Kimseye gözükmeden içeri girmeyi başarmıştım. Üstümdeki ceketi çıkardığımda titreyen ellerimle burnuma götürüp kokladım. Bu nasıl bir kokuydu böyle? Kokusunu derin derin içime çektim. Çok hoş kokuyordu.. Onada böyle bir koku yakışırdı zaten.. Ne diyorum ben ya! Söylediğim şeyin farkına vardığımda ceketi yere fırlattım. Üzerime rahat birşeyler giyip yatağa uzandım. Yorgundum.. Hem ruhen hem bedenen.. Bugün yaşadığım şeyler çok fazlaydı.
Göz kapaklarım daha fazla dayanamayarak uykuya yenik düştü."Anne yapma! Anne yalvarırım yapma!" Hıçkırarak ağlıyordum. Beni dinlemeden belime kadar uzun olan saçlarımı kesiyordu.
"Anne kesme saçlarımı.. Yalvarırım kesme!"
Anne kesme.. sayıklıyordum. Yapma anne babam çok üzülür ben onun biricik rapunzeliyim.. Yapma anne! Gözlerimi açıp hızlıca doğruldum. Ellerimi saçlarıma götürdüm. Siyah saçlarım hala uzundu.. Ah kabusmuş! Pencereden dışarı baktığımda bir adam sulieti gördüm. Gölgesi duvara yansıyordu. Kıpırdamıyordu.. Yerimden hızlıca kalkıp odadan çıktım. Bahçeye geldiğimde gördüğüm yerde kimse yoktu. Sanırım bana öyle geldi. Ağaca asılı olan salıncağa oturup yavaş yavaş sallanmaya başladım. Bu salıncağı babam benim için yapmıştı. Dolan gözlerimle fısıldadım.
"Çok hızlı sallansam.. Yükseğe doğru.. Ellerini tutabilir miyim baba?" Hıçkırdım.
"Ben dayanamıyorum baba dayanamıyorum!
*
"Arev şunları Müşteriye götür. Deneyecek." Nalan hanımın kucağıma yığdığı abiye elbiselerle zar zor yürüyordum. Sarı saçlı kadının yanına geldiğimde bana tepeden bakıyordu."Hadi ya daha bekleyecek miyim?" Ya sabır.. Sabret Arev!
"Buyrun." Yeşil elbiseyi uzattığımda alıp kabine girdi. Çıkmasını bekliyordum. Kabinden seslendi.
"Fermuarı çekemiyorum yardım et!" Çıkıp arkasını bana doğru döndü. Elbisenin fermuar yerlerinden tutup çekmeye çalışıyordum.
"Hadi ama ne uyuşuksun!" Sabır falan bir yere kadar! Sinirle fermuarı çektiğimde bir çığlık attı. Eti sıkışmıştı.
"Ah! ne yaptığını sanıyorsun sen ya? Nerde buranın sahibi! Bune terbiyesizlik!" Kadın çemkiriyordu. Çokta umrumdaydı.
"Annen sana hiç terbiye vermemiş anlaşılan bune saygısızlık!" Söylediği sözleri duyduğumda şalterlerim attı. Kadının saçlarından tuttuğum gibi çekiştirerek yolmaya başladım. Cıyak cıyak bağırıyordu. Boya küpünü elimden zor aldılar.
"Arev kovuldun! çabuk git burdan!" Nalan hanım parmağıyla kapıyı işaret ediyordu. Yaka kartımı çıkarıp fırlattım.
"Canınız cehenneme!" Sırt çantamı alıp bu lanet yerden çıktım. Hergün boyalı bebeklerle ilgilenmekten, kaprislerini çekmekten bıkmıştım. Hepsinin canı cehenneme! Umarım silikonlarınızda boğulup ölürsünüz.. Gideceğim tek yer vardı. Babama gidecektim. Koşmaya başladım koşmak beni rahatlatıyordu. Acılarım hafifliyordu koşarken..
"Ben geldim baba kızın yine bugün bir vukat yaptı." Güldüm. "Kendini beğenmiş bir kadına haddini fazlasıyla bildirdi.. Ve sonuç olarak işten kovuldum. Ama olsun yeni bir iş bulurum ben.." Ellerimle toprağını sıvazlıyordum.
"Baba ben ölmeyi denedim. Yanına gelecektim.. Ama o kurtardı beni.." Derin bir nefes aldım. "Sonat.. Baba birgün gördüğüm ve hiç tanımadığım bir adamı özlüyorum. Sencede bu saçma değilmi? Bana yine sarılsın istiyorum.. O sarıldığı an herşeyi unuttum baba.. Ama aşk değil bu sadece bana iyi geldi."
Senden sonra bana iyi gelen tek şey.." akan gözyaşımı sildim."Tamam ağlamıyorum. Sen benim ağlamamı hiç istemezsin." Burukça gülümsediğim an annemin nefret dolu sesi kulaklarımı doldurdu.
"Senin ne işin var burada! Ne yüzle geldin sen?" Ayağa kalkıp karşısına geçtim. "O benim babam!"
"Hah babasıymış! Onu babanın ölümüne sebep olmadan düşüncektin! Varlığın zarar senin.. Önce ikizin, şimdi baban! Sırada kim var ben mi?"
"Anne yeter! Bende çok zor doğmuşum. Bende ölebilirdim! İkizimi ben öldürmedim anne! Küçük bir bebektim ben!"
"Küçük katil bir bebektin sen!"
"Anne yalvarırım deme şunu deme! Bu kadar acımasız olma! Babamıda ben öldürmedim. Onu yaptıklarınla günden güne sen öldürdün! Kalbi daha fazla dayanamadı ve yenik düştü! Bağırdığımda yüzüme inen tokatla babamın mezarının üstüne düştüm.
"Bak baba her darbede sana sığınıyor rapunzelin.."
Annem kolumdan tutup kaldırdığında bir tokat daha atacaktı ki duyduğumuz sesle eli havada asılı kaldı."O elini indir barlas hanım! Ona bir daha vurmayı aklının ucundan bile geçirirsen tek kurşunla beynini dağıtırım!" Bu sonatın sesiydi. Doğru duymuştum. Sonattı.. Elindeki silahı anneme doğrultmuş kısık gözlerle öldürücü derecede bakıyordu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerindeki Girdap
ChickLitArevin tek sevdası..biricik Sonatı.. Sonatın duvarları.. etrafına ördüğü dikenli telleri.. Ve kalbine vurduğu kalın zincirleri..