Söz verdiğimden daha geç gelen bölüm için üzgünüm. Bölüm sonunda görüşlerinizi bildirmeyi unutmayın :)
Not: Bölüm geçmişten kesitler içermektedir.
Not 2 : Bölüm sonundaki videoyu izlerken içinde Daphne'yi hayal edeceğinize güveniyorum.
Let the Sky Fall - Adele
Evden çıkıp kapıyı ardından kapattığından beri içini kemirip duran bir şeyler vardı. Havanın soğukluğu, sokakları kaplayan gri sis ve yıldızsız gökyüzünün bununla bir ilgisi olmadığına da emindi. Ne olup bittiğini anlamak zordu. Bir şeyleri anlandırmaya çalışmak için kelimelere ihtiyacı vardı ama kelimeler sessizliğin işbirlikçileriydi. İhtiyacı olduğunda orada olmazlardı.
Hava her adımda daha koyulaşıyor, sis sokakların üzerine daha kuvvetli çullanıyor, rüzgar daha sert esiyordu. Daphne başından uçup gitmek üzere olan pelerinin başlığını kapattı.
Malfoyların evi, Daphne'nin beklediğinin aksine, tamamen büyü dışı olan bir Muggle kasabasındaydı. Hogwarts arazisinin yakınlarına buharlaşmak zorunda kalma sebebi de buydu.
Eli bir anda pelerininin cebine gidince, Malfoy'ların asalarının hala cebinde olduğunu fark etti. Elini onların üzerinden çekerken Draco'nun asasına dokunmaktan rahatsızdı. O asa, neredeyse Dumbledore'u öldürecekti. Eğer yanlış ellerde olmasaydı amacına ulaşacaktı.
Lord, Draco'nun Dumbledore'u öldürecek cesarete ve güce sahip olmadığını elbette biliyordu. Bir intahar tasarısıydı. Lucius'u cezalandırmak için sahip olduğu tek çocuğun oracıkta ölmesini ya da Azkaban'da nihayete eren bir yaşama sahip olmasını istemişti.
Daphne için de böyle mi düşünmüştü? Asasını elinde sıkı sıkı tutarak sessiz araziden, Ölüm Yiyen'lerin oluşturduğu daire şeklindeki alandan Hogwarts'ın giriş kapısına yürürken -pelerinini Harry uyuduğu sırada almıştı- ve pelerinine sarılırken merak etti.
Daphne, Hagrid ile kaçıp buraya geldiğinde henüz küçük bir çocuktu. Lord vereceği ufak bir emirle Hagrid'in yaşamına son verip Daphne'yi geri alabilirdi belki ama yapmamıştı.Daphne burada büyümüş, bunun için bir şey yapmasına gerek kalmadan insanların sevgisini ve güvenini kazanmıştı. En azından bazı insanların...Ne olursa olsun, buradaki insanlar tarafından hasar almayacaktı. Hem Dumbledore vardı. Öğrencilerini koruyup kollardı. Daphne bir sigorta, yapılabilecek en akıllıca hamle, Hortkuluk olarak akla gelecek en son kişiydi. Tıpkı Harry Potter gibi.
Dumbledore da biliyordu. Belki de kehanetin duymadığı kısımlarında Daphne'nin Hortkuluk olacağı açıkça söyleniyordu? Biri diğerinin yaşamını kurtaracak. Ne büyük saçmalıktı. Daphne ve Harry nasıl da inanmışlardı. Dumbledore, onların iki aptal çocuk olduğunu da düşünmüş müydü? Snape ile gizli kapalı görüşmelerinde, Daphne'nin ne kadar da aptal olduğunu, kehanet ve şu koruma işine ne çabuk inandığını da söylemiş miydi? Daphne'nin daha zeki olduğunu umduğunu, oysa onun tam bir hayal kırıklığı, tam bir...
Bunca yıl Harry haklıydı. Daphne, Dumbledore'un kendisine asla güvenmediğini söyleyip durmuştu. Lakin hiçbir zaman bunu gerçekten hak edip etmediğini sorgulamamıştı. Dumbledore'u ölmeden evvel son görüşünde ona sarıldığında, yaşlı adam, Tom Riddle'ın -Voldemort'un- bir parçasına dokunuyor olmaktan tiksinmiş miydi?
Harry'nin durumu farklıydı. Bir kazaydı. İsteyerek olmamıştı. Tamamen lanetlenmiş, tamamen suçlu ve tamamen karanlık sayılmazdı. Daphne'ye olan tamamen istemliydi. Lanetlenmek, parçalanmak için seçilmemiş midi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Dead Tell No Tale (Harry Potter Fiction)
FanficLumos ! @SlnFhl, @Aisha_Volpina, @minibayku ve eğer buradaysan sana ithafen; Önce yılan ateş aldı, sonra aslan ve porsuk, ardından da kartal. Hepsi birer kül olup ateşe katıldılar. Odadaki karanlığı aydınlatmaya değil ama bir nebze ısıtmaya yetece...