Hogwarts , Hogwarts Savaşı'ndan sonra
Önünde açılan ahşap küçük kapıdan dışarıya bakınca, sırtı kendisine dönük olarak oturan profesörleri ve hiç durmadan çene çalan öğrencilerin bir kısmını netçe görüyordu. Birinci sınıfların heyecanını, onları daha çok heyecanlandıran ikinci sınıfları, üçüncü sınıfların şekillenmeye başlayan kişilikleriyle birlikte sohbetlerinin Balyumruk temasından nasıl sıyrıldığını, dördüncü sınıfların akıl almaz rahatlığını, beşinci sınıfların sınavları düşündükçe solan gözlerini, altıncı sınıftakilerin gelecek planları peşinde koşturan yüzlerini, yedinci sınıfların umursamaz ama endişeli tavrını... Bunların hepsi ezbere bildiği şeylerdi.
Profesör McGonnagall'ın uzun parmakları omzuna dokununca, yıllardır geçmek bilmeyen bir alışkanlıkla eli asasına doğru seyirse de kadın bunu görmezden geldi.
"İyi misin, Browary?"
"Evet, Profesör."diye mırıldandı Daphne. "Şey... diğerleri..."
"Bir çoğu burada. Harry'de az önce geldi. Bu gün salon epey kalabalık olacak."
"Evet...bu..."derin bir nefes aldı. "Gelecek Postası, ailelerin çocuklarının bir Horkuluk ve aynı zamanda bir Voldemort destekçisi olan biriyle aynı çatı altında olmalarını onaylamadıklarını-"
"Evet, evet, herneyse." Kadının yaşlanmış yüzünden bir parıldama geçti. "Bunlara kulak asıp üzülmüyorsun herhalde. Sen hiçbir zaman hiçkimseyi dinlemedin."
"Ve hiçbir şey kazanmadım."
"Kazandın. Kendini cesurca feda etmekten geri durmadın. Voldemort'un -ya da Riddle'ın, artık her kimse- seni yolunda alıkoymasına müsade etmedin."
"Herkes aynı şeyi yapardı."
"Bunun doğru olmadığını sen de biliyorsun."
"İnsanları ardımda bıraktım. Sırf kendimde değilim diye... Arkadamdan söylentileri susturmak için çırpındılar, çırpındınız. Birden çıkıp gelmemin birileri için bir şeyler ifade edeceğine inanmamı beklemeyin."
"Yaptığın şeyi biliyorum, Daphne. Bunun hakkında düşünmek sadece seni ve çevrendekileri daha çok yorar."
"Hala çevremde kalanlar varsa."
McGonnagal iç geçirdi ve hızla önüne dönüp kapıdan içeriye yürümeden hemen önce "Endişelenmeyi bırak artık."dedi.
O kapıdan çıkarken, "Endişelenmiyorum, Profesör."dedi Daphne silik bir anınıyı taklit ederek. "Yanımda sizler varsınız."
McGonnagall'ı kürsüde alkışlayanların yüzüne tek tek bakınca, giriş kapısının oradaki kalabalığı seçebildi. Mrs ve Mr Weasley'nin uzun zamandır görmediği yüzleri de oradaydı. Harry biraz endişeli görünüyor, tek elini omzuna atıp hızlı hızlı konuşarak onu telkin etmeye çalışan Hermione'ye bakmıyor, gözlerini her daim kapalı tutuyordu. Ron her zamanki Ron gibiydi. On bir yaşındaymış ve herkesi affetmeye her an hazırmış gibi. Oysa gitmeden önce son tartışmalarında...
Gözleri biraz daha köşelere kayınca Neville, Luna ve bir başkasının dostane sayılmayacak biçimde birbirlerini selamladıklarını gördü. Draco Malfoy'du bu. Neville'in kısa bir baş selamıyla bile varlığından haberdar olduğunu göstermediği, Bellatrix Lestrange'ın yeğeni. Eh, bir süre Neville'in gergin sırtına gözlerini dikip bakmaktan başka bir şey yapamayacaktı. Daphne, o ve ailesinin Azkaban'a gitmekten kıl payıyla kurtulduğunu da işitmişti. Gerçi Lucius Malfoy, oğlu içi kahramanlık örneği gösterdiği o geceden sonra gözden iyice düşmüş, kimsenin fark edecek kadar kendinden olmadığı bi ara, Hogwarts Savaşı'ndan ailesiyle birlikte kaçarken öldürülmüştü.
Yine de Draco'ya bakınca anımsadığı tek şey, o karanlık odadan çıkmadan önce söyledikleriydi. Eh, onun evinde kaldığı süre boyunca söylediklerinin hepsinde haklı sayılırdı. Bu işin Daphne'nin mutlu sonuyla noktalanmayacağını da söylememiş miydi?
Kısa bir an, çocuğun bakışları kendisi hakkında düşünülenleri biliyormuş gibi havaya kalktı ve Daphne başını başka yöne çevirdi. Ve keşke, onunla ilgili en nefret ettiği anısı okuldaki davranışlarıyla ilgili olsaydı.
Kimin ne yaşadığını umursamıyor , buna kafa yoramıyordu. Korkutucuydu bu. Yaşadığı her şey onu bu hale getirmişti. Aksi de mümkün değildi zaten.
"...başlamadan önce , birini buraya davet etmek istiyordum. Daphne , bize katıl lütfen."
Uğultular bir anda sustu ve Daphne nerede olduğunu anımsarken , "Daphne Browary mi?"dedi öğrencilerden biri. "Merlin'in sarkık donu!"
Ve sorular başladı. Doğru muydu? Yaşıyor muydu yani? Neden buradaydı? Bu -onun gibi birini buraya almak- ahmaklık değilse neydi? Birine zarar mı verecekti? Söylentiler gerçek miydi? Ne zamandan beri aralarına sızmıştı? Nerede saklanmıştı? Peki ya Gelecek Postası'nda yazanlar?
Daphne derin bir nefes aldı ve botlarına bakarak yürümeye başladı. Kapıdan, yıllar önce Severus Snape'in çıktığı kapıdan, içeriye girdi ve Profesörlerin oturduğu masanın etrafını dolaşarak uğultulara son verdi. Kendi topuk seslerini ve Hagrid'in hıçkırıklarını duyabiliyordu yalnızca. Ve McGonagall'ın yerine geçerken, korkuyla kasılan yüzlerin hiçbirine bakmadı.
"Uçmak sersemletici, kafa karıştırıcı bir iş. Harry'nin aksine her daim tedirginlikle bindiğim bir süpürgem var. Bir Nimbus 200. Hoş tasarımlı, kullanışlı ve hız yapmayı seven her kes için ideal. Şimdi sanki süpürgeme atlayıp aniden çıktığım bir uçuşu, aynı aceleyle bitirmiş gibiyim. Yere basmaya başlamış gibi.
Yorgunum , yorgunuz. Güzel günler geçirmek için pek fazla fırsatımız olmadı. Ve işin kötüsü, konuşmakta Dumbledore kadar usta değilim. Hiçkimse değil.
Yapmak istediğim ilk şey -bu konuda her şeyi kısa zamanda öğrenmiş olacaksınız- Severus Snape'in de Sirius Black gibi aklanmış olduğunu söylemek. Hatalar yaptı, çok büyük hatalar, ama ihanet buna dahil değil. En azından, Dumbledore'a asla ihanet etmediği konusunda sizi temin edebilirim.
Kayıplar verdik. Ailem, Lily ve James Potter, Sirius Black, Remus Lupin, Tonks, Fred, Cedric Diggory, Severus Snape, Albus Dumbledore, Alostor Moody, Hedwig, Dobby... Ve, söylememe izin verin, Andy ve Claire'yi, benim ikinci gerçek ailemi....
Ama Hogwarts hüzünlerimize ev sahipliği yaptığı sırada, gerçek beni tanımama da yardımcı oldu. Şimdi dönüp bakınca, sahip olduğum her şeye -hüzünlere, mutluluk ve umutlara- on bir yaşına bastığım gece kavuştuğumu görüyorum.
Profesör McGonnagall'a, beni bu akşam burada, Hogwarts'da yeniden ağırladığı için teşekkür ederim. Eve dönmek güzel. Sizi gerçekten sevenleri yeniden hissetmek ise muazzam. Çünkü bizi sevenler, bizi hiçbir zaman gerçekten terk etmezler. "
Üç ayrı ek bölümün sonuna geldik. Bazı ısrarcı okuyucular içindi bu , onlar kendilerini bilir... Yeniden ek bölüm yayımlayıp yayımlamayacağımı hiç bilmiyorum ama Daphne hakkında merak ettiğiniz ve okumak istediğiniz bir anı olursa (şu zamanda şurada olduğunu yazmıştın ama ne yaptı bu kız orada, diyebilirsiniz) bana iletmekten geri durmayın.
Güzel kalın.
-Küçük Kara Balık
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Dead Tell No Tale (Harry Potter Fiction)
FanfictionLumos ! @SlnFhl, @Aisha_Volpina, @minibayku ve eğer buradaysan sana ithafen; Önce yılan ateş aldı, sonra aslan ve porsuk, ardından da kartal. Hepsi birer kül olup ateşe katıldılar. Odadaki karanlığı aydınlatmaya değil ama bir nebze ısıtmaya yetece...