Girdabın dudaklarından kana kana ölümü içen bir kuş.. Her yudumda kalbine süzülen ölümün tadı.. Ellerimle ensesinden tutup kendime bastırdım. Ne kadar içersem içeyim kanamıyordum.. Doyamıyordum sonata.. Ölüm dudaklarındaydı. Zehri içime yayılıyordu. Belki yok edecek belkide gözlerinin kollarıyla acımadan boğacaktı beni..
Aniden beni ittiğinde ne olduğunu anlamak için gözlerimi açtım. Karşımda durmuş sinirle bana bakıyordu."Yanlış bir şey mi yaptım?" Diye sordum yanaklarım kızarıp alev alev yanarken. Dişlerini sıkıp sinirle güldü.
"Hah! Evet yanlış bir şey yaptın!"
"Ne?" Hızlıca çenemden kavradığında başımı cama doğru çevirdi. "Bak! Gördün mü? İyi bak!" Yansımama baktığımda dudağımın kenarından akan kanı yeni fark etmiştim.
"Görmüyor musun? Sana zarar veriyorum ben!" Bağırıyordu. Sinirle ellerini saçlarından geçirdi. Onu izliyordum. Dudağımdaki kanı sildim usulca.
"Benim varlığım zarar!" Dolu gözlerimle başımı iki yana salladım. "Hayır.."
"Girdabımda daha fazla kalamazsın. Kalırsan çok canın yanacak!"
"Umrumda değil!" Kapıya doğru ilerlediğinde korkuyla bağırdım.
"Gitme!" Boğazımdan bir hıçkırık koptu. "Lütfen.." Arkasını dönmeden konuştu.
"Beni durdurmaya gücün yetmez." Yetmeyecek!''
Ellerimi yumruk yapıp gözlerimi sımsıkı yumdum. Eğer şimdi bunu yapamazsam bir daha yapmaya ne fırsatım ne de zamanım olacaktı. Sonat gidecekti benden.. Kalbimden.. Ruhumdan uzağa.. Bir anlık düşüncesi bile acı verirken bana onsuz günleri yaşamayı istemiyordum..
"Ben sana aşık oldum! Biliyorum aptal bir kuşum.. Girdabına aşık olan bir kuş.. Ama elimde değil bu hisleri durduramıyorum.. İlk defa kalbime söz dinletemiyorum. Ben aşka inanmazdım. Oysaki aşk varmış.. Aşk seni görünce kalbine milyonlarca kelebeklerin kanat çırpmasıymış.. Ve o kelebeklerle yaşamayı öğrenmek onları yaşatmaya çalışmakmış.. Yanındayken bile özlemekmiş.." Yutkundum. "Aşk senmişsin sonat.. Şimdi sen beni bırakıp gidersen gökyüzü sana küser.. Çünkü ben gökyüzünün sana emanet ettiği tek yaralı kuşum.. Yaralarımdan öp, iyileştir beni ben.." sözümü kesen dudaklarıma çarpan dudaklarıydı.. Geri çekildiğinde fısıldadı.
"Ölümün değil yaşamın tadını al."
Beni kucaklayıp yatağa yatırdı. Kendisi de yanıma yatıp başımı sert göğsüne bastırdı. Parmağımla göğsünde daireler çizmeye başladığımda Gökselden bir şarkı mırıldandım. Göksel gibi naif.. Hassas.."Yanlış yerlerde geziyor bu kuş..
Bu yüzden yalnız uçuyor bu kuş.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerindeki Girdap
ChickLitArevin tek sevdası..biricik Sonatı.. Sonatın duvarları.. etrafına ördüğü dikenli telleri.. Ve kalbine vurduğu kalın zincirleri..