden çıkan bir bedene tosladı ve biraz tökezleyerek geriledi. Yüzünü yukarıya kaldırıp çarptığı kişiye baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Dead Tell No Tale (Harry Potter Fiction)
FanfictionLumos ! @SlnFhl, @Aisha_Volpina, @minibayku ve eğer buradaysan sana ithafen; Önce yılan ateş aldı, sonra aslan ve porsuk, ardından da kartal. Hepsi birer kül olup ateşe katıldılar. Odadaki karanlığı aydınlatmaya değil ama bir nebze ısıtmaya yetece...